Yıllaryılı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan sanayicisinden esnafına, konut sahibinden kiracısına kadar herkes elektrik kesintisi ve voltaj düşüklüğünden yakındı, bu sorunun çözülmesini istedi, ama geldiğimiz noktada Türkiye Elektrik Kurumu’nu (TEK) arar olduk.
Oysaki Türkiye ve bölgenin elektrik dağıtım işlerinin özelleştirileceğini duyduğumuzda zannettik ki, dünyadaki örnekleri gibi her şey düzelecek, elektrik dağıtımı bir düzen çerçevesinde olacak, artık ne sanayici, ne esnaf, ne konut sahipleri ne düşük voltajdan, ne de kesintilerden dert yanacak sandık fakat yanıldık.
2004’de gerçekleştirilen özelleştirme sonucunda Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinin elektrik dağıtımını Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi tarafından (DEDAŞ) 387 milyon dolara satın alındı. DEDAŞ, dağıtım yaptığı 6 ilde 1 milyon 500 bin aboneye ve yaklaşık 6 milyon nüfusa hizmet vermektedir.
Bu özelleştirme gerçekleştirildikten sonra sürekli olarak DEDAŞ’ın hızla alt ve üst yapı çalışmalarını tamamlayacağını ve bölge halkına sorunsuz hizmet sunacağını bekliyorduk. Artık voltaj düşüklüğü ve elektrik kesintileri nedeniyle fabrikalar durmayacak, evlerde beyaz eşyalar zarar görmeyecek diye beklerken bunların tümünün boşa gittiğini gördük ve TEK’i arar olduk.
Görevi 1 milyon 500 bin aboneye sorunsuz ve yeterli derecede enerji sağlamak olan DEDAŞ yetkilileri, alt ve üst yapı için yatırım yapacaklarına sürekli olarak şikayet eden bir merci haline geldi.
Ne zaman bir DEDAŞ yetkilisi ağzına açsa ilk söylediği, işte efendim bölge kaçak elektrik kullanımında ilk sırada (Ki bu tartışılıyor. İlk sırada Marmara Bölgesi’nin olduğu söyleniyor), yok aşırı yüklenmeden alt ve üst yapı zarar görüyor gibi bir sürü bahane sıralamaya başlıyor.
Fakat hiçbir DEDAŞ yetkilisi çıkıp da 2004 yılından bu yana şu kadar para kazandık, şu kadarını alt ve üst yapıya yatırdık demiyor, diyemiyor. Çünkü özelleştirme miktarını çoktan çıkardıklarını ve kasalarına da hatırı sayılır miktarda para doldurduklarını bilen DEDAŞ yetkilileri, iş abonenin haklarına gelince sus pus kesiliyorlar.
150 liralık bir elektrik faturasının neredeyse yarısına yakını kayıp kaçak, TRT payı gibi abonenin istemi dışında kesintilere giderken çıtını çıkartmayan ve iktidar nezdinde yasal olmayan kesintilerin yasal hale getirilmesi için enerji tüketen DEDAŞ yetkilileri, her nedense planlı olmayan ve bazen 3, bazen ise 7 saati bulan kesintiler ile abonelerini mağdur etmekten geri kalmıyor.
Haftasonları Diyarbakır’ın Sur’dan sonra ticaret ve turizm amaçlı en kalabalık yeri merkez Yenişehir ilçesinde 7 saat elektrik kesiliyor ve DEDAŞ’tan tık yok. Şanlıurfa’da Balıklıgöl’ün bulunduğu Eyyübiye ilçesinde, Mardin’in tarihi yerleşim yerinde, Batman’da, Siirt’te, Şırnak’ta saatlerce kesinti gerçekleştiriliyor veya voltaj düşüp kalkıyor, DEDAŞ’tan yine tık yok.
Şimdi soruyorum TEK mi iyiydi, DEDAŞ mı? Veya TEK’den DEDAŞ’a ne değişti? Karar sizin…
Ha bir de Türk Telekom’a soruyorum. Allah aşkına bu ülkede birilerini memnun etmek için zaten dünya kadar internet sitesine erişim engelleniyor. Fakat siz normal hizmetinizi bile vermiyorsunuz. Ama para almaya gelince de günlerce kullanmadığımız internetimiz için para almasını biliyorsunuz.
BELEDİYEDEN SES YOK
İki hafta önce ‘elçiye zeval olmaz’ başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. İzlenimlerim, kulak misafiri olduğum konuşmalar ve bana iletilen elektronik postalardan derleyerek kaleme aldığım yazıma özellikle okurlardan büyük destek geldi.
Okurlarım; kaleme aldığım sorunların tamamının yerli yerinde durduğunu, aksine bozuk giden işlerin daha da bozulduğunu, hatta okurlarım bunları kanıtlamak için çektikleri fotoğrafları da tarafıma iletiyorlar.
Bazı okurlarım ise, kaleme aldığım sorunların dışında yeni sorunları peş peşe sıralıyorlar. Örneğin zamanında alınmayan veya bazı bölgelerde hiç alınmayan çöpler gibi…
Sevgili okurlarım; daha öncede belirttiğim gibi gazeteciler kamu adına görev yaparlar ve tarafsız olmalılar. 25 yıllık meslek hayatımda hep buna dikkat ettim. Tüm baskılara rağmen hiçbir zaman doğru bildiğimin dışına çıkmadım ve bu saatten sonra da kimse çıkmamı beklemesin. Önceliğim her zaman halk olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Ancak o yazımda da belirttiğim gibi, ben karar merci değilim. Halkın istek ve taleplerini köşeme bir elçi olarak taşıdım ve taşırım. Yani ben sizin sesinizi yetkililere ulaştırmaya çalıştım. Ama yetkililerden ses yok. Bakalım bundan sonra bir ses veren olacak mı?
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
TEK’DEN DEDAŞ’A…
Yıllaryılı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan sanayicisinden esnafına, konut sahibinden kiracısına kadar herkes elektrik kesintisi ve voltaj düşüklüğünden yakındı, bu sorunun çözülmesini istedi, ama geldiğimiz noktada Türkiye Elektrik Kurumu’nu (TEK) arar olduk.
Oysaki Türkiye ve bölgenin elektrik dağıtım işlerinin özelleştirileceğini duyduğumuzda zannettik ki, dünyadaki örnekleri gibi her şey düzelecek, elektrik dağıtımı bir düzen çerçevesinde olacak, artık ne sanayici, ne esnaf, ne konut sahipleri ne düşük voltajdan, ne de kesintilerden dert yanacak sandık fakat yanıldık.
2004’de gerçekleştirilen özelleştirme sonucunda Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinin elektrik dağıtımını Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi tarafından (DEDAŞ) 387 milyon dolara satın alındı. DEDAŞ, dağıtım yaptığı 6 ilde 1 milyon 500 bin aboneye ve yaklaşık 6 milyon nüfusa hizmet vermektedir.
Bu özelleştirme gerçekleştirildikten sonra sürekli olarak DEDAŞ’ın hızla alt ve üst yapı çalışmalarını tamamlayacağını ve bölge halkına sorunsuz hizmet sunacağını bekliyorduk. Artık voltaj düşüklüğü ve elektrik kesintileri nedeniyle fabrikalar durmayacak, evlerde beyaz eşyalar zarar görmeyecek diye beklerken bunların tümünün boşa gittiğini gördük ve TEK’i arar olduk.
Görevi 1 milyon 500 bin aboneye sorunsuz ve yeterli derecede enerji sağlamak olan DEDAŞ yetkilileri, alt ve üst yapı için yatırım yapacaklarına sürekli olarak şikayet eden bir merci haline geldi.
Ne zaman bir DEDAŞ yetkilisi ağzına açsa ilk söylediği, işte efendim bölge kaçak elektrik kullanımında ilk sırada (Ki bu tartışılıyor. İlk sırada Marmara Bölgesi’nin olduğu söyleniyor), yok aşırı yüklenmeden alt ve üst yapı zarar görüyor gibi bir sürü bahane sıralamaya başlıyor.
Fakat hiçbir DEDAŞ yetkilisi çıkıp da 2004 yılından bu yana şu kadar para kazandık, şu kadarını alt ve üst yapıya yatırdık demiyor, diyemiyor. Çünkü özelleştirme miktarını çoktan çıkardıklarını ve kasalarına da hatırı sayılır miktarda para doldurduklarını bilen DEDAŞ yetkilileri, iş abonenin haklarına gelince sus pus kesiliyorlar.
150 liralık bir elektrik faturasının neredeyse yarısına yakını kayıp kaçak, TRT payı gibi abonenin istemi dışında kesintilere giderken çıtını çıkartmayan ve iktidar nezdinde yasal olmayan kesintilerin yasal hale getirilmesi için enerji tüketen DEDAŞ yetkilileri, her nedense planlı olmayan ve bazen 3, bazen ise 7 saati bulan kesintiler ile abonelerini mağdur etmekten geri kalmıyor.
Haftasonları Diyarbakır’ın Sur’dan sonra ticaret ve turizm amaçlı en kalabalık yeri merkez Yenişehir ilçesinde 7 saat elektrik kesiliyor ve DEDAŞ’tan tık yok. Şanlıurfa’da Balıklıgöl’ün bulunduğu Eyyübiye ilçesinde, Mardin’in tarihi yerleşim yerinde, Batman’da, Siirt’te, Şırnak’ta saatlerce kesinti gerçekleştiriliyor veya voltaj düşüp kalkıyor, DEDAŞ’tan yine tık yok.
Şimdi soruyorum TEK mi iyiydi, DEDAŞ mı? Veya TEK’den DEDAŞ’a ne değişti? Karar sizin…
Ha bir de Türk Telekom’a soruyorum. Allah aşkına bu ülkede birilerini memnun etmek için zaten dünya kadar internet sitesine erişim engelleniyor. Fakat siz normal hizmetinizi bile vermiyorsunuz. Ama para almaya gelince de günlerce kullanmadığımız internetimiz için para almasını biliyorsunuz.
BELEDİYEDEN SES YOK
İki hafta önce ‘elçiye zeval olmaz’ başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. İzlenimlerim, kulak misafiri olduğum konuşmalar ve bana iletilen elektronik postalardan derleyerek kaleme aldığım yazıma özellikle okurlardan büyük destek geldi.
Okurlarım; kaleme aldığım sorunların tamamının yerli yerinde durduğunu, aksine bozuk giden işlerin daha da bozulduğunu, hatta okurlarım bunları kanıtlamak için çektikleri fotoğrafları da tarafıma iletiyorlar.
Bazı okurlarım ise, kaleme aldığım sorunların dışında yeni sorunları peş peşe sıralıyorlar. Örneğin zamanında alınmayan veya bazı bölgelerde hiç alınmayan çöpler gibi…
Sevgili okurlarım; daha öncede belirttiğim gibi gazeteciler kamu adına görev yaparlar ve tarafsız olmalılar. 25 yıllık meslek hayatımda hep buna dikkat ettim. Tüm baskılara rağmen hiçbir zaman doğru bildiğimin dışına çıkmadım ve bu saatten sonra da kimse çıkmamı beklemesin. Önceliğim her zaman halk olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Ancak o yazımda da belirttiğim gibi, ben karar merci değilim. Halkın istek ve taleplerini köşeme bir elçi olarak taşıdım ve taşırım. Yani ben sizin sesinizi yetkililere ulaştırmaya çalıştım. Ama yetkililerden ses yok. Bakalım bundan sonra bir ses veren olacak mı?
Sevgiyle kalın.