kadir evliyaoğlu
olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
12 Haziran, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.35
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2409.1
  • BIST
    10051.37
  • BTC
    67317.43$

Barış Güvercinini Vurdular…

30 Kasım 2015, Pazartesi 07:26

Çok ama çok üzgünüm… İnanın düşüncelerimi toplayıp klavyenin tuşlarına basmakta zorlanıyorum. Mesleğimiz ve yaşadığımız coğrafya gereği sayısız acıyı haberleştirdim, sayısız olaya tanıklık ettim.

Elbette ki haberleştirdiğim tüm acıları en derin şekilde yüreğimde hissetim-üzüldüm. Fakat dedim ya; yaşadığımız coğrafya gereği her seferinde yenisini yenisini yaşadım-yaşadık. Bu hem bedenimi, hem düşüncelerimi çok fazla yordu çok…

Hem yorgunum, hem üzgünüm. Çünkü sözün bittiği yerdeyim. Sevgili Tahir Elçi’yi alçakça, haince, kalleşçe bir suikaste kurban verdik. Kaosu, puslu havayı seven sırtlanlar, beklide dünyanın en iyi, en tatlı, en barışsever insanını aramızdan aldı.

Tahir Elçi ile mesleklerimiz gereği sık sık karşılaşır, sohbet eder, geleceği dair düşüncelerimizi paylaşırdık. Yıllarca birçok baro başkanıyla dostluğum-arkadaşlığım oldu. Tabii ki, hepsinin yanımda yeri ayrıydı. Ama Tahir Elçi’nin yeri bir başkaydı.

Aslında bu haftaki yazımı biraz da olsa siyasetten uzak tutmak istiyordum. Her nedense bunun içinde Temmuz ayında yapılan 39. BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) ‘Dünya Kültür Mirası Listesi'ne giren Surları ve Hevsel Bahçeleri ile son çatışmalarda zarar gören ve Diyarbakırlıların ‘Dört Ayaklı Minare’ olarak adlandırdığı aynı zamanda UNESCO tarafından bir tampon olarak kabul edilen Şeyh Mutahhar Camisini yazacaktım.

Dört Ayaklı Minare, birkaç gün önce yaşanan çatışmaların hedefi olmuş ve minarenin ayakları büyük zarar görmüştü. Bu olay Diyarbakır’da kısa sürede büyük tepki çekmiş, medya ve sosyal medya da büyük yankı bulmuştu.

Kürt coğrafyasındaki her türlü tahribata ve her türlü haksızlığa karşı duran Tahir Elçi ve arkadaşları bu tarih, kültür ve çevre tahribatına ‘dur’ demek ve dikkatleri bu yöne çekmek için basın açıklaması yaparken katledildi.

Bilindiği gibi Tahir Elçi, bir süre önce CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu 'Tarafsız Bölge' programına konuk olmuştu. Dönemin MHP İstanbul Milletvekili Dr. Uygar Aktan,  PKK konusunda bir analiz yapmaya çalışan Elçi’nin sözünü sık sık keserek ısrarlı bir şekilde Elçi’nin ‘PKK’nin terör örgütü’ olduğunu söylemesini istemişti.

Bunun üzerine Elçi, ‘Bana göre, PKK, terör örgütü değil, siyasi bir harekettir. Devlet bir terör örgütü müdür?’ diyekarşı bir soru sormuş Aktan ise,‘PKK'yı terör örgütü olarak bütün resmi kuruluşlar niteliyor. Sizin nitelendirmenizin hiç bir kıymeti yok’ diye yanıt vermişti. Bu olay üzerine Elçi’ye yönelik bir linç kampanyası başlatılarak hedef haline getirilmiş ve hakkında 7,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.

Tabii ki, Tahir Elçi’nin malum çevrelerce hedef gösterilmesine ve olmasına birçok neden vardı. O malum çevreler için Elçi’nin bekraundunda katledilmesi için birden fazla neden bulunuyordu. Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Şerafettin Elçi’nin akrabası olan Tahir Elçi, çok önemli davaların da avukatlığını yapıyordu.

Bunların içinde daha güncel olan Diyarbakır’ın Lice ilçesinde askerlerce öldürülen Medeni Yıldırım ile Cizre’de 12 yaşında sokakta öldürülen Nihat Kazanhan’ın ailesinin avukatlığını yürütmesi veRoboski dosyasını takip etmesini sıralayabiliriz.

Fakat öncesinde Diyarbakır KCK davası, Şırnak'ın Cizre ilçesinde 21 kişinin öldürüldüğü ve kamuoyunda ‘Cizre JİTEM Davası’ olarak bilinen ve de sanıkları arasında emekli Jandarma Kıdemli Albay Cemal Temizöz’ün bulunduğu dava,  Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 1994’te F-16’lar ile bombalanması sonucu 38 kişinin öldürülmesiyle ilgili davada, Türkiye’nin AİHM’de tazminat ödemeye mahkum etmesi gibi önemli davaları ve onlarca faili meçhul davayı da sayabiliriz.

Tüm bunların toplamı ve son yaşananlar, Tahir Elçi’yi daha açık bir hedef haline getirdi.

Eğer ki, Diyarbakır’da, Suruç’ta Ankara’da yaşanan bombalı saldırılar, Figen Yüksekdağ’a Antep mitinginde suikast düzenleneceği iddiaları ve Silvan’da maruz kaldığı saldırı, Selahattin Demirtaş’ın aracına kurşun sıkılması önlenseydi veya sorumlular yargı önüne çıkartılabilinseydi, belki de Elçi, yaşıyor olacaktı.

Suikast olayına gelince; her şey orta da ve o kadar net ki…Görüntüleri defalarca izledim. Olay yerinde bulunan meslektaşlarımdan bazılarıyla konuştum. Hani eskiden hırsızlar birinin cüzdanını veya değerli eşyasını çalmak için önce cazgırlık yapar, ortalığın karışmasını sağlar, ardından hırsızlığı gerçekleştirirdi. Bu benzetme tamda bu olaya denk düşüyor.

CENAZE TÖRENİ

Amed, Vedat Aydın, Ali Gaffar Okkan’dan sonra ömrünü insan hakları, hukuk, demokrasiye adayan koca yürekli ve yüzünden gülücükler eksik olmayan Barış İnsanı Tahir Elçi’yi de çok görkemli bir şekilde uğurladı.

Yüzbinler,Tahir Elçi’nin naşını Sur ilçesinde bulunan hastaneden alarak, Bağlar ilçesindeki Koşuyolu Parkı’na getirdi. Buradaki törende gözyaşı, hüzün ve aynı zamanda öfke vardı.

Törene, Halkların Demokrasi Partisi ve Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri katılırken, AK Parti’den milletvekili veya temsilci yoktu, vardıysa da bengörmedim. Tüm illerin baro başkanları ise, törene cübbeleriyle katılmıştı.

Törende konuşan Halkların Demokrasi Partisi Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, ‘Bu devlet hiçbir zaman hepimizin devleti olmadı. Devleti ele geçiren herkes kendi malı mülkü gibi kullandı. Tahir'i öldüren şey devlet değil devletsizliktir’ dedi.

Yine törende konuşan Diyarbakır Barosu temsilcisi, 'Hepimiz barış için yaptıklarına şahidiz' derken, siyah elbise ve barışı simgeleyen beyaz atkı takan eşi Türkan Elçi de, 'Seni faili meçhuller ordusu karşılayacak' dedi. Ağabeyi Ahmet Elçi 'Katili devlettir' şeklinde ifade kullanırken,  Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Fırat Anlı ise,'Bu halk aştı korkuyu, özgürlüğü yaşıyor' şeklide konuştu.

Daha sonra yüzbinler,Tahir Elçi’nin naşıyla birlikte Yeniköy Mezarlığı’na yürüdü. Elçi, burada dini vecibeler yerine getirildikten sonra toprağa verildi.

PROFESÖR OLMAK YETMİYOR

Tahir Elçi suikast ile ilgili Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Ahmet Akgündüz, ‘Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürülmüş. Su testisi suyolunda kırılır’ diye tweet atarken, daha önce Jeoloji Profesörü Celal Şengör de ‘Kenan Evren'in yaptığı her şeyi istisnasız onaylıyorum, insanlara dışkı yedirmek işkence değil’ şeklinde sözler sarf etmişti.

Maalesef bu iki görüş şunu ortaya koyuyor. Sadece profesör olmak yetmiyor.İnsan olabilmek daha önemlidir. Tahir Elçi gibi barış güvercinleri böyle profesörlerin olduğu dünyaya fazla geliyor. Ahmet Kaya’nın, Nazım Hikmet’in, Yılmaz Güney’in fazla geldiği gibi…

Güle güle gözüm. Güle güle Barış güvercini…

 

Sevgiyle kalın.