Çevremizde bazı cinayetler işlenir, her cinayet bir felaket olduğundan bu felaketlere başka felaketler de eklenir, bu yüzden aileler, aşiretler birbirine girer.
Hukuki yetersizlikler sebebiyle toplum vicdanında meydana gelen derin yaralar vahim sonuçlar doğurur. Onun içindir ki bazı insanlar kendi haklarını bizzat almaya teşebbüs etmektedir Böyle durumlar da bir cinayetin peşinden başka cinayetlere zemin hazırlanır ve kan davası güden yakın akrabalar bile birbirlerinden bir çok insan öldürmüştür.
Ağır ceza mahkeme dosyalarında bu felaketin belki yüzlerce örneği vardır,
Kan davasını güdenler hak hukuk aramazlar. Fiilleri suçluya değil onun herhangi bir yakınına veya sıradan bir aşiret mensubuna karşı telafisi imkansız z arar vermek için ellerinden geleni yaparlar.
Kan davası güderek köylerde yaşayanlar zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için şehirlere bile gidemezler, şehirlere gidenlerden bazıları ya yollarda veya herhangi bir yerde pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Hayat yaşanmaz hale geldiğinden yıllarca devam eden düşmanlık ister istemez taraflara yaşam ve ekonominin de en dar hale gelmesi onlara da bıkkınlık getirir. Çünkü taraflar da can ve mal emniyeti yoktur.
Bilhassa köylerde gece gündüz, yaz kış demeden silahları ile karşı taraftan ne zaman geleceği belli olmayan saldırıları bertaraf etmek için nöbet tutan insanları gördük. Böyle bir hayat dayanılmaz hale gelir , aile ve çocukların geleceği ise tamamen karanlıktır.
Böyle durumlarda ya her iki tarafın akil insanları veya tarafsız başka kişiler devreye girerek barış önerisinde bulunurlar. Zira barış düşman olan taraflar için en güvenli bir limandır. Geçmişte meydana gelen her türlü zayiatın derin yaraları ancak barışın gerçekleşmesiyle tedavi edilebilir.
Hayırlı işlerin engelleri çoktur. Şeytanlar ve bazı insi şeytanlar her hayırlı işlerde olduğu gibi barışı da bozmak için ellerinden geleni yaparlar. Barış kolay olmamakla çaresizliğin ilacıdır. Kan davaları ile geçmişleri mahvolanlar geleceklerini barışla kurtarabilirler.
Devletler içinde aynı kurallar geçerlidir.
Avrupa yüzyıllar boyu kendi arasında mezhep savaşları yaptı. Bu savaşlarda milyonlarca insan öldü.
Bu da yetmedi İkinci cihan savaşında batılılar altmış milyon kadar insanı yine birbirlerinden öldürdüler.
Sonra batılılar akıllarını başlarına alıp yaptıkları bu yanlışların muhasebesini yaptılar. Devasa savaşların yaptığı tahribatın izlerini yok etmeye çalıştılar Büyük bir suçluluk ve mahcubiyet içersine girdiler.
Bir araya gelerek barışın yollarını aradılar ve nihayet öyle bir barış sağlandı ki bu gün Avrupa nın nerede ise sınırları kalkmış durumda.
Belki kısa bir müddet sonra barış ortamına kavuşan Müslümanlar da pişmanlık duyarak aralarındaki sınırları kaldırmaya çalışacaklardır. . Lehül mülkü diyerek her yerin Allahın mülkü olduğunu Kur’an bize öğretmektedir.
Sınırlarla bizleri ayıranlar düşmanlarımızdır. Sınırlar olabilir ancak bizi birbirimizden ayırmamalıdır.
Şimdi batı dünyası Ortaçağ karanlığında yaşadığı geçmişini bize yaşatmaya çalışıyor. Ayrılığa düşmemiz için elinden geleni yapıyor.
Bazıları da asıl düşmanı bırakmış kendi insanını düşman ilan etmeye çalışıyor.
Türkiye ve İslam aleminin iç çatışması elbette sıradan bir felaket değildir.
İstediğimiz kadar savaşalım sonuçta İçine düştüğümüz bu felaketin tek bir çıkış yolu vardır. Hıyanet yapmadan barışın şartlarını yerine getirmek.
Şu da çok iyi bilinmelidir ki:
İslamiyyet selm ve müsellemattır. Yani barış ve selamettir Bu formül Kur’anın çağlar üstü mesajında yatmaktadır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Yollar hep barışa çıkar
Çevremizde bazı cinayetler işlenir, her cinayet bir felaket olduğundan bu felaketlere başka felaketler de eklenir, bu yüzden aileler, aşiretler birbirine girer.
Hukuki yetersizlikler sebebiyle toplum vicdanında meydana gelen derin yaralar vahim sonuçlar doğurur. Onun içindir ki bazı insanlar kendi haklarını bizzat almaya teşebbüs etmektedir Böyle durumlar da bir cinayetin peşinden başka cinayetlere zemin hazırlanır ve kan davası güden yakın akrabalar bile birbirlerinden bir çok insan öldürmüştür.
Ağır ceza mahkeme dosyalarında bu felaketin belki yüzlerce örneği vardır,
Kan davasını güdenler hak hukuk aramazlar. Fiilleri suçluya değil onun herhangi bir yakınına veya sıradan bir aşiret mensubuna karşı telafisi imkansız z arar vermek için ellerinden geleni yaparlar.
Kan davası güderek köylerde yaşayanlar zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için şehirlere bile gidemezler, şehirlere gidenlerden bazıları ya yollarda veya herhangi bir yerde pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Hayat yaşanmaz hale geldiğinden yıllarca devam eden düşmanlık ister istemez taraflara yaşam ve ekonominin de en dar hale gelmesi onlara da bıkkınlık getirir. Çünkü taraflar da can ve mal emniyeti yoktur.
Bilhassa köylerde gece gündüz, yaz kış demeden silahları ile karşı taraftan ne zaman geleceği belli olmayan saldırıları bertaraf etmek için nöbet tutan insanları gördük. Böyle bir hayat dayanılmaz hale gelir , aile ve çocukların geleceği ise tamamen karanlıktır.
Böyle durumlarda ya her iki tarafın akil insanları veya tarafsız başka kişiler devreye girerek barış önerisinde bulunurlar. Zira barış düşman olan taraflar için en güvenli bir limandır. Geçmişte meydana gelen her türlü zayiatın derin yaraları ancak barışın gerçekleşmesiyle tedavi edilebilir.
Hayırlı işlerin engelleri çoktur. Şeytanlar ve bazı insi şeytanlar her hayırlı işlerde olduğu gibi barışı da bozmak için ellerinden geleni yaparlar. Barış kolay olmamakla çaresizliğin ilacıdır. Kan davaları ile geçmişleri mahvolanlar geleceklerini barışla kurtarabilirler.
Devletler içinde aynı kurallar geçerlidir.
Avrupa yüzyıllar boyu kendi arasında mezhep savaşları yaptı. Bu savaşlarda milyonlarca insan öldü.
Bu da yetmedi İkinci cihan savaşında batılılar altmış milyon kadar insanı yine birbirlerinden öldürdüler.
Sonra batılılar akıllarını başlarına alıp yaptıkları bu yanlışların muhasebesini yaptılar. Devasa savaşların yaptığı tahribatın izlerini yok etmeye çalıştılar Büyük bir suçluluk ve mahcubiyet içersine girdiler.
Bir araya gelerek barışın yollarını aradılar ve nihayet öyle bir barış sağlandı ki bu gün Avrupa nın nerede ise sınırları kalkmış durumda.
Belki kısa bir müddet sonra barış ortamına kavuşan Müslümanlar da pişmanlık duyarak aralarındaki sınırları kaldırmaya çalışacaklardır. . Lehül mülkü diyerek her yerin Allahın mülkü olduğunu Kur’an bize öğretmektedir.
Sınırlarla bizleri ayıranlar düşmanlarımızdır. Sınırlar olabilir ancak bizi birbirimizden ayırmamalıdır.
Şimdi batı dünyası Ortaçağ karanlığında yaşadığı geçmişini bize yaşatmaya çalışıyor. Ayrılığa düşmemiz için elinden geleni yapıyor.
Bazıları da asıl düşmanı bırakmış kendi insanını düşman ilan etmeye çalışıyor.
Türkiye ve İslam aleminin iç çatışması elbette sıradan bir felaket değildir.
İstediğimiz kadar savaşalım sonuçta İçine düştüğümüz bu felaketin tek bir çıkış yolu vardır. Hıyanet yapmadan barışın şartlarını yerine getirmek.
Şu da çok iyi bilinmelidir ki:
İslamiyyet selm ve müsellemattır. Yani barış ve selamettir Bu formül Kur’anın çağlar üstü mesajında yatmaktadır.