İmanı olup, bu Dünyada yalnızlık hissine kapılan bir insanın,bundan duyduğu ıstırap'pa şaşırmamak elde değil doğrusu...Oysa;biraz gönül gözüyle bakmayı bilse,biraz derin bir tefekkür'le çevresinde tüm olup bitenleri istidadı fevkinde izleyip, mütalaa etse; hiçte yalnız olmadığını görecektir.
Allah'ın yarattığı kâinatı, içindeki envai çeşit mahlukat ile birlikte insan oğlunun emrine amade kılması bu türden hissiyatta düşmemek için yeterli sebep olsa gerek...
Rüzgardan, yağmura; gökten; yere kadar akla gelen ne varsa cümlesini hizmetine vermiş iken; nasıl olurda böyle menfi bir his varlığını tezahür ettirir merak edilecek bir konu...
Bir kişi farz-i muhal; devletin en üst kademesindeki yetkili biri tarafından her ihtiyacı karşılanıyor, gireceği her kapıyı ona açtırıyor olsun;hala o kişi yalnızım deme lüksüne sahip olabilir mi!
Aynaya bir kez bakması bile,içine düştüğü buhranı izale etmesine yeterli olacaktır.Gürünüş'ündeki mükemmellik, yaratılış tarzındaki muhteşem ustalık ve özenle işlenmiş bir bedenin ona giydirilmiş olması ona verilen kıymetli apaçık göster mi yor mu?
Doğan her çocuğun, içinde yaşamına yardımcı olacak en önemli gıda olan anne sütünü ikram eden yüce Allah; nasıl olurda değer verdiği varlıklarını yalnız bırakabilir?
Basit bir ressamın veya heykeltraşın; vücuda getirdiği bir eserini sokağa terk etmek gibi bir fiili söz konusu olabilir mi?!
Bize şah damarından daha yakın olduğunu söyleyen bir zat-ı Akdes'in makamatt-ı
uluhiyet'ine bir noksanıyet yakıştırması, kişiyi içinde cebelleştiği yalnızlık batağında batıkca batıracaktır.
Sadece insan mı?!.. Zere den;küreye, habbeden; kubbeye,hiç bir canlı; cansız başıboş ve yalnız değildir.
Herşeyin bir amaca yönelik varlık platformunda boy göstermesi, abesiyet karanlığına terk edilemeyecek kadar önem arz etmektedir; bunda ısrarcı olmanın karşılığı pek müspet kazanım olamaz.
Yalnızlıktan kasıt, çevrede mevcut kalabalığın olmaması ise;
günün birinde zaten böyle elim bir durumun yaşanacağı kaçınılmazdır.Asıl feci olan İlahi yalnızlığa düçar olmak, Allah'ın dergâhına kabul edilmemektir.Çünkü baki dost odur;oysa kulun kula dostluğu mezar kapısına kadardır.
Firavun'un zulmünden kurtardığı kavmi tarafından yalnızlığa mahkum edilen Hz.Musaya; Rabbi değil miydi geçmesi için denizde yol açtıran?
Ufacık bir tohumu yalnız bırakmayıp yerin altında,toz toprağın içinden çıkartarak koca bir ağaç yapıp bulunduğu konumdan üste çıkaran Allah hiçbir kimseyi yalnız bırakmaz.O yalnız bırakılma tamamen kişiseldir.Güneşe gözünü kapayan kendine zulmet'i meşru kılar...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
YALNIZLIK ALLAH'A MAHSUSTUR
İmanı olup, bu Dünyada yalnızlık hissine kapılan bir insanın,bundan duyduğu ıstırap'pa şaşırmamak elde değil doğrusu...Oysa;biraz gönül gözüyle bakmayı bilse,biraz derin bir tefekkür'le çevresinde tüm olup bitenleri istidadı fevkinde izleyip, mütalaa etse; hiçte yalnız olmadığını görecektir.
Allah'ın yarattığı kâinatı, içindeki envai çeşit mahlukat ile birlikte insan oğlunun emrine amade kılması bu türden hissiyatta düşmemek için yeterli sebep olsa gerek...
Rüzgardan, yağmura; gökten; yere kadar akla gelen ne varsa cümlesini hizmetine vermiş iken; nasıl olurda böyle menfi bir his varlığını tezahür ettirir merak edilecek bir konu...
Bir kişi farz-i muhal; devletin en üst kademesindeki yetkili biri tarafından her ihtiyacı karşılanıyor, gireceği her kapıyı ona açtırıyor olsun;hala o kişi yalnızım deme lüksüne sahip olabilir mi!
Aynaya bir kez bakması bile,içine düştüğü buhranı izale etmesine yeterli olacaktır.Gürünüş'ündeki mükemmellik, yaratılış tarzındaki muhteşem ustalık ve özenle işlenmiş bir bedenin ona giydirilmiş olması ona verilen kıymetli apaçık göster mi yor mu?
Doğan her çocuğun, içinde yaşamına yardımcı olacak en önemli gıda olan anne sütünü ikram eden yüce Allah; nasıl olurda değer verdiği varlıklarını yalnız bırakabilir?
Basit bir ressamın veya heykeltraşın; vücuda getirdiği bir eserini sokağa terk etmek gibi bir fiili söz konusu olabilir mi?!
Bize şah damarından daha yakın olduğunu söyleyen bir zat-ı Akdes'in makamatt-ı
uluhiyet'ine bir noksanıyet yakıştırması, kişiyi içinde cebelleştiği yalnızlık batağında batıkca batıracaktır.
Sadece insan mı?!.. Zere den;küreye, habbeden; kubbeye,hiç bir canlı; cansız başıboş ve yalnız değildir.
Herşeyin bir amaca yönelik varlık platformunda boy göstermesi, abesiyet karanlığına terk edilemeyecek kadar önem arz etmektedir; bunda ısrarcı olmanın karşılığı pek müspet kazanım olamaz.
Yalnızlıktan kasıt, çevrede mevcut kalabalığın olmaması ise;
günün birinde zaten böyle elim bir durumun yaşanacağı kaçınılmazdır.Asıl feci olan İlahi yalnızlığa düçar olmak, Allah'ın dergâhına kabul edilmemektir.Çünkü baki dost odur;oysa kulun kula dostluğu mezar kapısına kadardır.
Firavun'un zulmünden kurtardığı kavmi tarafından yalnızlığa mahkum edilen Hz.Musaya; Rabbi değil miydi geçmesi için denizde yol açtıran?
Ufacık bir tohumu yalnız bırakmayıp yerin altında,toz toprağın içinden çıkartarak koca bir ağaç yapıp bulunduğu konumdan üste çıkaran Allah hiçbir kimseyi yalnız bırakmaz.O yalnız bırakılma tamamen kişiseldir.Güneşe gözünü kapayan kendine zulmet'i meşru kılar...