olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
03 Ekim, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

TIPKI 40 YILDIR OLDUĞU GİBİ…

31 Ekim 2022, Pazartesi 09:56
TIPKI 40 YILDIR OLDUĞU GİBİ…

Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Toplumların ülke üzerindeki egemenlik haklarının, bireylerin temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanılabileceğini belirleyen temel kanunlardır. Devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirler. Genel olarak genel hükümler, temel hak ve özgürlükler, bireylerin topluma karşı görev ve sorumlulukları ile yasama, yürütme, yargı gibi anayasal devlet organlarını tanımlayan bölümlere sahiptir.

Saf Hukuk Kuramı ile ünlü Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen, diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel örgüt yapısını kuran, önemli organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit edip, sınırlarını çizen hukuk metinleridir.

Bu tariflerden de anlaşılacağı üzere anayasalar toplumsal bir sözleşme niteliği taşırlar. İngiltere de sistem oturduğu için yazılı bir anayasaya gerek duyulmamıştır. Suudi Arabistan’ın da yazılı bir anayasası yoktur, fakat Suudiler Kuran’ı anayasa olarak kabul ederler.

Ülkemiz 12 Eylül 1980’de bir askeri darbeye maruz kaldı. Bu darbenin sonuçları çok ağır oldu ve halen bu ağırlık ülkenin üzerinde bir karabulut gibi dolaşıp duruyor. 12 Eylül Askeri Darbesi sonucunda resmi rakamlara göre 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi askeri mahkemelerce yargılandı. Cezaevlerinde-ki bunlardan biri de müze olmasına karar verilen Diyarbakır E Tipi Cezaevidir, işkence ve diğer nedenlerden dolayı 300 kişi yaşamını yitirdi, 24’u siyasi olmak üzere 48 kişi idam edildi, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

Darbeciler bununla yetinmeyip hazırladıkları baskıcı ve ucube anayasayı 7 Kasım 1982 günü halkoyuna sundu ve o günün koşulları nedeniyle yüzde 91,37 oy oranı ile kabul edilen anayasa ile birlikte darbeci komutan Kenan Evren cumhurbaşkanı koltuğuna oturdu.  

Her ne kadar 12 Eylül 2010'da yapılan ve yüzde 58 ile kabul edilen referandumla darbecilere yargılama yolu açılsa bile Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın ölümü ile dava düştü. Bugün 12 Eylül 1980 darbesinden yargılanan veya hapis cezası alan bulunmuyor.

Darbenin üzerinden 42, darbe anayasasının kabulünün üzerinden 40 yıl geçti. Bu 40 yılın 20’sinde AK Parti iktidarı vardı. Geçmiş ve gelmiş tüm iktidarlar veya siyasi partiler, seçim beyannamelerine ve meydanda vaatlerinin ilk sırasına hep yeni ve sivil bir anayasayı aldı, seçim bittikten sonra bir dahaki seçime kadar rafa kaldırdı. Bugünde öyle oluyor. Ayrıca darbe anayasası 20’nin üzerinde değişikliğe uğramasına rağmen…

Oysa seçime birkaç ay kalmışken, sürekli ağırlaşan yaşam koşulları ve yoksulluk gibi temel sorunlar orta yerde dururken, ‘Türban’ veya ‘Başörtüsü’ tartışması ile birlikte yeni ve sivil bir anayasanın gündemin ilk sırasında yer alması görev süresi dolacak olan bu meclise havale edilmesi ne kadar doğru… 

20 yıldan bu yana iktidarda bulunan AK Parti, her seçimde olduğu gibi yine türban ve anayasayı gündemin ilk sırasına taşımayı becerdi. Hoş bunda muhalefetin büyük katkısını unutmamak gerekir…  

Ülkemizin yukarıdaki tariflere uygun ve demokrasisi güçlü ülkelerde olduğu gibi bir anayasaya ihtiyacı var elbette. Bu konuda AK Parti’den ortağı MHP’yi, CHP’den HDP’yi kadar hemen hemen tüm siyasi partilerin çalışması bulunuyor. Bu çalışmalar yeni oluşacak mecliste parti gözetmeksizin bir masa etrafında oturularak halkın ve ülkenin çıkarlarına en uygun hale getirilmeli ve gerçek bir anayasa ortaya çıkarılmalıdır. 

Ha bunda benim umudum var mı diye soracak olursanız, hayır yok. Neden mi diyeceksiniz, darbecilerin biz sivillerin ciğerini okuduklarına inanıyorum. Bunu bildikleri içinde ona göre bir anayasa yapıyorlar. Yani iktidara kim gelirse gelsin, darbe anayasalarının elini güçlendirdiğine ve iktidarını sürdürmenin aracı olarak gördüğüne inanıyorum. Tıpkı 40 yıldır olduğu gibi… 

Daha önce siyasilerin, ‘Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz’ dediğini duymadık mı? 

Ya da Anayasa Mahkemesinin kararlarına, yerel mahkemelerin uymadığına şahitlik etmedik mi?

Veyahut taraf olduğumuz başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olmak üzere uluslararası mahkemelerin verdiği kararların bizi bağlamadığını söylemedik mi?

Sevgiyle kalın.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum