Çok dem dost meclislerin de sohbet havasın da şaka amaçlı geçen bir cümledir.
-Yav harbi sen nasıl öleceksin be!
Genel de samimi ortamlar da azıcık zıpır tipler için kullanılır böyle cevabı bilinen cümleler.
Evet, cevabı bilinen basit ama derin cümleler.
Sonra muhabbet birden yön değiştirir.
Yeni alınan arabalardan, evlerden, arsalardan vs.
Bu cümle arabaların tekerlerinin altında ezilir kaybolur, arsalar mezar olur bu cümlelere.
Ve evler üzerine enkaz…
Cümle, cümle de kalır sadece.
Oysa ki bir sohbetin sonunu bile getirmeye değer görmeyen bir cümle, yaşama özümüzün sanat gibi icrası veya vasat gibi bir teması var.
Yani istersen sanat gibi, istersen de vasatın en dibi.
Sonra soru döndü dolaştı bana geldi.
-Yav peki sen nasıl öleceksin harbi?
Hiç düşünmeden nasıl yaşadığım aklıma geldi birden.
Çünkü ben hâlâ yaşıyordum ve mevzubahis olan cümlenin tam da içerisindeydim.
Toparlandım, dikildim.
-Nasıl yaşarsam öyle ölürüm. Zira bu dünya da işlenmeyen adalet terazisinin mutlak surette başka bir alemde işleneceği bir mercii var.
Ve olmalıdır da. Aksi takdirde Allah’ın “ADL” sıfatının şanına ne yaraşır, ne de olmaması ihtimal dahilindedir dedim.
Göz ucuyla bakışıp, dudak kenarlarıyla gülüştüler pervasız dilleri yedikleri bir şeyleri karıştırırken.
Bir soru bin cevap hükmüne geçti o vakit.
Açtım ağzımı yumdum gözümü
-Siz ölmeyi oyun mu sandınız bre gafiller?
Vasatın altında bir yaşam, ortalama bir zeka seviyesi ile bu dünya da nefes almanız bile bir şükür sebebi iken, nedir sizi nasıl öleceğini sorgulamadan gülüştüren bu çirkin ve lakayt gülüş?
Sustular sustular ve bir gafillik, bin cahillik kustular.
Neyse ki harbi nasıl öleceğimizin ve harbi harbi mi, yoksa ödlekçe öleceğimizin cevabı kendi ruhumuzda ve kendi varlığımız da hep vardı.
Nasıl yaşarsak öyle ölürüz.
Nasıl ölürsek öyle diriliriz.
Nasıl dirilirsek öyle muamele görürüz.
Saygılar ve sevgilerle.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ferit Bugenç
Kapanış perdesi
Çok dem dost meclislerin de sohbet havasın da şaka amaçlı geçen bir cümledir.
-Yav harbi sen nasıl öleceksin be!
Genel de samimi ortamlar da azıcık zıpır tipler için kullanılır böyle cevabı bilinen cümleler.
Evet, cevabı bilinen basit ama derin cümleler.
Sonra muhabbet birden yön değiştirir.
Yeni alınan arabalardan, evlerden, arsalardan vs.
Bu cümle arabaların tekerlerinin altında ezilir kaybolur, arsalar mezar olur bu cümlelere.
Ve evler üzerine enkaz…
Cümle, cümle de kalır sadece.
Oysa ki bir sohbetin sonunu bile getirmeye değer görmeyen bir cümle, yaşama özümüzün sanat gibi icrası veya vasat gibi bir teması var.
Yani istersen sanat gibi, istersen de vasatın en dibi.
Sonra soru döndü dolaştı bana geldi.
-Yav peki sen nasıl öleceksin harbi?
Hiç düşünmeden nasıl yaşadığım aklıma geldi birden.
Çünkü ben hâlâ yaşıyordum ve mevzubahis olan cümlenin tam da içerisindeydim.
Toparlandım, dikildim.
-Nasıl yaşarsam öyle ölürüm. Zira bu dünya da işlenmeyen adalet terazisinin mutlak surette başka bir alemde işleneceği bir mercii var.
Ve olmalıdır da. Aksi takdirde Allah’ın “ADL” sıfatının şanına ne yaraşır, ne de olmaması ihtimal dahilindedir dedim.
Göz ucuyla bakışıp, dudak kenarlarıyla gülüştüler pervasız dilleri yedikleri bir şeyleri karıştırırken.
Bir soru bin cevap hükmüne geçti o vakit.
Açtım ağzımı yumdum gözümü
-Siz ölmeyi oyun mu sandınız bre gafiller?
Vasatın altında bir yaşam, ortalama bir zeka seviyesi ile bu dünya da nefes almanız bile bir şükür sebebi iken, nedir sizi nasıl öleceğini sorgulamadan gülüştüren bu çirkin ve lakayt gülüş?
Sustular sustular ve bir gafillik, bin cahillik kustular.
Neyse ki harbi nasıl öleceğimizin ve harbi harbi mi, yoksa ödlekçe öleceğimizin cevabı kendi ruhumuzda ve kendi varlığımız da hep vardı.
Nasıl yaşarsak öyle ölürüz.
Nasıl ölürsek öyle diriliriz.
Nasıl dirilirsek öyle muamele görürüz.
Saygılar ve sevgilerle.