olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
08 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

TABU 6. Bölüm

03 Mayıs 2022, Salı 10:58
TABU 6. Bölüm

 

Ahmet, “Öğleden sonra iki dersim var. Bir taksi çevirip, önce seni  bırakayım; sonra aynı  taksiyle okula dönerim” dedi. "Selma “Zahmet etme kocacığım, ben şurada bir minibüse atlar giderim. Zaten minibüs tam bizim evin önünden geçiyor. Doktorun dediği şu Ulu cami'nin imam'ıyla görüşecek miyiz sahiden?  Ahmet,
-Karıcığım, eve geldikten sonra bu konuyu konuşur; ona göre kararımızı veririz.
Selma
-Peki, hayatım sen  bilirsin o zaman bana müsaade...

Selma eve gelince, mutfağa girip; akşam yemeği için işe koyuldu...

Akşam karı koca yemekten sonra karşılıklı kahvelerini içip; imam mevzusunu konuştular.. 

Ahmet "Yarın cuma. Namazımı kıldıktan sonra bir fırsatını bulur, imamla konuşurum. Bu konularda öyle alimler"in fikirlerini almak faydalı olur " dedi.
Selma "Aynen... Bakalım o ne diyecek?” diye cevap verdi...

Yine her zamanki gibi gece'nin geç saatlerine kadar sohbet edip, yaşadıkları o garip olayları  konuştular...
 Ahmet ; "Karıcığım esniyorsun,  haydi yatalım, benimde uykum geldi."

O gece normal geçti...

Ahmet; ertesi gün cuma namazından sonra; cami imamı'nın yanına gidip selam verdi...
İmam, "Aleykümselam” diyerek mukabelede bulundu. Kırk beş, elli yaşlarında kısa sakalı nur yüzlü biriydi... Ahmet’e "Buyurun sizi dinliyorum." dedi...
Ahmet, “Size bir konuda danışacaktım hocam; müsaitseniz eğer?.. " İmam” Şurada bizim caminin kıraathanesi var; buyur gidelim, hem bir çayımı içersiniz, hem konuşuruz... Ahmet "Allah razı olsun hocam" dedikten sonra beraber  kıraathaneye gidip bir masaya oturdular... İmam; çaycıya "Mustafa bize iki çay” dedikten sonra "Buralı değilsiniz galiba” diye sordu..."Ankaralıyım" diye cevap verdi Ahmet. "Kendim öğretmenim. Yeni oldu buraya tayin olalı..."

İmam "Evet, şimdi gelelim bana danışmak istediğiniz konuya. Nedir bana sormak istediğiniz..?" Ahmet "Hocam, size danışıp, değerli fikirlerinizi almamı doktor Feridun tavsiye etti. Size de çok selamları var." İmam sağ elini göğsüne götürüp" Aleykümselam eksik olmasınlar. Arada sırada bu kıraathane'de onunla buluşur; sohbet ederiz. İnançlı, iyi biridir. Buyurun sizi dinliyorum."

 Ahmet o evde yaşananları tüm  teferruatıyla anlatınca; İmam, “Bu garipliklerin yaşandığı yer şu bizim Rıza'nın  evi olmasın sakın..? " "Ta kendisi hocam..! Aynen orası..." diye cevapladı Ahmet...İmam şakamsı bir ifadeyle, “Birader ev mi yoktu da orayı kiraladın..?"
Ahmet, “Nereden bilebilirdik hocam” diye hayıflandı...

İmam biraz düşündükten sonra, Ahmet'e, "Evet o ev hakkında çeşitli rivayetler benim de kulağıma çalındı; ama sizin gibi böyle gelip, anlatanlar çıkmadı... Orayı kiralayanlar veya satın alanlar; fazla duramayıp, evi terk ettiler, daha doğrusu kaçtılar. Böyle duyuyordum..."

Ahmet, “Peki bu durumda ne yapmalıyız hocam, bu konuda değerli fikirlerinize ihtiyacımız var..!"
İmam, “Estağfurullah, Yüce Yaratan her derdin  her sıkıntının bir çözümünü illaki beraberinde vermiştir... Önemli olan ona sığınıp tevekkül etmektir. Şu eve beraber gidip, bende bir bakayım, sorun neymiş  çözeriz İnşallah... Allah büyüktür..!"

 Selma; misafirine çay ikram edip, Ahmet’in oturduğu koltuğa  oturdu... Her ikisi de imam'ın ne diyeceğini merakla beklediler...

İmam; “kızım birde sen anlat bakalım bu olanları, birde senden dinleyelim." Selma doktora anlattıklarını harfiyen imama da anlattı...

İmam, “Onca dua okumana rağmen o varlığın gitmemesi, üstüne üstlük birde güzel  surette tezahür etmesi işin boyutunu değiştiriyor... Üç harfliler dediğimiz varlıklar, bir ayet veya dua okunduğunda ortadan yok olurlar... Bu başka bir şey...

Ahmet "Peki ne yapacağız hocam, ne tavsiye edersiniz bu  hususta?.."
İmam "Dur evlat, elbet bir hal çaresi vardır, biraz sabırlı olun..." diyerek onları teskin etmeye çalıştı... Sonra sözlerini sürdürmeye devam etti:

-Bir kızın, buraya kapatılıp abisiyle, amcası’nın oğlu tarafından kafasından silahla vurulduğunu ben de herkes gibi duydum...Hatta bizim köyle merhumenin köyü birbirine çok yakın. Biliyorsunuz, burada aşiretler vardır. Bu zavallı kız da Merdan denilen bir aşirete mensup, yoksul bir ailenin kızı... Bu aşiretin içinde bir kaç kişi dışında; pek  okuyup tahsil göreni yoktur... Kimileri Mersin’de, kimileri Antep'te kimileri de Urfa ve köylerinde yaşarlar...Bunlara töre denildi mi ,akan sular durur...Aşiret'in büyükleri bir şey buyurdukları  vakit, nedeni nasılı  sorulmaz, onların sözü üstüne söz söylenmez...Bu öldürülen kadın da eminim böyle  cahilliklerin bir elim sonucudur...Her ne kadar akrabaları bir hastalık sonucu öldüğünü söyleseler de ,benim kanaatimce kızcağızı  öldürüldüler...Ve adım gibi eminim   kız  masumdu..! Çünkü  öldürüldüğünde henüz reşit bile  değilmiş... Masum olduğu için de şehit sayılır. Kur’an’da "Şehitler için ölüdür demeyin “diye yazar. Ecnebiler Bazen ölen birinin ruhu, bu dünya ile öbür tarafta yani âlem-i berzah denilen yerde sıkışıp kaldığını iddia ederler ki bunun adı hayalettır... Oysa İslam ölen birinin kıyamete kadar dirilemeyeceğini bildirmiştir.  Gerçi biz bu kızın; o kız olup, olmadığını  daha bilmiyoruz... Bu konuda el ele verip çözmeye çalışacağız... Yalnız gelip giderken biraz dikkatli olsanız iyi olur. Çünkü kızın akrabalarından bazıları burada  yaşıyor. Hatta bugün çay içtiğimiz kıraathaneye de zaman zaman gelip, gittikleri oluyor. Şayet Dikkatinizi çeken bir şey olursa derhal gelip bana haber verin..!"

 Karı kocanın yüzündeki endişenin belirginleştiğini  gören imam, “Endişeye mahal yok, elbette her şeyin bir izahı mutlaka vardır. “ Selma’ya dönüp, "Kızım; acaba diyorum, bu varlık her ne ise; rüyanıza girip, size bir mesaj mı vermek istiyor... Ahmet, "Hocam bu olanlar gece de; gündüz de tezahür ediyor... Diyerek lafa karıştı...

 Birden mutfakta çat diye bir ses geldi. Selma mutfağa gidip bakınca, bir bardağın yere düşüp  kırılmış olduğunu gördü. İçinde "  Pencere açıktı, bardakta tezgahın üzerindeydi; rüzgar devirip düşürdü herhalde. "  Pencereye baktı; Pencere kapalıydı. Cam parçalarını toplamak için yere eğilince; korkudan donakaldı... Yine o kadın, eğilmiş, Selma’nın korkudan fal taşı gibi açılmış gözlerine bakıp gülümsüyordu...

Ahmet’le, imam bu arada  sohbetlerini sürdürürken; birden Selma'nın atığı çığlıkla yerlerinden sıçradılar.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum