Aniden kaynar suyun içine atılan bir kurbağa can havliyle zıplayarak kurtulmaya çalışır...
Oysa aynı kurbağayı yavaş yavaş ısıtılan soğuk suyun içerisine koyduğunuzda, uğrayacağı acı sonun farkına bile varmadan haşlanırken, çoktan iş işten geçmiş olur...
Türkiye'de bu sinsi stratejiyi önce cemaatler uyguladı...
Devletin damarlarına hissettirmeden sızmak gerektiğini Fethullah Gülen'in, 20 yıl önce televizyonların haber bültenlerine düşen video görüntülerinden izlemiştik...
Nihayetinde devlete darbe yapacak kadar büyütülen cemaat; laik sistemi adeta soğuk suyun içine (!!!) bırakmış ve toplumun refleksine izin vermeden, kazanın altına yavaş yavaş odunlar atmış, su kaynama noktasına geldiğinde ise atı alan Üsküdar'ı geçmişti!!!
Gericilik ve siyasetin son yıllarda toplumu yavaş yavaş, uyuta uyuta, uyuştura uyuştura karanlığa-ihanete-çöküşe hazırlama konusundaki sinsi bir stratejisiydi kurbağa teorisi...
Ne yazık ki toplumun yarısının her seçimde devleti teslimi ettiği AKP de, cumhuriyetin kuşatılması konusunda aynı stratejiyi uyguladı...
Laiklik, cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarına prim verilen son 20 yılda, AKP'liler bir yandan Anıtkabir'e giderek saygı sundular, diğer taraftan da Atatürk'ün adını stadyumlardan- parklardan- caddelerden silmekten çekinmediler... Peki, milletin tamamen uyuduğu bu sinsilikten sonra neler mi oldu?..
AYNI STRATEJİDE GÜÇ SAVAŞI!..
Bir dönem birlik içinde, aynı yolda beraber yürüyen, hatta sonraları Erdoğan'ın "ne istediler de vermedik" diye desteğini itiraf ettiği cemaat, kurbağa teorisini milletten sonra iktidara da uygulamaya kalkıştı... Yani; siyaset- cemaat hattında birbirini destekleyen- birbirini kollayan dinci "işbirliği", sonraları iktidar ve güç savaşına dönüşünce, Fethullah Gülen bu kez önündeki en büyük engeli, yani AKP'yi etkisiz hale getirmek için 17/25 Aralık olaylarından başlayarak yeni bir taarruz başlattı...
İşte kurbağa teorisini çok iyi uygulayanların sarsıcı mücadelesi, tarihteki en büyük siyaset- tarikat savaşını da başlatmış oldu...
Nihayetinde cemaatin hırsı darbe girişimine kadar ulaşınca, bir yandan FETÖ'nün devletin içersinde nasıl sinsice (hem de kurbağa teorisini uygulayarak) örgütlenmiş olduğu ortaya çıktı, diğer taraftan da, AKP'nin bu sinsilik karşısında nasıl aciz ve gafil davrandığı anlaşıldı...
Ancak TSK'dan en az 25 bin, emniyet teşkilatından en az 30 bin, bürokrasiden ise en az 250 bin müridin tasfiye edildiği 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra, cumhuriyetin kuşatılması açısından toplumu uyutma stratejisi (yani kurbağa teorisi) bu kez hem iktidar hem de diğer cemaatler- tarikatlar tarafından sürdürüldü...
Ne ilginç ki, bir başka tiyayro yine aynı stratejiyle sahnelendi!..
SİNSİ BİR TİYATRO VE GAFİLLER!..
Farkında mısınız; son günlerde dövize- ekonomiye müdahale ile başlatılan yeni plan, kurbağa stratejisinin tersine işletildiğinin de sinsi bir işareti!!!
Yani, cayır cayır yanan bir kazanın altına atılan odunlar, son günlerde yavaş yavaş geri çekilip söndürülüyor!!!
Çok tuhaf değil mi;
iktidar Koronayı da bahane ederek piyasa vurguncularının yüzlerce ürüne (yüzde 40 ile 400 arasında zam yaparak) milletin sofrasından ekmek çalınmasına önceleri adeta göz yumdu!!!
Bir kaç göstermelik market-toptancı operasyonu ne yazık ki piyasa vurgunculuğunun alevlendirdiği enflasyon ateşinin düşmesine yetmedi...
Millet öfkeliyken planın ikinci aşamasına geçildi;
İktidar faizi düşüreceğiz diye, belki de son 50 yıldır görülmemiş biçimde döviz piyasasını serbest bıraktı ve ABD dolarının bir ay içinde 8 liradan 18 liranın üzerine çıkmasına göz yumdu...
İşte enflasyonu fırlatan- iflasları başlatan- sosyal bunalımı yükselten bu piyasa oyunları millette infial yaratmışken, halk çare ararken, muhalefet ise seçim baskısını artırırken, tiyatronun ikinci perdesi sahnelendi!!!
18 lirayı aşmasına sessiz kalınan Amerikan Doları, adına "dövize endeksli mevduat" denilen, ancak ekonomistlerin "düpedüz faiz" diye tanımladığı tuhaf bir uygulama ile 1 gün içerisinde, 18 liradan 11 liraya düşürüldü...
Yani iktidar, aslında iyice tükendiği, oylarının düştüğü ve muhalefetin seçim baskısının arttığı bir dönemde, sanki "suni" bir ekonomik kriz yaratarak, (aynı zamanda toplumda kurtarıcının beklendiği bir süreçte) kendine dövizi hızla düşüren başarılı bir kurtarıcı, büyük bir ekonomi cambazı rolü yazarak sahnede tutunmaya çalışıyor!..
Piyasadaki kur oyunlarını önceden haber alan yandaşların, döviz üzerinden vurgunlar yaptığı bir dönemde, bu tiyatrodan habersiz olan zavallı kitleler ise, ülkenin birçok bölgesinde "döviz düştü" diye davul-zurna çalarken, kurbağa teorisinin bu kez tersine işletildiğinin farkına varamadılar...
Velhasıl AKP, kendi yarattığı yangını yine büyük başarıyla kendisinin söndürdüğü algısını yaratarak, toplumu uyutmaya, dengelerle oynamaya ve kendine güç alanı yaratmaya devam ediyor...
Söyler misiniz; bu toplum aylardır uyumamış olsaydı; (gıda maddelerinin fiyatı yüzde 400 artmışken ve döviz zıvanadan çıkmışken) hiç ses çıkartmayanlar, "döviz düştü" diye davul -zurna çalarak oynar mıydı?..
Cemaatten sonra siyasetin kazanı da, bazen ısıtılmaya, bazen soğutulmaya devam ediyor vesselam... Kurbağalar ise halen aynı kurbağalar!!!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Yakanlar, söndürenler, kurbağalar !
"Kurbağa teorisi"ni bilirsiniz değil mi?..
Aniden kaynar suyun içine atılan bir kurbağa can havliyle zıplayarak kurtulmaya çalışır...
Oysa aynı kurbağayı yavaş yavaş ısıtılan soğuk suyun içerisine koyduğunuzda, uğrayacağı acı sonun farkına bile varmadan haşlanırken, çoktan iş işten geçmiş olur...
Türkiye'de bu sinsi stratejiyi önce cemaatler uyguladı...
Devletin damarlarına hissettirmeden sızmak gerektiğini Fethullah Gülen'in, 20 yıl önce televizyonların haber bültenlerine düşen video görüntülerinden izlemiştik...
Nihayetinde devlete darbe yapacak kadar büyütülen cemaat; laik sistemi adeta soğuk suyun içine (!!!) bırakmış ve toplumun refleksine izin vermeden, kazanın altına yavaş yavaş odunlar atmış, su kaynama noktasına geldiğinde ise atı alan Üsküdar'ı geçmişti!!!
Gericilik ve siyasetin son yıllarda toplumu yavaş yavaş, uyuta uyuta, uyuştura uyuştura karanlığa-ihanete-çöküşe hazırlama konusundaki sinsi bir stratejisiydi kurbağa teorisi...
Ne yazık ki toplumun yarısının her seçimde devleti teslimi ettiği AKP de, cumhuriyetin kuşatılması konusunda aynı stratejiyi uyguladı...
Laiklik, cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarına prim verilen son 20 yılda, AKP'liler bir yandan Anıtkabir'e giderek saygı sundular, diğer taraftan da Atatürk'ün adını stadyumlardan- parklardan- caddelerden silmekten çekinmediler... Peki, milletin tamamen uyuduğu bu sinsilikten sonra neler mi oldu?..
AYNI STRATEJİDE GÜÇ SAVAŞI!..
Bir dönem birlik içinde, aynı yolda beraber yürüyen, hatta sonraları Erdoğan'ın "ne istediler de vermedik" diye desteğini itiraf ettiği cemaat, kurbağa teorisini milletten sonra iktidara da uygulamaya kalkıştı... Yani; siyaset- cemaat hattında birbirini destekleyen- birbirini kollayan dinci "işbirliği", sonraları iktidar ve güç savaşına dönüşünce, Fethullah Gülen bu kez önündeki en büyük engeli, yani AKP'yi etkisiz hale getirmek için 17/25 Aralık olaylarından başlayarak yeni bir taarruz başlattı...
İşte kurbağa teorisini çok iyi uygulayanların sarsıcı mücadelesi, tarihteki en büyük siyaset- tarikat savaşını da başlatmış oldu...
Nihayetinde cemaatin hırsı darbe girişimine kadar ulaşınca, bir yandan FETÖ'nün devletin içersinde nasıl sinsice (hem de kurbağa teorisini uygulayarak) örgütlenmiş olduğu ortaya çıktı, diğer taraftan da, AKP'nin bu sinsilik karşısında nasıl aciz ve gafil davrandığı anlaşıldı...
Ancak TSK'dan en az 25 bin, emniyet teşkilatından en az 30 bin, bürokrasiden ise en az 250 bin müridin tasfiye edildiği 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra, cumhuriyetin kuşatılması açısından toplumu uyutma stratejisi (yani kurbağa teorisi) bu kez hem iktidar hem de diğer cemaatler- tarikatlar tarafından sürdürüldü...
Ne ilginç ki, bir başka tiyayro yine aynı stratejiyle sahnelendi!..
SİNSİ BİR TİYATRO VE GAFİLLER!..
Farkında mısınız; son günlerde dövize- ekonomiye müdahale ile başlatılan yeni plan, kurbağa stratejisinin tersine işletildiğinin de sinsi bir işareti!!!
Yani, cayır cayır yanan bir kazanın altına atılan odunlar, son günlerde yavaş yavaş geri çekilip söndürülüyor!!!
Çok tuhaf değil mi;
iktidar Koronayı da bahane ederek piyasa vurguncularının yüzlerce ürüne (yüzde 40 ile 400 arasında zam yaparak) milletin sofrasından ekmek çalınmasına önceleri adeta göz yumdu!!!
Bir kaç göstermelik market-toptancı operasyonu ne yazık ki piyasa vurgunculuğunun alevlendirdiği enflasyon ateşinin düşmesine yetmedi...
Millet öfkeliyken planın ikinci aşamasına geçildi;
İktidar faizi düşüreceğiz diye, belki de son 50 yıldır görülmemiş biçimde döviz piyasasını serbest bıraktı ve ABD dolarının bir ay içinde 8 liradan 18 liranın üzerine çıkmasına göz yumdu...
İşte enflasyonu fırlatan- iflasları başlatan- sosyal bunalımı yükselten bu piyasa oyunları millette infial yaratmışken, halk çare ararken, muhalefet ise seçim baskısını artırırken, tiyatronun ikinci perdesi sahnelendi!!!
18 lirayı aşmasına sessiz kalınan Amerikan Doları, adına "dövize endeksli mevduat" denilen, ancak ekonomistlerin "düpedüz faiz" diye tanımladığı tuhaf bir uygulama ile 1 gün içerisinde, 18 liradan 11 liraya düşürüldü...
Yani iktidar, aslında iyice tükendiği, oylarının düştüğü ve muhalefetin seçim baskısının arttığı bir dönemde, sanki "suni" bir ekonomik kriz yaratarak, (aynı zamanda toplumda kurtarıcının beklendiği bir süreçte) kendine dövizi hızla düşüren başarılı bir kurtarıcı, büyük bir ekonomi cambazı rolü yazarak sahnede tutunmaya çalışıyor!..
Piyasadaki kur oyunlarını önceden haber alan yandaşların, döviz üzerinden vurgunlar yaptığı bir dönemde, bu tiyatrodan habersiz olan zavallı kitleler ise, ülkenin birçok bölgesinde "döviz düştü" diye davul-zurna çalarken, kurbağa teorisinin bu kez tersine işletildiğinin farkına varamadılar...
Velhasıl AKP, kendi yarattığı yangını yine büyük başarıyla kendisinin söndürdüğü algısını yaratarak, toplumu uyutmaya, dengelerle oynamaya ve kendine güç alanı yaratmaya devam ediyor...
Söyler misiniz; bu toplum aylardır uyumamış olsaydı; (gıda maddelerinin fiyatı yüzde 400 artmışken ve döviz zıvanadan çıkmışken) hiç ses çıkartmayanlar, "döviz düştü" diye davul -zurna çalarak oynar mıydı?..
Cemaatten sonra siyasetin kazanı da, bazen ısıtılmaya, bazen soğutulmaya devam ediyor vesselam... Kurbağalar ise halen aynı kurbağalar!!!