Bombalı saldırılar; özellikle de sivillere yönelik bombalı saldırılar patladığı yerde ölüm, gözyaşı, acı ve dram bırakırken, insanlık tarihi açısından da derin yaralar açmaktadır.
Klasik değimle Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu arasında bir köprü konumunda olması hasebiyle stratejik bir öneme sahiptir. Ancak Türkiye bu konumu nedeniyle ne Avrupalı, ne de Ortadoğulu olmayı başarabilmiştir.
Bilindiği üzere Ortadoğu çok zor bir coğrafyadır. Ortadoğu’nun kaygan zemininde hem yaşamak, hem iktidarda kalmak hiç de kolay değildir. Her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu bu coğrafyada, tarihin her döneminde karışıklıklar, kaoslar hiç eksik olmamıştır.
Fokur fokur kaynayan bir kazana benzeyen Ortadoğu ülkelerinde gün olmuyor ki bomba patlamasın, gün olmuyor ki onlarca sivil masum insan ölmesin. Ortadoğu’da yaşayan insanlar, coğrafyanın bu özellikleri nedeniyle hem karışıklık ve kaoslara, hem de bombalara ve patlamalara alışmış, bunu kanıksamış durumdadır.
Ortadoğu’nun dışındaki ülkelerde de dönem dönem bombalar patlamıştır elbette. Tıpkı Türkiye’de de dönem dönem olduğu gibi… Ancak son 3 yıldan bu yana Türkiye’de bombalı saldırılar tehlikeli bir boyuta yükselirken, bununla yaşamamız ve kanıksamamız istenmektedir. Tıpkı zamanla Ortadoğu’da olduğu gibi… Zaten tehlikeli olan da budur.
Türkiye’de alışmamız ve kanıksamamız istenilen süreci getiren bombaların patlama istatistiklerine şöyle bir bakalım.
-11 Mayıs 2013'te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde sivillere yönelik düzenlenen iki ayrı bombalı saldırıda 52 kişi ölmüş, 146 kişi yaralanmıştı.
-5 Haziran 2015 tarihinde, Diyarbakır’da Halkların Demokrasi Partisi’nin düzenlediği mitingde bombalar patladı 5 kişi öldü, 400'ün üzerinde kişi yaralandı.
- 20 Temmuz 2015'te Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin gençlik kolu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerininbulunduğu kitleye yönelik bombalı saldırıda 34 kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı.
-10 Ekim 2015'de DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, HDP ve pek çok sivil toplum örgütünün katılımıyla Ankara Tren Garı kavşağında düzenlenen Barış Mitingi’ne yönelik Türkiye tarihinin en büyük bombalı saldırılarında 107 kişi hayatını kaybederken, 500’ün üzerinde kişi de yaralandı.
-12 Ocak 2016 İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndaki bombalı saldırıda 11 kişi öldü, 15 kişi yaralandı.
-17 Şubat 2016'da Ankara'nın Çankaya ilçesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait askeri servis aracının geçişi sırasında meydana gelen patlamada 29 kişi yaşamını yitirdi, 61 kişi yaralandı.
-19 Mart 2016’da İstanbul Taksim’deki bombalı saldıra da 5 kişi öldü, 39 kişi de yaralandı.
Alışmamız ve kanıksamamızı istedikleri tablo işte bu. Peki, bu tablo oluşurken güvenliğimizi sağlamakla yükümlü olan yöneticilerimiz ne demiş bir de ona bakalım.
-Ankara Tren Garı Meydanı’nda meydana gelen patlama sonrası eleştirilere cevap veren Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘Türkiye'de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi, şeyi dahi var. Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız. Türkiye, demokratik bir hukuk devleti.. Dese ki savcı, 'Elinde ne delil var'. Bir saat sonra da serbest bırakılabiliyor. Bunda kimse hukuku da suçlayamaz çünkü Türkiye sebepsiz yere insanların tutuklanabileceği bir ülke değil’ demişti.
-İçişleri Bakanı Efkan Âla, Ankara’da servis aracının geçişi sırasındaki bombalı saldırının hemen ardından kişisel twitter hesabından ‘Bu akşam Ankara’da yaşanan terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Bu ülkemize karşı yapılmış bir saldırıdır’ diye yazmıştı.
İstanbul Valisi Vasip Şahin, Taksim'deki saldırıdan birkaç gün önce Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri elçiliklerinin vatandaşlarını saldırı olabileceği yönündeki uyarısına, ‘Ülkemizde bulunan bazı yabancı ülke temsilciliklerinin 'teyide muhtaç duyumlarına' dayalı olarak ve yetkili kurumlarla irtibata geçmeden tedbirler geliştirmeye çalıştığı ve kamuoyumuzu olumsuz etkileyebilecek tasarruflarda bulunduğu görülmektedir. Halkımızın sadece yetkili mercilerin yapacağı resmi açıklamalara itibar etmesini, kaynağı ve amacı kuşkulu sansasyonel ve gayri ciddi haber ve söylentileri dikkate almamalarını kamuoyuna saygı ile duyururuz’ diye açıklama yapmıştı.
Görevi halka objektif ve tarafsız haber vermek olan Yeni Şafak Yazarı Abdülkadir Selvi de, Ankara’daki saldırı sonrası ‘Evet canımız acıyor ama bir süre terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor’ diye konuşmuştu.
Tüm bu tabloya bakarak; terörle yaşamaya alışmalımıyız, alışmamalıyız mı? Tüm bunları kanıksamalımıyız, kanıksamamalıyız mı?
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
‘Terör’le yaşamaya alışmalı mıyız?’
Bombalı saldırılar; özellikle de sivillere yönelik bombalı saldırılar patladığı yerde ölüm, gözyaşı, acı ve dram bırakırken, insanlık tarihi açısından da derin yaralar açmaktadır.
Klasik değimle Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu arasında bir köprü konumunda olması hasebiyle stratejik bir öneme sahiptir. Ancak Türkiye bu konumu nedeniyle ne Avrupalı, ne de Ortadoğulu olmayı başarabilmiştir.
Bilindiği üzere Ortadoğu çok zor bir coğrafyadır. Ortadoğu’nun kaygan zemininde hem yaşamak, hem iktidarda kalmak hiç de kolay değildir. Her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu bu coğrafyada, tarihin her döneminde karışıklıklar, kaoslar hiç eksik olmamıştır.
Fokur fokur kaynayan bir kazana benzeyen Ortadoğu ülkelerinde gün olmuyor ki bomba patlamasın, gün olmuyor ki onlarca sivil masum insan ölmesin. Ortadoğu’da yaşayan insanlar, coğrafyanın bu özellikleri nedeniyle hem karışıklık ve kaoslara, hem de bombalara ve patlamalara alışmış, bunu kanıksamış durumdadır.
Ortadoğu’nun dışındaki ülkelerde de dönem dönem bombalar patlamıştır elbette. Tıpkı Türkiye’de de dönem dönem olduğu gibi… Ancak son 3 yıldan bu yana Türkiye’de bombalı saldırılar tehlikeli bir boyuta yükselirken, bununla yaşamamız ve kanıksamamız istenmektedir. Tıpkı zamanla Ortadoğu’da olduğu gibi… Zaten tehlikeli olan da budur.
Türkiye’de alışmamız ve kanıksamamız istenilen süreci getiren bombaların patlama istatistiklerine şöyle bir bakalım.
-11 Mayıs 2013'te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde sivillere yönelik düzenlenen iki ayrı bombalı saldırıda 52 kişi ölmüş, 146 kişi yaralanmıştı.
-5 Haziran 2015 tarihinde, Diyarbakır’da Halkların Demokrasi Partisi’nin düzenlediği mitingde bombalar patladı 5 kişi öldü, 400'ün üzerinde kişi yaralandı.
- 20 Temmuz 2015'te Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin gençlik kolu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerininbulunduğu kitleye yönelik bombalı saldırıda 34 kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı.
-10 Ekim 2015'de DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, HDP ve pek çok sivil toplum örgütünün katılımıyla Ankara Tren Garı kavşağında düzenlenen Barış Mitingi’ne yönelik Türkiye tarihinin en büyük bombalı saldırılarında 107 kişi hayatını kaybederken, 500’ün üzerinde kişi de yaralandı.
-12 Ocak 2016 İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndaki bombalı saldırıda 11 kişi öldü, 15 kişi yaralandı.
-17 Şubat 2016'da Ankara'nın Çankaya ilçesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait askeri servis aracının geçişi sırasında meydana gelen patlamada 29 kişi yaşamını yitirdi, 61 kişi yaralandı.
-19 Mart 2016’da İstanbul Taksim’deki bombalı saldıra da 5 kişi öldü, 39 kişi de yaralandı.
Alışmamız ve kanıksamamızı istedikleri tablo işte bu. Peki, bu tablo oluşurken güvenliğimizi sağlamakla yükümlü olan yöneticilerimiz ne demiş bir de ona bakalım.
-Ankara Tren Garı Meydanı’nda meydana gelen patlama sonrası eleştirilere cevap veren Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘Türkiye'de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi, şeyi dahi var. Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız. Türkiye, demokratik bir hukuk devleti.. Dese ki savcı, 'Elinde ne delil var'. Bir saat sonra da serbest bırakılabiliyor. Bunda kimse hukuku da suçlayamaz çünkü Türkiye sebepsiz yere insanların tutuklanabileceği bir ülke değil’ demişti.
-İçişleri Bakanı Efkan Âla, Ankara’da servis aracının geçişi sırasındaki bombalı saldırının hemen ardından kişisel twitter hesabından ‘Bu akşam Ankara’da yaşanan terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Bu ülkemize karşı yapılmış bir saldırıdır’ diye yazmıştı.
İstanbul Valisi Vasip Şahin, Taksim'deki saldırıdan birkaç gün önce Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri elçiliklerinin vatandaşlarını saldırı olabileceği yönündeki uyarısına, ‘Ülkemizde bulunan bazı yabancı ülke temsilciliklerinin 'teyide muhtaç duyumlarına' dayalı olarak ve yetkili kurumlarla irtibata geçmeden tedbirler geliştirmeye çalıştığı ve kamuoyumuzu olumsuz etkileyebilecek tasarruflarda bulunduğu görülmektedir. Halkımızın sadece yetkili mercilerin yapacağı resmi açıklamalara itibar etmesini, kaynağı ve amacı kuşkulu sansasyonel ve gayri ciddi haber ve söylentileri dikkate almamalarını kamuoyuna saygı ile duyururuz’ diye açıklama yapmıştı.
Görevi halka objektif ve tarafsız haber vermek olan Yeni Şafak Yazarı Abdülkadir Selvi de, Ankara’daki saldırı sonrası ‘Evet canımız acıyor ama bir süre terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor’ diye konuşmuştu.
Tüm bu tabloya bakarak; terörle yaşamaya alışmalımıyız, alışmamalıyız mı? Tüm bunları kanıksamalımıyız, kanıksamamalıyız mı?
Sevgiyle kalın.