Grup Yorum’un, madencilere atfen besteleyip söylediği ‘Madenciden’ şarkısının ilk iki dörtlüğü böyle diyor. Klasikler arasında yerini alan ve madencilerin yaşadıklarını anlatan bu şarkı, Soma faciasının ikinci yılında yeniden en çok dinlenen şarkılar arasındaki yerini aldı.
Hiç kuşkusuz maden işçiliği dünyanın en zor meslekleri sıralamasında ön sıralarda yer almaktadır. Madencilerin yaşadıklarını anlayabilmek, yaşadıklarını bir nebzede olsa hissedebilmek için mutlaka bir kez de olsa maden ocağına inip, çalışma koşullarını ve madencilerin yaşadıklarını birebir görmek, şahitlik etmek gerekir.
Sanırım yıl 1983 veya 1984 olmalı. Çocukluk arkadaşım ve can yoldaşım Behzat Ekici’nin doğduğu yer olan Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağla Çökeksu Köyü’ne gittik. O dönemler bölgenin en önemli geçim kaynaklarından biri kömür ocaklarıydı.
Behzat’la gün karardığında köye ulaşmış ve ulaşır ulaşmazda kuzenini görmek için kömür ocağına inmiştik. İlk kez bir kömür ocağına indiğim için Behzat ve tecrübeli olanlardan bazı tavsiyeler dinledim. Özellikle çakmak yakmamamız konusunda ısrarlı bir şekilde uyarılmıştım.
Daha sonra yerin dibine doğru ana kanaldan dakikalarca yürüdük. Ana kanalın etrafından açılan minik artellerden kömür çıkaran madencileri gördük. Behzat’ın kuzeninin yanına geldiğimizde ise, bugün en son Soma faciasından sonra tartışması yapılan ne yaşam odası, ne oksijen maskesi gibi yaşamsal önemdeki hiçbir şey göremedik. Hatta neredeyse madencilerin çoğunun başında kask bile yoktu.
O gün gördüm ki, böylesi zor koşullarda çalışan madencilerin aldığı ücretler dünde, bugün de emeklerinin kesinlikle karşılığı değil.
Aradan yıllar geçti. Maden ocaklarında manzara değişti mi derseniz, kesinlikle hayır derim. Çünkü o gün maden ocaklarında yaşam odası yoktu, bugün var olanlar ise göstermelikten öteye gitmemektedir. O gün maden ocaklarında oksijen maskesi yoktu, bugün olanlar ise kullanılamayacak durumda…
Türkiye tarihi boyunca Zonguldak’tan, Ermenek’e, Soma’dan Şırnak’a kadar yaşanan maden kazalarından ders çıkarmadı ve bundan sonrada çıkaracağı yönünde bir emare görünmüyor.
Bunu ben demiyorum. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) diyor. ILO raporlarında, Türkiye’nin maden kazaları konusunda 2008’e kadar dünya üçüncüsü, son 3 yılda yaşanan kazalar nedeniyle de ilk sırada yer aldığını belirtiyor.
Soma’da yaşanan ve resmi rakamlara göre 301 madencinin feci şekilde can verdiği maden kazası ve sonrasında yaşananları hep beraber gördük, yaşadık. Grup Yorum’un şarkısında söylediği gibi, yürü derler yürü derler açlığa yürü derler, karaelmas tabut olmuş gerekirse ölün derler, günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler. Daha fazla ne söylenebilir ki…
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Yüz karası…
İndim maden ocağına karaelmas diyarına,
Yeryüzü sıcak olsun diye dost,
Yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda,
Çocuklarım gülsün diye dost,
Oysa bizim evde gülen yok.
Xxxxxxxxxxxxxxx
Yürü derler yürü derler açlığa yürü derler,
Karaelmas tabut olmuş gerekirse ölün derler,
Günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler,
Yalanlara artık sabrım yok.
Grup Yorum’un, madencilere atfen besteleyip söylediği ‘Madenciden’ şarkısının ilk iki dörtlüğü böyle diyor. Klasikler arasında yerini alan ve madencilerin yaşadıklarını anlatan bu şarkı, Soma faciasının ikinci yılında yeniden en çok dinlenen şarkılar arasındaki yerini aldı.
Hiç kuşkusuz maden işçiliği dünyanın en zor meslekleri sıralamasında ön sıralarda yer almaktadır. Madencilerin yaşadıklarını anlayabilmek, yaşadıklarını bir nebzede olsa hissedebilmek için mutlaka bir kez de olsa maden ocağına inip, çalışma koşullarını ve madencilerin yaşadıklarını birebir görmek, şahitlik etmek gerekir.
Sanırım yıl 1983 veya 1984 olmalı. Çocukluk arkadaşım ve can yoldaşım Behzat Ekici’nin doğduğu yer olan Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağla Çökeksu Köyü’ne gittik. O dönemler bölgenin en önemli geçim kaynaklarından biri kömür ocaklarıydı.
Behzat’la gün karardığında köye ulaşmış ve ulaşır ulaşmazda kuzenini görmek için kömür ocağına inmiştik. İlk kez bir kömür ocağına indiğim için Behzat ve tecrübeli olanlardan bazı tavsiyeler dinledim. Özellikle çakmak yakmamamız konusunda ısrarlı bir şekilde uyarılmıştım.
Daha sonra yerin dibine doğru ana kanaldan dakikalarca yürüdük. Ana kanalın etrafından açılan minik artellerden kömür çıkaran madencileri gördük. Behzat’ın kuzeninin yanına geldiğimizde ise, bugün en son Soma faciasından sonra tartışması yapılan ne yaşam odası, ne oksijen maskesi gibi yaşamsal önemdeki hiçbir şey göremedik. Hatta neredeyse madencilerin çoğunun başında kask bile yoktu.
O gün gördüm ki, böylesi zor koşullarda çalışan madencilerin aldığı ücretler dünde, bugün de emeklerinin kesinlikle karşılığı değil.
Aradan yıllar geçti. Maden ocaklarında manzara değişti mi derseniz, kesinlikle hayır derim. Çünkü o gün maden ocaklarında yaşam odası yoktu, bugün var olanlar ise göstermelikten öteye gitmemektedir. O gün maden ocaklarında oksijen maskesi yoktu, bugün olanlar ise kullanılamayacak durumda…
Türkiye tarihi boyunca Zonguldak’tan, Ermenek’e, Soma’dan Şırnak’a kadar yaşanan maden kazalarından ders çıkarmadı ve bundan sonrada çıkaracağı yönünde bir emare görünmüyor.
Bunu ben demiyorum. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) diyor. ILO raporlarında, Türkiye’nin maden kazaları konusunda 2008’e kadar dünya üçüncüsü, son 3 yılda yaşanan kazalar nedeniyle de ilk sırada yer aldığını belirtiyor.
Soma’da yaşanan ve resmi rakamlara göre 301 madencinin feci şekilde can verdiği maden kazası ve sonrasında yaşananları hep beraber gördük, yaşadık. Grup Yorum’un şarkısında söylediği gibi, yürü derler yürü derler açlığa yürü derler, karaelmas tabut olmuş gerekirse ölün derler, günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler. Daha fazla ne söylenebilir ki…
Sevgiyle kalın.