Bu memleketin liyakat sahibi öyle güzel evlatları var ki, bölgenin etnik, coğrafi yapısını dilini, sorununu, çözümünü bizzat yaşayarak öğrenmiş evlatları var ancak sahipsizler!
Siyasette başlayan ithalat kamu kurumlarına da sıçramış ve günden güne artarak devam ediyor. Urfa’nın öz evlatları ehliyeti ve liyakatli olan kişilere neden kendi ilinde kamu kurum ve kuruluşlarında görev (müdürlük başkanlık vs) verilmiyor?
Tarım bakanlığında 3 tane bürokratımız göreve başladı diye Türkiye’de birçok kesim ayağa kalktı!
Kentimizin derdiyle dertlenen ve bu derdi en iyi bilenler maalesef çözüm için icra makamında değiller. Şanlıurfa’da yer alan Kamu kurum ve kuruluşlarının kaç tanesinde Urfalı müdür var? Şanlıurfa’lı bürokratlar basiretsiz midir? Yoksa siyasilerimiz mi basiretsiz ki bunca yabancı bürokrat, idareci geliyor?
Tüm bu düşüncelere kapılma nedenimiz ve nedenlerimiz var, alışıla gelmiş bir söz hepinizin aklına gelecektir “ Urfa’lının terazisi kendi hemşerisini hafif tartar” tek neden bu mudur? Bence başka nedenleri de var.
Mesela bu makamlara gelmesini sağlayacak siyasilerin basiretsizliği de eklenmeli tabi gelecek kişilerin siyasi kantatlarının olmayışı, bu konuda sahipsiz oluşları da bir neden.
Siyaset ve bürokratlar başta olmak üzere her işte liyakat çok önemli. Yıllardır memleketimizde kanayan yaramızda bu oldu ve olmaya devam ediyor..
Gelişen büyüyen kentimizde kendini yetiştiren insanımızın sayısı da gittikçe artarken ancak ücra köşelerde buluyoruz o değerleri liyakat sahibi insanları.
.
Sözün kısası bu memleketin değerlerine sahip çıkmayanlar bu değerlerimizin kapısını çalmak zorunda kalıyor ve kalmaya devam edecekler. Bu kentin kalkınmasına ve ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacak hamleler yapacak isek yerelden başlayarak kentin derdini bilen ve bu dertle dertlenen kişileri icra makamlarına taşımalıyız.
Bu şehirde ne cevherler yetişmedi ki, İnsanlık tarihini değiştiren Göbeklitepe ile bu kentten yetişmiş cevherlerimizin sayısını varın siz hesap edin. Ancak bu değerlere sahip çıkmayan, yeterli değeri vermeyenlere “Yazıklar olsun” demeden geçemeyeceğim…