Atatürk'e atılan iftiralardan biride Arap harfleri yerine Latin harfleri getirmesi ile ilgilidir.
"Neymiş efendim Atatürk harf devrimi yaparak halkımızı bir gece'de cahil bıraktı "
Oysa işin iç yüzü yobazların iddia ettiği gibi değildir..!
İsterseniz Harf İnkilabını gerektiren sebepleri bir kaç belli başlı maddeyle sıralayalım :
Arap harflerinin Türçeye pek uygun olmaması
Okuyup, yazılmasında bir takım zorluklar olması
Avrupa ile ilişkilerde kolaylık amacı
Arap harfleri ile Türkçedeki ses uyumu ile ifade zorluğu
Sovyet Rusya'da bulunan Türk Devletleri'nin Latin harfleri kullanması ve Türkiye'nin bu ülkelere yaklaşım amacı.
Osmanlı'da sadece Saray içinde; şehzadeler , padişah eşleri i cariyeler ve elit bir grup dışında halkın büyük çoğunluğu okur yazar değildi.
Sizin için kısa da olsa bu konuda edindiğim bir kaç bilgiyi paylaşayım istedim. Kuşkusuz sizin de bu konuda malumatlarınız vardır elbette..!
"Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerden harf devrimi Osmanlının son dönemlerinde idareciler ve aydınlar tarafından üzerinde durulmuş bir konudur. Dini hassasiyetiyle ünlü sultan Abdülhamit “Siyasi Hatıralarım.” Adlı kitabında harf devrimiyle ilgili şöyle demektedir: “Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma öğrenimindeki güçlüktür. Belki bu işi kolaylaştırmak için Latin harflerini kabul etmek yerinde olur.” (Bkz. Dergay yayınları “siyasi hatıralarım” 192. Sayfa ) Türkçe üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Azeri yazar ve bilim adamı Mirza Fethali Ahundzade Efendi’nin Türkçenin Arap Alfabesi ve Fars dil yapısıyla kullanımının; kullanılması ve öğrenilmesi açısından uygun olmadığına dair Osmanlı Hükümetine bir çalışma sunduğu bilinmektedir. Çözüm olarak da Latin Harflerinin kullanılmasını teklif etmiştir. Dil bilimcilere göre Latin alfabesine geçilmesiyle okuryazarlık oranında yakalanan artışın sebebi Latin alfabesinin Türkçenin ses yapısına Arap alfabesinden daha uygun olmasıdır. Osmanlı Devleti, halkının cehaletinin ulaştığı boyutları ve cehalete bağlı gelişen sorunları fark etmesiyle harf devrimi üzerine çalışmalara başlamıştır. Dönemin şartları gereği gerçekleştirilemeyen harf devrimi ancak; Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan beş yıl sonra Atatürk tarafından gerçekleştirilebilinmiştir. Hiçbir veriye dayanmaksızın harf devrimiyle “Bir gece de cahil kaldık” diyenler var. Oysaki Latin alfabesi kabul edilerek bilimin rüzgârının bu topraklarda da esmesini sağlamak amaçlanmıştır. Fizik, tıp, matematik, kimya formüllerinde bakıldığında bilim dilinin alfabesinin Latin alfabesi olduğunu görülmektedir. Latin alfabesine 1928’de geçilmesindeki bir diğer amaç kültürel Pantürkizm’i sağlamak yolunda güçlü bir adım atmış olmaktır. Bütün Kafkas devletleri Rusya’nın egemenliğine girmeden önce Latin alfabesine geçmişlerdi. Türkiye ise Bakü’deki II. Türk Dil Kurultayı’nda Latin alfabesine geçti. Osmanlının son döneminde askerin mühimmatı olmadığından habersiz daha da kötüsü umudunu tamamen Almayanın yardımına bağlamış olan yönetim; yıkılmayı önleyemezken Pantürkizm hayallerine kapılarak Sarıkamış’ta 90 bin askerimizin donarak ölmesine sebep olmuşlardı. Atatürk, Pantürkizm’i gerçekleştirmeye dönemin şartlarının uygun olmadığının farkındaydı. Bu nedenle Kafkasya’daki Türklerle kültürel bağların korunmasını amaçladı. Ancak kültürel bağların siyasi sınırlar kadar önemli olduğunun farkında olan Stalin, Türk-i Cumhuriyet’lere Kiril alfabesini dayatmıştır. Osmanlı devletinin dili Arapça değil Osmanlıca Türkçesi olduğuna göre halkın Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlayabildiği ancak; harf devrimiyle halkımızın Kuranla olan bağının koparılmaya çalışıldığı gibi trajikomik iddialar asılsızdır. Atatürk, Kuran’ın tefsirini ve tercümesini iki büyük İslam âlimine (M. A.Ersoy, Elmalılı Hamdi YAZIR) hazırlatmıştır. Atatürk Kuranı tercüme ettirip yayınlatarak halkı inandığı dini en doğru kaynaktan öğrenme imkânına kavuşturdu. Böylelikle Kur’an-ı Kerim’ in “Biz onu anlaşılsın diye indirdik.”ayetinin hükmü de yerine getirilmiş oldu."
Not:Derya Coşkun'un yazısından alıntı.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Mustafa Kaplan
HARF İNKILABI
Atatürk'e atılan iftiralardan biride Arap harfleri yerine Latin harfleri getirmesi ile ilgilidir.
"Neymiş efendim Atatürk harf devrimi yaparak halkımızı bir gece'de cahil bıraktı "
Oysa işin iç yüzü yobazların iddia ettiği gibi değildir..!
İsterseniz Harf İnkilabını gerektiren sebepleri bir kaç belli başlı maddeyle sıralayalım :
Arap harflerinin Türçeye pek uygun olmaması
Okuyup, yazılmasında bir takım zorluklar olması
Avrupa ile ilişkilerde kolaylık amacı
Arap harfleri ile Türkçedeki ses uyumu ile ifade zorluğu
Sovyet Rusya'da bulunan Türk Devletleri'nin Latin harfleri kullanması ve Türkiye'nin bu ülkelere yaklaşım amacı.
Osmanlı'da sadece Saray içinde; şehzadeler , padişah eşleri i cariyeler ve elit bir grup dışında halkın büyük çoğunluğu okur yazar değildi.
Sizin için kısa da olsa bu konuda edindiğim bir kaç bilgiyi paylaşayım istedim. Kuşkusuz sizin de bu konuda malumatlarınız vardır elbette..!
"Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerden harf devrimi Osmanlının son dönemlerinde idareciler ve aydınlar tarafından üzerinde durulmuş bir konudur. Dini hassasiyetiyle ünlü sultan Abdülhamit “Siyasi Hatıralarım.” Adlı kitabında harf devrimiyle ilgili şöyle demektedir: “Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma öğrenimindeki güçlüktür. Belki bu işi kolaylaştırmak için Latin harflerini kabul etmek yerinde olur.” (Bkz. Dergay yayınları “siyasi hatıralarım” 192. Sayfa ) Türkçe üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Azeri yazar ve bilim adamı Mirza Fethali Ahundzade Efendi’nin Türkçenin Arap Alfabesi ve Fars dil yapısıyla kullanımının; kullanılması ve öğrenilmesi açısından uygun olmadığına dair Osmanlı Hükümetine bir çalışma sunduğu bilinmektedir. Çözüm olarak da Latin Harflerinin kullanılmasını teklif etmiştir. Dil bilimcilere göre Latin alfabesine geçilmesiyle okuryazarlık oranında yakalanan artışın sebebi Latin alfabesinin Türkçenin ses yapısına Arap alfabesinden daha uygun olmasıdır. Osmanlı Devleti, halkının cehaletinin ulaştığı boyutları ve cehalete bağlı gelişen sorunları fark etmesiyle harf devrimi üzerine çalışmalara başlamıştır. Dönemin şartları gereği gerçekleştirilemeyen harf devrimi ancak; Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan beş yıl sonra Atatürk tarafından gerçekleştirilebilinmiştir. Hiçbir veriye dayanmaksızın harf devrimiyle “Bir gece de cahil kaldık” diyenler var. Oysaki Latin alfabesi kabul edilerek bilimin rüzgârının bu topraklarda da esmesini sağlamak amaçlanmıştır. Fizik, tıp, matematik, kimya formüllerinde bakıldığında bilim dilinin alfabesinin Latin alfabesi olduğunu görülmektedir. Latin alfabesine 1928’de geçilmesindeki bir diğer amaç kültürel Pantürkizm’i sağlamak yolunda güçlü bir adım atmış olmaktır. Bütün Kafkas devletleri Rusya’nın egemenliğine girmeden önce Latin alfabesine geçmişlerdi. Türkiye ise Bakü’deki II. Türk Dil Kurultayı’nda Latin alfabesine geçti. Osmanlının son döneminde askerin mühimmatı olmadığından habersiz daha da kötüsü umudunu tamamen Almayanın yardımına bağlamış olan yönetim; yıkılmayı önleyemezken Pantürkizm hayallerine kapılarak Sarıkamış’ta 90 bin askerimizin donarak ölmesine sebep olmuşlardı. Atatürk, Pantürkizm’i gerçekleştirmeye dönemin şartlarının uygun olmadığının farkındaydı. Bu nedenle Kafkasya’daki Türklerle kültürel bağların korunmasını amaçladı. Ancak kültürel bağların siyasi sınırlar kadar önemli olduğunun farkında olan Stalin, Türk-i Cumhuriyet’lere Kiril alfabesini dayatmıştır. Osmanlı devletinin dili Arapça değil Osmanlıca Türkçesi olduğuna göre halkın Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlayabildiği ancak; harf devrimiyle halkımızın Kuranla olan bağının koparılmaya çalışıldığı gibi trajikomik iddialar asılsızdır. Atatürk, Kuran’ın tefsirini ve tercümesini iki büyük İslam âlimine (M. A.Ersoy, Elmalılı Hamdi YAZIR) hazırlatmıştır. Atatürk Kuranı tercüme ettirip yayınlatarak halkı inandığı dini en doğru kaynaktan öğrenme imkânına kavuşturdu. Böylelikle Kur’an-ı Kerim’ in “Biz onu anlaşılsın diye indirdik.”ayetinin hükmü de yerine getirilmiş oldu."
Not:Derya Coşkun'un yazısından alıntı.