Tesadüf; küfrün zifiri karanlığında fikir gemilerini materyalizmin fırtınalı denizinde yürütmeye çalışan materyalistlerin sığanabilecekleri tek limandır .
Deve kuşu gibi kafasını kuma gömüp, üstünü örtmeye çalıştıkları gerçekler, aslında onların uhrevi korkularıdır...
İnkârcılığın kesafet kokan tünelinde ne kadar yol alırlarsa alsınlar; onların yine görecekleri, aynı tünelin diğer ucundaki hakikat güneşidir.
Bu değişmez olguya sırt çevirmeleri, kedilerine ihsan edilen akla bir hakarettı tezahür ettirir.
İçine düştükleri bu durum,fıtri bir aykırılığı da beraberinde söz konusu yapar...
Bu durum,fıtri bir aykırılığı beraberinde getireceği gibi,yarın mahkeme-î Kübrada karşılaşacakları akıbet, insanın tüylerini kabartacak türden...
Oysa sunulan beden ve üzerindeki her cihaz,bu dünya denilen imtihan salonunda başarılı olmamız içindir;günahlar çukurunda zayi etmek için değildir.
Allah'ın; akıl gibi muhteşem bir meleke'ye yuva yaptığı beynimiz,yine onun tarafından programa tabi tutulup cûz-î irademize havale edilmesi söz konusu sınav için yeterli argüman değil midir?..
Bunu mantıksal bağlamda tesadüfe yüklemenin nasıl bir geçerliliği olabilir anlaşılır gibi değil.
Beden platformunda uyumsal'lık arz eden uzuvların konumlarıyla ilgili görünüş; kör tesadüfün karanlığına bırakılıyor olması sağlıklı bir beynin eseri olmaz...
Kafasını materyalizmin saçmalık'larına merci yapmış materyalistlerin, bu fikirleri'inde ısrarcı olmalarına inanasım gelmiyor doğrusu...
Bile bile güneşi inkâra kalkışmak, ancak aklında zoru olanların işidir...
Kâinatta bunca mantıksal bir işleyiş varken,hakkati Karanlıkta aramak boş bir uğraşı olsa gerek...
Tesadüf yerine Tevafuk denilmesi en uygun,en doğru ifade şeklidir;çünkü en küçükten,en büyüğüne kadar hiç bir şey yoktur ki yaratılış'larıyla alakalı mantıksal bir açıklaması olmasın...
Her şeyin İlahi bir düzen içinde, yine İzn-i İlahi ile determine edilerek, Tapusu Allah'ın olan bu kâinatta,ondan gelen Ulu'l-emr üzerine inkişaf etmesidir,buna hala muhallif olmanın hiçbir tutarlı tarafı yoktur.
Neye bakılırsa bakılsın, canlı; veya cansız, yaratılış'larındaki o üstün İlahi teknik; kalbiyle bakmasını bilenlere en güzel örneklerdir.
Ateist geçinenlere sormak lazım;Arıya bal yapmasını, İpekböceği'ne ipek örmeyi öğreten kim? Yoksa bu ikisi,ayrı fakültelerde konularıyla ilgili eğitim mi gördüler...
Görülüyor ki hiçbir şeyin başıboş olmadığı, herşeyin en ince ayrıntılarına kadar projelendirilıp, tasarlanarak yaşama dahil olduklarıdır.
Ve tüm bunların aslında birer mucize olup,gözler önüne serildiğidır. Yeter ki biz tefekkür yeneneğimizi geliştirip ,ona göre amelleri'mize yön verelim...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
TESADÜF VE TEVAFUK
Tesadüf; küfrün zifiri karanlığında fikir gemilerini materyalizmin fırtınalı denizinde yürütmeye çalışan materyalistlerin sığanabilecekleri tek limandır .
Deve kuşu gibi kafasını kuma gömüp, üstünü örtmeye çalıştıkları gerçekler, aslında onların uhrevi korkularıdır...
İnkârcılığın kesafet kokan tünelinde ne kadar yol alırlarsa alsınlar; onların yine görecekleri, aynı tünelin diğer ucundaki hakikat güneşidir.
Bu değişmez olguya sırt çevirmeleri, kedilerine ihsan edilen akla bir hakarettı tezahür ettirir.
İçine düştükleri bu durum,fıtri bir aykırılığı da beraberinde söz konusu yapar...
Bu durum,fıtri bir aykırılığı beraberinde getireceği gibi,yarın mahkeme-î Kübrada karşılaşacakları akıbet, insanın tüylerini kabartacak türden...
Oysa sunulan beden ve üzerindeki her cihaz,bu dünya denilen imtihan salonunda başarılı olmamız içindir;günahlar çukurunda zayi etmek için değildir.
Allah'ın; akıl gibi muhteşem bir meleke'ye yuva yaptığı beynimiz,yine onun tarafından programa tabi tutulup cûz-î irademize havale edilmesi söz konusu sınav için yeterli argüman değil midir?..
Bunu mantıksal bağlamda tesadüfe yüklemenin nasıl bir geçerliliği olabilir anlaşılır gibi değil.
Beden platformunda uyumsal'lık arz eden uzuvların konumlarıyla ilgili görünüş; kör tesadüfün karanlığına bırakılıyor olması sağlıklı bir beynin eseri olmaz...
Kafasını materyalizmin saçmalık'larına merci yapmış materyalistlerin, bu fikirleri'inde ısrarcı olmalarına inanasım gelmiyor doğrusu...
Bile bile güneşi inkâra kalkışmak, ancak aklında zoru olanların işidir...
Kâinatta bunca mantıksal bir işleyiş varken,hakkati Karanlıkta aramak boş bir uğraşı olsa gerek...
Tesadüf yerine Tevafuk denilmesi en uygun,en doğru ifade şeklidir;çünkü en küçükten,en büyüğüne kadar hiç bir şey yoktur ki yaratılış'larıyla alakalı mantıksal bir açıklaması olmasın...
Her şeyin İlahi bir düzen içinde, yine İzn-i İlahi ile determine edilerek, Tapusu Allah'ın olan bu kâinatta,ondan gelen Ulu'l-emr üzerine inkişaf etmesidir,buna hala muhallif olmanın hiçbir tutarlı tarafı yoktur.
Neye bakılırsa bakılsın, canlı; veya cansız, yaratılış'larındaki o üstün İlahi teknik; kalbiyle bakmasını bilenlere en güzel örneklerdir.
Ateist geçinenlere sormak lazım;Arıya bal yapmasını, İpekböceği'ne ipek örmeyi öğreten kim? Yoksa bu ikisi,ayrı fakültelerde konularıyla ilgili eğitim mi gördüler...
Görülüyor ki hiçbir şeyin başıboş olmadığı, herşeyin en ince ayrıntılarına kadar projelendirilıp, tasarlanarak yaşama dahil olduklarıdır.
Ve tüm bunların aslında birer mucize olup,gözler önüne serildiğidır. Yeter ki biz tefekkür yeneneğimizi geliştirip ,ona göre amelleri'mize yön verelim...