Hani hep bahsederiz hak ve hukuk dan.
Ama gün gelir hakkınızdan vazgeçersiniz.
Sürtüşmelere mahal vermemek için,
tatsızlık çıkmasın ve yüz göz olmayalım derken,
hakkınızdan bile feragat edersiniz.
Kendinizce en iyisini yaptığınızı zannedersiniz.
Oysa bir takım insanların yalanları için verdiği mücadeleyi,
siz kendi doğrularınız için veremiyorsanız,
monotonluğun getirdiği uyuşukluk hastalığına
yakanmışsınız demektir.
Hz. Ali;
Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Yoksa hakkınızla beraber
Şerefinizi de kaybedersiniz… Diye buyurur.
Sırf kınanırım endişesiyle, doğrularınızı savunacak ne bir gücünüz,
ne yüreğiniz ve ne de güveniniz yoksa kendinize
sırf rahatınız ve sükunetiniz bozulmasın diye
Her şeyin eğri görünmesinden herhangi bir rahatsızlık duymuyorsanız
ve buda sizin için hiçbir sorun teşkil etmiyorsa,
Hz. Ali’nin sözü ışığında şerefinizi kaybetme noktasına gelmişsiniz demektir.
Efendimiz (s.a.v):
Ne haksızlık edin, ne haksızlığa maruz kalın.
Diye buyurur veda hutbesinde.
Eğer başkalarına haksızlık etmeyecek keder hakka riayet eden biriyseniz
Size tavsiye o hassalığı kendi hakkınız içinde gösterin.
Başkalarının size haksızlık etmesine müsaade etmeyin.
Hakkınız için uygun bir şekilde mücadele edin.
Yok, yahut haksızlık yapan kendiniz seniz ve bunu yaparken
Vicdanen hiçbir rahatsızlık duymuyorsanız,
Özünüze inip kirletmiş olduğunuz
Maneviyatınızı yeniden bir elden geçirmenizi tavsiye ederiz.
Zalim yahut mazlum olma arasında kalmışsanız?
Siz mazlum olmayı tercih edin.
Zalim olup Rabbe hesap vermektense
Mazlum olup zalimden hakkını almak daha iyi değil midir?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.