Adına "Arap Baharı" denilen kıyım kuşatmasının sonuçları hiç değişmiyor...
Çünkü kışkırtıcılıkla, iç savaşla, kanla, katliamla iktidarları değiştirmeye çalışanların çabaları bir bumerang gibi dönüp hem failleri vuruyor, hem de olayların yaşandığı coğrafyaları kaosun girdabında kendi kaderine terk ediyor...
Suriye'de Türk Bayrağını yakacak kadar pervasızlaşanların sinsi ve karanlık kalkışmasına gelmeden önce, Arap Baharı tuzağının Orta Doğu'daki hiç bir ülkeye huzur getirmediğine kısaca değinmek lazım;
"Bağdat'ta nükleer silah var" yalanıyla Amerika'ya satılan bilim adamı kılıklı iş birlikçi ve onun tuzağıyla, Amerikan jetleri Bağdat meydanının üzerinde dolaşırken, elindeki lastik terlikle Saddam Hüseyin'in heykeline vuran bir zavallı bile kısa süre sonra, (yaşadıkları toprakların yeraltı zenginlikleri uğruna nasıl talan edildiğini) gördüler, pişmanlıklarını itiraf ettiler...
Peki; 20 yıldır, önce nükleer silah yalanı, sonra da Amerika'da El Kaide'nin yaptığı 11 Eylül saldırılarını bahane ederek Irak'ın üzerine çöreklenenler Bağdat ve çevresine huzur ve refah getirebildiler mi acaba?..
Önce Amerikan askerlerine, sonra IŞİD'e teslim edilen ve ardından aşiret ve mezhep kavgaları nedeniyle kaosa bırakılan Irak, Saddam Hüseyin ve Baas rejiminin diğer yöneticileri asılmasına rağmen, Bağdat bir milyon kişinin öldüğü bir cehennem olmaktan kurtulamadı...
İşte Irak'ta bir taraftan Şiiler, bir taraftan Sünniler, bir taraftan Kürtler, bir taraftan Araplar ve Türkmenler, diğer taraftan IŞİD ve yandaşları ile tabii ki Kuzey Irak'ta PKK'lılar, Irak'ın 20 yıldır içinde bulunduğu karanlık kaosu derinleştirmeye devam ediyorlar...
Irak, Libya... Ya Esad?..
++++++++++++++
Peki; "Arap Baharı" tuzağının, huzurun tam ortasına dinamit yerleştirdiği Libya'ya ne demeli?..
Arap Birliği toplantısında Saddam'ın asılmasına isyan ederek, "sıra kime gelecek" diye Arap liderlere sitem eden Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin başına gelenler sadece orada rejimi değiştirmedi, sosyal devlet anlayışının olabildiğince egemen kılındığı bu ülkede huzuru ve refahı da ortadan kaldırdı...
Kaddafi linç edilmesine rağmen, bir bölümü IŞİD ve El Kaide, diğer tarafı aşiretler ve emperyalist iş birlikçi güçler tarafından pay edilmeye çalışılan Libya'ya da huzur geri gelmedi işte...
Diktatörlük iddiasıyla, emperyalist oyunlara alet ederek, iki ülkenin de liderini katleden zihniyet, bölgede konuşlandırdığı kukla yöneticilerle Irak ve Libya'nın yeraltı kaynaklarını yağmalarken, Libyalılar da tıpkı Bağdat ve çevresindekiler gibi eski günleri ve eski yönetimleri aramaya devam ediyorlar...
Peki; ABD ve ortaklarının İran, Çin ve Rusya'nın Şam'a desteği yüzünden alt edemediği Beşşar Esad'ın Suriyesi'nde 11 yıldır yaşanan keşmekeşin yeni kışkırtıcılıklarla, (yeni bölünmelere ve kaoslara doğru) sürüklenmesinin perde gerisinde ne var?..
Amerika, Avrupa ve koalisyon güçlerinin 9 yıla varan iç savaş kışkırtıcılığı, Şam'ın çevresine atılan on binlerce bomba, milyonlarca mermi ve Alevi- Sünni çatışması çıkarmak için sokaklara salınan El-Kaide, IŞİD kılıklı paralı cellatların katliamlarına rağmen Esad yenilmeyince, Suriye'de başa dönülmesi konusunda birbiriyle çelişen iki girişim birbirinden vahim sonuçlara gebe...
Namluların sinsi dönüşü!!!
++++++++++++
Suriye'de kaosa gebe ilk kargaşa girişimi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun önceki gün "Suriye'de muhaliflerle Esad rejiminin barışması lazım" şeklindeki açıklamasının ardından muhalif kılıklı ÖSO ve yandaşlarının kışkırtılmasıyla başladı...
İşte bu sırada Azez, Carablus, El-Bab, İdlip, Afrin ve çevresinde karanlık unsurların sokaklara çıkarak, ellerinde ağır silahlarla Türk Bayrağını yakmasıyla baş gösteren ajan kışkırtması, Türk askerî araçları ve karargahlarına saldırı ve sınır kapılarının taciz edilmesine kadar ulaştı...
Dışişleri; Suriye'de bayrak yakma rezaleti ve kalkışma provokasyonu ile perde gerisindeki kaosa karşı temkinli açıklamalar yaparken, sözde Suriye Millî Ordusu yöneticilerinin (olayların arkasında PKK/YPG olduğu) iddiasını öne çıkarması, sınırlarımızda çıkarılmak istenen kargaşanın perde gerisini yeterince aralıyor...
Yine de Suriye'nin kaderi Irak ve Libya'da yaşananlara hiç benzemiyor...
Çünkü Esad, arkasına İran ve Rusya'yı alınca Saddam ve Kaddafi gibi emperyalist Arap Baharı tuzağına yenilmedi...
Peki; Suriye'de yeniden başa dönülmesi endişesi neyi tarif ediyor?..
İşte bu soru çok tehlikeli bir gidişatı da haber veriyor;
Türk Silahlı Kuvvetleri sınır ötesi operasyonu hazırlığındayken, Dışişleri Bakanı'nın "barış" içerikli açıklamasını bahane ederek kalkışma başlatan ÖSO, El Nusra, IŞİD, El-Kaide ve benzeri örgütlerle kışkırtmanın arkasında olduğuna dikkat çekilen PKK'nın bölgede hâkimiyet kavgasına girişmesi, elbette ki sınırlarımızda kaosta yeniden başa dönülmesini tarif ediyor...
Burada dikkat çekilmesi gereken en önemli soru da iyice öne çıkıyor;
Türkiye Cumhuriyeti'nin neredeyse 100 milyar dolar harcadığı Suriye iç savaşı ve yansımalarında desteklenen, beslenen grupların namlularını Türkiye'ye çevirebileceği sinyali; Irak ve Libya'dan sonra, belli ki Suriye'deki kaosun da büyüyeceğinin işareti!..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Suriye'de başa mı dönülüyor?..
Adına "Arap Baharı" denilen kıyım kuşatmasının sonuçları hiç değişmiyor...
Çünkü kışkırtıcılıkla, iç savaşla, kanla, katliamla iktidarları değiştirmeye çalışanların çabaları bir bumerang gibi dönüp hem failleri vuruyor, hem de olayların yaşandığı coğrafyaları kaosun girdabında kendi kaderine terk ediyor...
Suriye'de Türk Bayrağını yakacak kadar pervasızlaşanların sinsi ve karanlık kalkışmasına gelmeden önce, Arap Baharı tuzağının Orta Doğu'daki hiç bir ülkeye huzur getirmediğine kısaca değinmek lazım;
"Bağdat'ta nükleer silah var" yalanıyla Amerika'ya satılan bilim adamı kılıklı iş birlikçi ve onun tuzağıyla, Amerikan jetleri Bağdat meydanının üzerinde dolaşırken, elindeki lastik terlikle Saddam Hüseyin'in heykeline vuran bir zavallı bile kısa süre sonra, (yaşadıkları toprakların yeraltı zenginlikleri uğruna nasıl talan edildiğini) gördüler, pişmanlıklarını itiraf ettiler...
Peki; 20 yıldır, önce nükleer silah yalanı, sonra da Amerika'da El Kaide'nin yaptığı 11 Eylül saldırılarını bahane ederek Irak'ın üzerine çöreklenenler Bağdat ve çevresine huzur ve refah getirebildiler mi acaba?..
Önce Amerikan askerlerine, sonra IŞİD'e teslim edilen ve ardından aşiret ve mezhep kavgaları nedeniyle kaosa bırakılan Irak, Saddam Hüseyin ve Baas rejiminin diğer yöneticileri asılmasına rağmen, Bağdat bir milyon kişinin öldüğü bir cehennem olmaktan kurtulamadı...
İşte Irak'ta bir taraftan Şiiler, bir taraftan Sünniler, bir taraftan Kürtler, bir taraftan Araplar ve Türkmenler, diğer taraftan IŞİD ve yandaşları ile tabii ki Kuzey Irak'ta PKK'lılar, Irak'ın 20 yıldır içinde bulunduğu karanlık kaosu derinleştirmeye devam ediyorlar...
Irak, Libya... Ya Esad?..
++++++++++++++
Peki; "Arap Baharı" tuzağının, huzurun tam ortasına dinamit yerleştirdiği Libya'ya ne demeli?..
Arap Birliği toplantısında Saddam'ın asılmasına isyan ederek, "sıra kime gelecek" diye Arap liderlere sitem eden Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin başına gelenler sadece orada rejimi değiştirmedi, sosyal devlet anlayışının olabildiğince egemen kılındığı bu ülkede huzuru ve refahı da ortadan kaldırdı...
Kaddafi linç edilmesine rağmen, bir bölümü IŞİD ve El Kaide, diğer tarafı aşiretler ve emperyalist iş birlikçi güçler tarafından pay edilmeye çalışılan Libya'ya da huzur geri gelmedi işte...
Diktatörlük iddiasıyla, emperyalist oyunlara alet ederek, iki ülkenin de liderini katleden zihniyet, bölgede konuşlandırdığı kukla yöneticilerle Irak ve Libya'nın yeraltı kaynaklarını yağmalarken, Libyalılar da tıpkı Bağdat ve çevresindekiler gibi eski günleri ve eski yönetimleri aramaya devam ediyorlar...
Peki; ABD ve ortaklarının İran, Çin ve Rusya'nın Şam'a desteği yüzünden alt edemediği Beşşar Esad'ın Suriyesi'nde 11 yıldır yaşanan keşmekeşin yeni kışkırtıcılıklarla, (yeni bölünmelere ve kaoslara doğru) sürüklenmesinin perde gerisinde ne var?..
Amerika, Avrupa ve koalisyon güçlerinin 9 yıla varan iç savaş kışkırtıcılığı, Şam'ın çevresine atılan on binlerce bomba, milyonlarca mermi ve Alevi- Sünni çatışması çıkarmak için sokaklara salınan El-Kaide, IŞİD kılıklı paralı cellatların katliamlarına rağmen Esad yenilmeyince, Suriye'de başa dönülmesi konusunda birbiriyle çelişen iki girişim birbirinden vahim sonuçlara gebe...
Namluların sinsi dönüşü!!!
++++++++++++
Suriye'de kaosa gebe ilk kargaşa girişimi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun önceki gün "Suriye'de muhaliflerle Esad rejiminin barışması lazım" şeklindeki açıklamasının ardından muhalif kılıklı ÖSO ve yandaşlarının kışkırtılmasıyla başladı...
İşte bu sırada Azez, Carablus, El-Bab, İdlip, Afrin ve çevresinde karanlık unsurların sokaklara çıkarak, ellerinde ağır silahlarla Türk Bayrağını yakmasıyla baş gösteren ajan kışkırtması, Türk askerî araçları ve karargahlarına saldırı ve sınır kapılarının taciz edilmesine kadar ulaştı...
Dışişleri; Suriye'de bayrak yakma rezaleti ve kalkışma provokasyonu ile perde gerisindeki kaosa karşı temkinli açıklamalar yaparken, sözde Suriye Millî Ordusu yöneticilerinin (olayların arkasında PKK/YPG olduğu) iddiasını öne çıkarması, sınırlarımızda çıkarılmak istenen kargaşanın perde gerisini yeterince aralıyor...
Yine de Suriye'nin kaderi Irak ve Libya'da yaşananlara hiç benzemiyor...
Çünkü Esad, arkasına İran ve Rusya'yı alınca Saddam ve Kaddafi gibi emperyalist Arap Baharı tuzağına yenilmedi...
Peki; Suriye'de yeniden başa dönülmesi endişesi neyi tarif ediyor?..
İşte bu soru çok tehlikeli bir gidişatı da haber veriyor;
Türk Silahlı Kuvvetleri sınır ötesi operasyonu hazırlığındayken, Dışişleri Bakanı'nın "barış" içerikli açıklamasını bahane ederek kalkışma başlatan ÖSO, El Nusra, IŞİD, El-Kaide ve benzeri örgütlerle kışkırtmanın arkasında olduğuna dikkat çekilen PKK'nın bölgede hâkimiyet kavgasına girişmesi, elbette ki sınırlarımızda kaosta yeniden başa dönülmesini tarif ediyor...
Burada dikkat çekilmesi gereken en önemli soru da iyice öne çıkıyor;
Türkiye Cumhuriyeti'nin neredeyse 100 milyar dolar harcadığı Suriye iç savaşı ve yansımalarında desteklenen, beslenen grupların namlularını Türkiye'ye çevirebileceği sinyali; Irak ve Libya'dan sonra, belli ki Suriye'deki kaosun da büyüyeceğinin işareti!..