Şanlıurfa
02 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.85
  • ALTIN
    2420.4
  • BIST
    10045.74
  • BTC
    57788.56$

Unutursan unutulursun, sakın unutma…

23 Aralık 2009, Çarşamba 13:40

    İnsan, Nisyandan türemiş bir kelimedir. Nisyan ise “unutkan” anlamına gelir.

 

Unutkanlıkta rekor kırdığımız ve en çok ihmal ettiğimiz alan da,

 

Rabbimiz ve Rabbimize karşı olan görevlerimizdir nedense.

 

Niyedir bilinmez, Rabbin verdiği nimetleri unutmak daha kolay geliyor insana. Acaba, Rabbimizin hesabı çarçabuk görmemesinden dolayımıdır ki,

 

Bir takım İnsanlar hesap sorulmamanın cesaretiyle Allah’a karşı

 

daha rahat suç işleyip günahlara girebiliyorlar.

 

Hani cahilin cesareti çok olur misali…

 

Şöyle bir düşünelim bir örnekle de düşüncemizi şekillendirelim.

 

Bir eş düşünelim. Sabah hanımına yüklü bir para versin, akşamı da o hanım tekrar para istesin. Eşin soracağı soru“sana sabah verdiğim parayı ne yaptın” olsa gerek.

 

Yahut erkek maaş alsa ve aldığı maaşı akşamı bitirse, hanımda ev ihtiyacı için istese,kocada cevaben maaşı bitirdim dese, hanımın sarf edeceği söz “maaşı ne yaptın?” olur.

 

 Yahut evin oğlu geç bir saat’te eve gelse velisinin soracağı soru “bu saate kadar nerdeydin?”olur. Karı- koca, anne ve babanın ziyaretine gitmese anne ve babanın sitemkâr sözlerle doğal olarak 

 

 “Niye bize gelmiyorsunuz? Niye bizi sormuyorsunuz?”olur.

 

 Demek ki yapılan her şeyin bir hesabı ve o hesabında doğru-yalan bir cevabı var.

 

 Ya Rabbimizle olan bağımız. Ya biz o bağı koparırsak hesabı ne olur hiç düşündük mü?

 

Rabbimiz kendisi ve kulu ile arasındaki bağı nasıl olması gerektiğini

 

Yüce kitabı Kur’an-ı Kerim’de emir ve yasaklar çerçevesin de bildirmiş.           Bu emir ve yasakları bilmeyenimiz de hemen hemen yok gibi.

 

Bir misal verecek olursak, Rabbimiz ayetinde:

 

 “Ailene namazı emret, sende ona sabret. Biz senden rızık istemiyoruz.

 

 Biz sana rızık veriyoruz. Sonuç takva sahiplerinindir.

 

                                                                                       (Taha:132)

 

Rabbimiz sadece bize namaz kılmayı değil Ailemize de namaz kılmayı tavsiye ediyor.

 

Ama bu tavsiye emir fiili ile geliyor. Eşine veya evladına istersen namaz kıl istersen kılma gibi bir durum söz konusu bile değil. Emir fiili ile “Ailene namazı emret “ yani, kılacaksın yapacaksın.

 

Kısaca; mecbursun. “Sende ona sabret” olur ki işlerinin yoğunluğu içinde namaz sana ağır gelebilir. Ama “Sende ona sabret.”Çünkü “Biz sana rızık veriyoruz” rızık endişesine düşüpte ibadetini aksatma, günün ve işlerinin yoğunluğu içinde Allah’ı anmaktan geri durma.

 

İşte insanlar bu ayetlerin mesajını unutur. Namaz kılmaz.

 

Allah’u Teala da “kulum niye namazı kılmadın?niye yatsıyı kaçırdın?niye sabah ezanına kalkmadın? Diye sormaz.

 

Çünkü bu soruların cevabı ve hesabı ölümden sonrası için ertelenmiştir.

 

Kul da nankör ya.

 

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar. Allah’ın bütün emir ve yasaklarını unutur.

 

Rabbinin kendisine verdiği envai nimetlere karşı şükretmeyi unutur.

 

O da yetmedi günlük yaşantısında Rabbini unutur. Hayrı ve hasenatı unutur.

 

Kur’an-ı unutur. Kimileri ne yazıktır ki ibadet yapmaya yapmaya namazı bile unutur.

 

 “(Allah) buyurur:”İşte böyle. Ayetlerimiz sana geldi ve sen onları unuttun. Bu günde sen öylece unutulursun.”

 

                                                                            (Taha: 126)

 

Bu unutulanların yanında birde ÖLÜM’ü unutmak.

 

Doğru ya ölüm kişinin ailesi, evladı ve yakınlarımız hariç herkese gelebilir.

 

Çünkü kişinin kendisine ve aile efradına yakışmıyor ölüm.

 

Ama şu da bir gerçek ki Azrail (a.s) ile burun buruna gelenlerde kendilerine ölümü yakıştırmayanlardı.

 

Elbette kendisine ölümü uzak görenler için Allah’ın, emir ve yasaklarını unutmakta kolaydır.

 

Doğru ya nede olsa ölüm sen hariç herkese gelebilir. Ama şunu da düşünmekte fayda var.

 

Ya Azrail (a.s) şimdi tepene dikilse ne olacak. Kim seni Azraillin elinden alacak…

 

Yok, yok! Artık vaktin doldu. Ömür sermayende bitti.

 

Artık dünyadan, sevdiklerinden, malından-mülkünden ayrılma vakti.

 

Ne diyeceksin Azrail ölüm meleği bana beş dakika mühlet ver de abdest alıp, namaz kılayım mı diyeceksin?

 

(Hani o unuttuğun günde beş vakit namaz var ya ).

 

Birde günahlarım için tövbe edeyim. Hem de ağlayarak. İçin için yanarak ve kalben yakararak.

 

(Doğru ya ne kadar da çok günahın vardı, tövbe etmediğin)

 

Ama ne çare vakit doldu artık ne bir saniye ileri ne bir saniye geri gidebilirsin.

 

Artık bu ömrünün son demleri...

 

“Yaşadığınız gibi ölür, öldüğünüz gibi dirilirsiniz”

 

Rabbini mi unuttun yoksa?

 

Hani günde o beş defa okunan ezanı duymadın mı?

 

Ezanı duymadın hadi, üzerine beş vakit farz olan namazı damı kılmadın Öyle mi?

 

Konuşmalarında Allahın kelamı damı kalmadı artık yazık.

 

Ne çabukta sana bunca nimeti bahşeden Rabbini unuttun yazık.

 

Hem sana yazık, hem de ahiretine yazık.

 

“Bu günde sen öylece unutulursun.”

 

O zaman Mahşer gününde, Allah muhafaza cehennem de

 

“Rabbim bu azabı üzerimden kaldır. Rabbim niye duama cevap vermiyorsun? Rabbim niye sesimi işitmiyorsun? Rabbim neden beni unuttun deyip sitem etmeye hakkın olur mu?

 

Olmaz, çünkü Rabbin sana, sen daha dünyada iken böyle bir günün uyarısını yapmıştı.

 

Sense kulak asmadın. Allah’ı unutanlardan oldun.

 

Bugün ise ne sitem etmeye nede itiraz etmeye hakkın var.

 

Şunu Unutma ki! Unutursan unutulursun.

 

Sen Rahmanı dünyadaki unutma ki, ahirette unutulanlardan olmayasın…

 

“Sonuç takva sahiplerinindir”

 

Evet! Mükâfat Allahtan sakınıp ta korkanlar içindir.

 

Allah’ı ananlar, Allah’ı unutmayanlar ve Allah’ı görmediği halde görüyormuş gibi sakınanlar içindir.

 

Sonsuz cennet hayatı da takva sahiplerinindir.

 

(Rabbim bizi takva sahibi olanlardan, dünyada kendisini unutmayanlardan ve ahirette de

 

Rabbimiz tarafından unutulmayıp hatırlananlardan eylesin.)

 

                                                                                         (Amin)

 

                  Selam ve dua ile...