BU MEMLEKET NE ZAMAN DÜZELİR?
27 Şubat 2015, Cuma 08:11Sevgili Dostlar!
2014 yılının son günü cep telefonuma olmadığından fazla mesaj gelmişti. Hepsi de yeni yılımı kutluyorlardı. Gelen mesajlara cevap vermemek olmaz derken bu mesajlar bir duygu yoğunluğuna sebep olmuş, bende cevap olarak tüm dostlara şöyle yazmıştım:
“Yeni yıl” diyorlar; eski yıl mı var?
Seni yaratan yılı da yaratmış
Herkes kimi isterse ona uyar
Aslolan amellerdeki muratmış.
Sonra 2015 yılının ilk günü ne yazayım diye eski yazdıklarıma göz gezdirirken, “Geçen Yıllarda Ne Hallere Düşmüşüz” başlıklı yazımı görüp, okuyunca hiçbir şeyin değişmediğini sadece yılların sayısal olarak arttığını tespit etmiş, bende yeni yazı yazmaktansa, öncekini “tarih tekerrürden ibarettir” sözü mucibince; “…..yılını da geride bıraktık, …… yılına merhaba dedik.” Şeklinde düzenleyip asmıştım köşeme. O yazımda önceki yıllarda ne hallere düştüğümüzü uzunca sıralamış, bir yerinde şöyle demiştim:
Millet ne istedi, yapıp tersini
Yolup attık sarığını fesini
Elde avuçta ne varsa hepsini
Saça saça bu hallere düştük biz…
***
Peki; düştüğümüz bu hallerden kurtulmanın bir yolu, yordamı yok mu?
Bu memleket hep mi kötüye gidecek?
Neslin şu içler acısı halini kim görecek?
Sen ben kavgasını ne zaman bırakıp biz olacağız?
…
Böyle sorulara kafa yorarken sanki benim çektiğim sıkıntıyı görmüş de hal çaresini sunuyormuş gibi bir haykırış duydum. Haykıran Ozan şöyle diyordu:
“Kör olan vicdanlar, bakın da görün,
Bakmayınca bu memleket düzelmez!
Şu çıban yarılıp içinden irin,
Akmayınca bu memleket düzelmez!”
“Bakın da görün” diye özellikle demiş olmalı. Çünkü her bakan göremez. Bakmak farklı bir şeydir, görmek farklı bir şey. Hele de baktıklarının ötesini görmek daha başka bir şey. Bırakın baktıklarının ötesini görmeyi, biraz uzağındakini fark edip göremeyenlerden geçilmiyor memlekette. Tam da burada sözü ağzımdan alan Ahmet Çıtak, hem Ozan’a nazire ve hem de benim sözüme katkı olarak şöyle diyor:
“Göz görmezse elbet biraz uzağı
Aslan olur çıkar topal buzağı
Dört bir yanı saran kahpe tuzağı
Yıkmayınca bu memleket düzelmez”
İyi hoş da,”bir kişiye kırk gün deli desen, deli olur” sözündeki gibi, herkes “bu memleket düzelmez, bu memleket düzelmez, bu memleket düzelmez” diyecek olsa elbette bu memleket düzelmez. Bu memleketin düzelmesini beklemeden önce insanların beyinlerinin düzelmesi gerektiği gerçeğini nasıl anlatmalı bilemiyorum.
İstanbul fethedilmeden önce Peygamber(sav) Efendimiz; müjde vermiş, hatta istanbul’u fetheden kumandan ve askerleri övmüştür. Bu övgüye lâyık olabilmek içinde pek çok defa İstanbul kuşatılmış, her defasında fethedilemeden dönülmüştür. Fakat “akıl yaşta değil baştadır” sözünün canlı timsali olan Fatih Sultan Mehmet, başkalarının baktığı yerden bakmasına rağmen, baktığının ötesini görerek, “bu surlar aşılamaz” diyenlere inat surları parçalayacak topları tasarlayıp döktürmüş, milli bir duruş sergileyerek Peygamber övgüsüne mazhar olmuştur.
Sözün özü şu ki; günü kurtarma işleri ile değil, yıllar sonrasını inşa etme düşüncesiyle bugünün küçüklerini milli ruh ile donatıp öyle yetiştirmekle ancak bu memleket düzelir.
Ya da son söz:
Dün nasıl övmüşse Resul-i Nebi
Yarın büyüyecek bu günkü sabi
Milli ruhu beyinlere mıh gibi
Çakmayınca bu memleket düzelmez
Hayırlı Cumalar…