kadir evliyaoğlu
olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
20 Mayıs, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.23
  • EURO
    35.16
  • ALTIN
    2501.9
  • BIST
    10643.58
  • BTC
    66135.159$
olay köşe yazısı üstü

Sen Yalnızca Tebliğ Et…

27 Kasım 2016, Pazar 16:30

Dilimize “bildirme, bildiri, bildirim” olarak geçmiştir “Tebliğ” sözcüğü.

Bu sözcük devlet dairelerinde resmi yazışmalarda halen kullanılmaktadır. Tebliğler Dergisi gibi.

 

Bazen bu sözü “Duyuru” şeklinde de görürüz.

Vermek istenilen bir emri bu başlık altında ilgililere duyurmada sıkça kullanılır.

 

Tarihte bu görevi sesi kuvvetli, çığırtkanlık yapan özel tellallar yaparmış.

Duyurma işine başlamadan önce halkın dikkatini çekmek için başlarmış söylemeye:

  • Duyduk duymadık demeyin…

 

Onun görevi sadece söyleneni halka duyurmak; yoksa halk duyduktan sonra isteneni yapmış yapmamış o tellalın, o çığırtkanın hiç de umurunda olmaz. Çünkü o görevini tamamlamıştır.

 

Bundan 1400 küsur yıl evvel, İslamiyet yeni filizlenirken Sevgili Peygamberimiz(sav) kendisine gönderilen ayetleri halka duyurur, onların artık bu ilahi öğretiler doğrultusunda yaşamalarını isterdi.

 

Peki, isterdi de tebliğ ettiği, bildirdiği, duyurduğu her insan duyduklarını kabullenir ve yaşantılarını buna göre mi ayarlarlardı?

 

Maalesef bu sorunun cevabı ne yazık ki hayır olacaktır.

 

Bu duruma içten içe çok üzülmektedir Sevgili Peygamberimiz(sav) ama elinden de bir şey gelmemektedir.

 

İşte bu gerçeği bilen Yüce Rabbimiz En sevgili kulu, Habibinin(sav) üzülmesine rağmen O’na hitaben:

 

Mümezzil Suresi ayet 10’da: “Ey Habibim! Sen vazifeni tebliğ etmekle mükellef bir peygambersin. Bu bakımdan sen vazifeni tebliğ et ve onların söyledikleri laflarına aldırma. Şimdilik sen onlara sabret ve onlardan güzellikle ayrıl” deyip, Peygamber Efendimizin(sav) uğrayacağı hakaretlere karşı, Allah’u Teâlâ Peygamber Efendimizi(sav) hem uyarmakta ve hem de ona manevi güç vermektedir.

 

Sevgili Dostlar,

 

Şu güzel memleketimin güzel insanlarındaki hiç de güzel olmayan davranışları gördükçe, hem üzülüyor ve hem de elimden bir şey gelmemesinden ötürü ruhum sıkılıyor, daraldıkça daralıyorum.

 

Yukarda ki ayet önümü aydınlatıyor, gönlümü ferahlatıyor kalbimin daraltısını gidermek içinde başlıyorum yazmaya:

 

BENDEKİ YÜREK

 

Aynı atanın torunlarıyız biz

Rengimiz, dilimiz… Onlardan bir iz

Hakikat bu; oldukça açık, bariz

-Çekilirken gereksiz onca kürek

-Nasıl daralmasın bendeki yürek?

 

Çıkar biri “maymun benim atam” der

Diğeri şeytana gönüllü nefer

Bilsem de sonunda Hakk’ındır zafer

-Çekilirken gereksiz onca kürek

-Nasıl daralmasın bendeki yürek?

 

Sorsan bilmez ne toyu, ne düğünü

Bugünü görmüş, hatırlamaz dünü

Bunlar hangi zihniyetin ürünü?

-Çekilirken gereksiz onca kürek

-Nasıl daralmasın bendeki yürek?

 

Ölmem sanır çare yokken ölüme

Parçaya takılıdır bakmaz tüme

Allah bilir ya, gider bir gün güme

-Çekilirken gereksiz onca kürek

-Nasıl daralmasın bendeki yürek?

 

Halil; gören göz vermiş Rabbim, şükret

Sende olan, pek çoğunda yok... Fark et

Hak dese de “sen yalnızca tebliğ et”

-Çekilirken gereksiz onca kürek

-Nasıl daralmasın bendeki yürek?