Zehra teyze, birazcıkta olsa içini dökmenin verdiği rahatlığı, sevimli yüzündeki tebessümle belirginleştirdikten sonra , "İşte çocuklar, size tüm gördüklerimi, duyduklarımı dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım... Eğer illa bir hayır işlemek istiyorsanız, gidin, kızın o zalim amcasını bulup, Polis veya savcılık marifetiyle konuşturun. O zaman kızın nereye gömüldüğünü öğrenmiş olursunuz. Kızcağızın ruhu daha fazla azap görmesin... Artık defin işlerini dini kaidelere göre yaparsınız. Kim bilir Nasıl gömüldü garibim..!
İmam, "Sen hiç merak etme Zehra teyze. Tüm dediklerini harfiyen yapacağımızdan şüpheniz olmasın. Allah razı olsun, seni de yorduk, hakkını helal et, ne olur!"
"Helal olsun çocuklar;asıl siz hakkınızı helal edin..! Başınızı ağrıttım."
İmam "Ne demek Zehra teyze helal olsun" dedikten sonra saatine bakıp “O epey zaman geçmiş, bize müsaade teyzeciğim, artık biz gidelim bu konuda yapacak daha çok işimiz var." deyip ayağa kalkınca, diğerleri de ona eşlik edip ayaklandılar...
Zehra teyze odasına girip, bir kaç saniye sonra elinde beyaz beze sarılı bir Kur'an'la geri döndü. İmam”a” Buyur oğlum... Bu rahmetlinin her fırsat buldukça okuduğu Kur'andır... Yüce gönüllü çok ta dindardı yavrucağız. Al sende kalsın. Hiç olmasa okur, onun da ruhunu şad etmiş olursun...
İmam "Başım üstüne" dedikten sonra Kur'an'ı üç defa öpüp alnına koydu. "Emanetin, emanetimdir teyze, hiç merak etme"
Mersin'e dönüşte imam'ın evi...
Doktor "Bu akşam bana uyku haram.! Arşive gidip, bu sahte rapor neyin nesi, gerçekten var mı, yok mu, hangi doktor tarafından düzenlendi, hastane kayıtlarında gerçekten Ayşe adına tutulmuş bir kayıt mevcut mu; bakıp öğreneceğim... Şayet bir ipucu bulursam, bunu hemen yetkili mercilere bildirmem gerekecek... Ne yapıp, yapıp merhume'nin kapanan dosyasını yeniden açtırmalıyım..."
İmam "Çok sağ olun değerli hocam, Allah böyle sizin gibi iyi insanları toplumdan eksik etmesin...!" Ahmet'e dönerek "Hocam, beni dinlerseniz bu akşam bizde kalın. O eve gitmeniz eşiniz için pek sağlıklı olmaz."
Ahmet , " Hocam size yeteri kadar zahmet verdim zaten. Öğretmen evine gider, bu iş çözülünceye kadar orada kalırız. Sonrası Allah Kerim."
İmam "Hiç olmasa bu akşam burada kalın; ertesi sabah öğretmen evine gider kalırsınız"
Ahmet "Peki hocam dediğiniz gibi olsun" diyerek imamın teklifini kabul etti...
Doktor akşam eve gitmeyip, doğruca hastaneye giderek, arşiv odasının yolunu tuttu... Arşiv memuru hala çalışıyordu... Selam verdikten sonra, "Hikmet bey bu akşam sana bir işim düştü..."
Hikmet "Buyur hocam elimden ne gelirse..."
"Eyvallah Allah razı olsun... Senden 1980 yılına ait Ayşe Fırat adında bir hastanın ölümüyle ilgili düzenlenmiş bir rapor var mıdır, görmek istiyorum."
Hikmet “Başım üstüne hocam, siz emredersiniz de, ben bunu yerine getirmez miyim?.! Hemen bakıyorum..."
Hikmet, yarım saat sonra Feridun beye, "Hocam o yıllara ait tüm dosyalara baktım; lakin o isme dair herhangi bir dosya veya bir rapor mevcut değil..."
Feridun Bey, "Peki o isimde öyle bir hasta gelmiş mi acaba? Dur yahu, bunu da kayıt odasına gidip öğreneyim..."
Hikmet "İsterseniz bir de siz bakın hocam..."
Doktor Feridun "Yoksa yoktur Hikmetçiğim, illa olacak diye bir şey var mı? Senin bakman kâfi."
Sonra kendi kendine konuşur gibi "Bu rapor belki de kim bilir, işledikleri cinayeti örtbas etmek içindi... Kesin öyleydi...
Hikmetten ayrıldıktan sonra,
ikinci katta çıkıp kayıt odasına girdi...
Kayıt yapan memurla beraber, o yıla ait tüm evrakları inceleyip, ayrı ayrı tetkik ettiler...
Doktor yine kendi kendine "Aynen düşündüğüm gibi... Rapor işi koca bir yalan... Milleti kandırmak için demek öyle bir şey uydurdular"diye söylendi...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Mustafa Kaplan
TABU 15. Bölüm
Zehra teyze, birazcıkta olsa içini dökmenin verdiği rahatlığı, sevimli yüzündeki tebessümle belirginleştirdikten sonra , "İşte çocuklar, size tüm gördüklerimi, duyduklarımı dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım... Eğer illa bir hayır işlemek istiyorsanız, gidin, kızın o zalim amcasını bulup, Polis veya savcılık marifetiyle konuşturun. O zaman kızın nereye gömüldüğünü öğrenmiş olursunuz. Kızcağızın ruhu daha fazla azap görmesin... Artık defin işlerini dini kaidelere göre yaparsınız. Kim bilir Nasıl gömüldü garibim..!
İmam, "Sen hiç merak etme Zehra teyze. Tüm dediklerini harfiyen yapacağımızdan şüpheniz olmasın. Allah razı olsun, seni de yorduk, hakkını helal et, ne olur!"
"Helal olsun çocuklar;asıl siz hakkınızı helal edin..! Başınızı ağrıttım."
İmam "Ne demek Zehra teyze helal olsun" dedikten sonra saatine bakıp “O epey zaman geçmiş, bize müsaade teyzeciğim, artık biz gidelim bu konuda yapacak daha çok işimiz var." deyip ayağa kalkınca, diğerleri de ona eşlik edip ayaklandılar...
Zehra teyze odasına girip, bir kaç saniye sonra elinde beyaz beze sarılı bir Kur'an'la geri döndü. İmam”a” Buyur oğlum... Bu rahmetlinin her fırsat buldukça okuduğu Kur'andır... Yüce gönüllü çok ta dindardı yavrucağız. Al sende kalsın. Hiç olmasa okur, onun da ruhunu şad etmiş olursun...
İmam "Başım üstüne" dedikten sonra Kur'an'ı üç defa öpüp alnına koydu. "Emanetin, emanetimdir teyze, hiç merak etme"
Mersin'e dönüşte imam'ın evi...
Doktor "Bu akşam bana uyku haram.! Arşive gidip, bu sahte rapor neyin nesi, gerçekten var mı, yok mu, hangi doktor tarafından düzenlendi, hastane kayıtlarında gerçekten Ayşe adına tutulmuş bir kayıt mevcut mu; bakıp öğreneceğim... Şayet bir ipucu bulursam, bunu hemen yetkili mercilere bildirmem gerekecek... Ne yapıp, yapıp merhume'nin kapanan dosyasını yeniden açtırmalıyım..."
İmam "Çok sağ olun değerli hocam, Allah böyle sizin gibi iyi insanları toplumdan eksik etmesin...!" Ahmet'e dönerek "Hocam, beni dinlerseniz bu akşam bizde kalın. O eve gitmeniz eşiniz için pek sağlıklı olmaz."
Ahmet , " Hocam size yeteri kadar zahmet verdim zaten. Öğretmen evine gider, bu iş çözülünceye kadar orada kalırız. Sonrası Allah Kerim."
İmam "Hiç olmasa bu akşam burada kalın; ertesi sabah öğretmen evine gider kalırsınız"
Ahmet "Peki hocam dediğiniz gibi olsun" diyerek imamın teklifini kabul etti...
Doktor akşam eve gitmeyip, doğruca hastaneye giderek, arşiv odasının yolunu tuttu... Arşiv memuru hala çalışıyordu... Selam verdikten sonra, "Hikmet bey bu akşam sana bir işim düştü..."
Hikmet "Buyur hocam elimden ne gelirse..."
"Eyvallah Allah razı olsun... Senden 1980 yılına ait Ayşe Fırat adında bir hastanın ölümüyle ilgili düzenlenmiş bir rapor var mıdır, görmek istiyorum."
Hikmet “Başım üstüne hocam, siz emredersiniz de, ben bunu yerine getirmez miyim?.! Hemen bakıyorum..."
Hikmet, yarım saat sonra Feridun beye, "Hocam o yıllara ait tüm dosyalara baktım; lakin o isme dair herhangi bir dosya veya bir rapor mevcut değil..."
Feridun Bey, "Peki o isimde öyle bir hasta gelmiş mi acaba? Dur yahu, bunu da kayıt odasına gidip öğreneyim..."
Hikmet "İsterseniz bir de siz bakın hocam..."
Doktor Feridun "Yoksa yoktur Hikmetçiğim, illa olacak diye bir şey var mı? Senin bakman kâfi."
Sonra kendi kendine konuşur gibi "Bu rapor belki de kim bilir, işledikleri cinayeti örtbas etmek içindi... Kesin öyleydi...
Hikmetten ayrıldıktan sonra,
ikinci katta çıkıp kayıt odasına girdi...
Kayıt yapan memurla beraber, o yıla ait tüm evrakları inceleyip, ayrı ayrı tetkik ettiler...
Doktor yine kendi kendine "Aynen düşündüğüm gibi... Rapor işi koca bir yalan... Milleti kandırmak için demek öyle bir şey uydurdular"diye söylendi...