-Şehirlerin sokak-cadde ve mahalleleri arasında dolaşan tanklar, zırhlı araçlar ile envai türlü silahlarla kuşanmış insanlar,
-Normal bir hal alan, hatta duyulmadığı zaman ‘acaba ne oldu, önemli bir şey mi var’ demeye geldiğimiz bomba ve silah sesleri,
-Cadde-sokak ve mahalle aralarında günlerce alınamayan kadınından-erkeğine, bebeğinden- gencine kadar onlarca insan cesedi,
-Evlerinde, işyerlerinde veya bir binanın bodrumunda mahsur kalan yaralılar üzerinden gerçekleştirilen güç gösterisi ve psikolojik savaş,
-Görevleri akan kanı durdurmak, huzurlu ve mutlu insanların yaşadığı bir ülke yaratmak olan ve bunun için daha fazla çalışması-çabalaması gereken politikacıların siyasi veya bireysel çıkarlarını ön planda tutması,
-Milliyetçiliğin her türlüsünü pompalanması sonucu halklar arasındaki uçurumun derinleşmesi,
-Alev topuna dönen coğrafyamızda her an kendimizi büyük bir savaşın içinde bulma olasılığı gibi vs. vs. bir süreç yaşıyoruz. Gerçekten içinde bulunduğumuz süreç çok sıkıntılı, bir o kadar da üzücü…
Gözlerimizi her kapattığımızda yaşananların hayal olmasını istiyoruz, ama gözlerimizi her açtığımızda maalesef sorunlar yumağının karşımızda durmaya devam ettiğini görüyoruz. Ve bunları her gün canlı olarak yaşıyoruz.
Diyarbakır’ın dört merkez ilçesinden biri olan tarihi Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağı kesintisiz 2 ayını geride bıraktı. Herkes sokağa çıkma yasağının kaldırılmasını beklerken, her nedense yasak 6 mahalleden 11 mahalle ve bir caddeye yükseltildi.
Durum böyle olunca yasak ilan edilen 5 mahalle ve bir caddedeki zaten silah ve bomba sesleri altında yaşamak zorunda kalan insanlar, bu kez Sur ilçesinin dışına göç etmek zorunda kaldılar.
Yasak ilan edilen mahallelerde yaşayanlar, alelacele ellerine ne geçirdiyseler gözleri yaşlı bir şekilde ilçeyi çevreleyen Surların Tek, Çift, Urfa ve Mardin Kapısı’ndan geride geleceklerini ve hayallerini bırakarak zorunlu göç ettiler.
Sur’dan daha önce olduğu gibi yine yüzlerce, binlerce insan göç etti etmesine ama bu kadar insan birkaç parça eşya ile nereye gitti, bu kış kıyamette ne yapar, bu tüm Diyarbakırlıların derdi olmalı. Diyarbakırlılar el birliği ederek akrabasına, komşusuna, arkadaşına, dostuna, yoldaşına elini uzatmalı imkanları dahilinde yardım etmelidir.
Diyarbakır’da bunu kendisine dert etmiş birçok kurum ve kuruluşun yanı sıra sivil toplum örgütü, gönüllü ve iş insanı bulunuyor. Ve bunlar Sur halkı ile imkanları ölçüsünde dayanışıyor, karşılık beklemeden Surlulara el uzatıyor.
Benim asıl sözüm ve üzerinde durmak istediğim bu dramı, bu yıkımı, bu acıyı görmezden gelerek bunu fırsata çevirmeye çalışanlara...
İkinci göç dalgasıyla birlikte Sur halkı ile dayanışma içinde olanları tenzih ederek yazıyorum. Her nedense Sur’daki göçle birlikte bazı emlakçılar kiralık daire fiyatlarını kat ve kat arttırırken, yine bazı nakliyeciler taşıma ücretlerine büyük oranda zam yaptılar. Yerinden-yurdundan olan Sur halkının bu durumundan yarar sağlanmaya çalışılması üzüntümüzü iki kat arttırıyor.
Sur halkının eşyalarını ücretsiz taşıyan nakliyeciler ve yine kiralardan komisyon almayan veya daha düşük fiyatlara ev bulan emlakçı dostlarımızın olduğunu tekrar hatırlatmakta yarar görüyor ve onların önünde ise saygıyla eğiliyorum.
GREEN PARK OTEL’İN DURUMU NE OLACAK?
Son olarak Sur ilçesinde işyeri olan ve yatırım yapanların durumu hakkında birkaç satır yazmak gerektiğini düşünüyorum.
Sur’un en işlek ve turistlerin uğrak yeri olan Gazi Caddesi’nde bulunan Diyarbakır’ın ilk ve tek beş yıldızlı oteli Green Park Otel (Eski Class Otel) Yönetim Kurulu Başkanı sevgili dostum Nedim Çizmeci ve oğlu Fethullah Çizmeci, otellerini kapsamlı bir bakıma aldı.
Barış sürecinin estiği ve tüm bu yaşananları kimsenin aklından geçirmediği bir süreçte kolları sıvayan Çizmeci ailesi, profesyonel ekiplerle milyonlarca lira harcama yaparak otellerini Diyarbakır’a daha iyi hizmet verecek bir duruma getirdi.
Ancak tam otellerini açacakları bir dönemde olaylar patlak verdi ve Çizmeci ailesi, neredeyse tüm çalışanlarını işten çıkartmak zorunda kalırken, güvenlik güçlerinin engellemesiyle otellerine dahi gidemez oldu.
Çizmeci ailesinin izni dışında, güvenlik güçlerinin üst kısmını kullanmaya başladığı otel, açık hedef haline gelirken yapılan tüm onarım ve restorasyonda boşa giderek, otel adeta delik-deşik oldu.
Gerekli yasal başvurularını yapan Çizmeci ailesi, yıllarca Diyarbakır turizmine hizmet etti ve ediyor da. Dolayısıyla Çizmeci ailesinin daha fazla mağdur olmaması için yetkililerin biran önce oteli boşaltmaları ve Çizmeci ailesinin mağduriyetinin gidermesi gerekiyor.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Sur ve mağduriyetler…
-Aylardır devam eden sokağa çıkma yasakları,
-Şehirlerin sokak-cadde ve mahalleleri arasında dolaşan tanklar, zırhlı araçlar ile envai türlü silahlarla kuşanmış insanlar,
-Normal bir hal alan, hatta duyulmadığı zaman ‘acaba ne oldu, önemli bir şey mi var’ demeye geldiğimiz bomba ve silah sesleri,
-Cadde-sokak ve mahalle aralarında günlerce alınamayan kadınından-erkeğine, bebeğinden- gencine kadar onlarca insan cesedi,
-Evlerinde, işyerlerinde veya bir binanın bodrumunda mahsur kalan yaralılar üzerinden gerçekleştirilen güç gösterisi ve psikolojik savaş,
-Görevleri akan kanı durdurmak, huzurlu ve mutlu insanların yaşadığı bir ülke yaratmak olan ve bunun için daha fazla çalışması-çabalaması gereken politikacıların siyasi veya bireysel çıkarlarını ön planda tutması,
-Milliyetçiliğin her türlüsünü pompalanması sonucu halklar arasındaki uçurumun derinleşmesi,
-Alev topuna dönen coğrafyamızda her an kendimizi büyük bir savaşın içinde bulma olasılığı gibi vs. vs. bir süreç yaşıyoruz. Gerçekten içinde bulunduğumuz süreç çok sıkıntılı, bir o kadar da üzücü…
Gözlerimizi her kapattığımızda yaşananların hayal olmasını istiyoruz, ama gözlerimizi her açtığımızda maalesef sorunlar yumağının karşımızda durmaya devam ettiğini görüyoruz. Ve bunları her gün canlı olarak yaşıyoruz.
Diyarbakır’ın dört merkez ilçesinden biri olan tarihi Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağı kesintisiz 2 ayını geride bıraktı. Herkes sokağa çıkma yasağının kaldırılmasını beklerken, her nedense yasak 6 mahalleden 11 mahalle ve bir caddeye yükseltildi.
Durum böyle olunca yasak ilan edilen 5 mahalle ve bir caddedeki zaten silah ve bomba sesleri altında yaşamak zorunda kalan insanlar, bu kez Sur ilçesinin dışına göç etmek zorunda kaldılar.
Yasak ilan edilen mahallelerde yaşayanlar, alelacele ellerine ne geçirdiyseler gözleri yaşlı bir şekilde ilçeyi çevreleyen Surların Tek, Çift, Urfa ve Mardin Kapısı’ndan geride geleceklerini ve hayallerini bırakarak zorunlu göç ettiler.
Sur’dan daha önce olduğu gibi yine yüzlerce, binlerce insan göç etti etmesine ama bu kadar insan birkaç parça eşya ile nereye gitti, bu kış kıyamette ne yapar, bu tüm Diyarbakırlıların derdi olmalı. Diyarbakırlılar el birliği ederek akrabasına, komşusuna, arkadaşına, dostuna, yoldaşına elini uzatmalı imkanları dahilinde yardım etmelidir.
Diyarbakır’da bunu kendisine dert etmiş birçok kurum ve kuruluşun yanı sıra sivil toplum örgütü, gönüllü ve iş insanı bulunuyor. Ve bunlar Sur halkı ile imkanları ölçüsünde dayanışıyor, karşılık beklemeden Surlulara el uzatıyor.
Benim asıl sözüm ve üzerinde durmak istediğim bu dramı, bu yıkımı, bu acıyı görmezden gelerek bunu fırsata çevirmeye çalışanlara...
İkinci göç dalgasıyla birlikte Sur halkı ile dayanışma içinde olanları tenzih ederek yazıyorum. Her nedense Sur’daki göçle birlikte bazı emlakçılar kiralık daire fiyatlarını kat ve kat arttırırken, yine bazı nakliyeciler taşıma ücretlerine büyük oranda zam yaptılar. Yerinden-yurdundan olan Sur halkının bu durumundan yarar sağlanmaya çalışılması üzüntümüzü iki kat arttırıyor.
Sur halkının eşyalarını ücretsiz taşıyan nakliyeciler ve yine kiralardan komisyon almayan veya daha düşük fiyatlara ev bulan emlakçı dostlarımızın olduğunu tekrar hatırlatmakta yarar görüyor ve onların önünde ise saygıyla eğiliyorum.
GREEN PARK OTEL’İN DURUMU NE OLACAK?
Son olarak Sur ilçesinde işyeri olan ve yatırım yapanların durumu hakkında birkaç satır yazmak gerektiğini düşünüyorum.
Sur’un en işlek ve turistlerin uğrak yeri olan Gazi Caddesi’nde bulunan Diyarbakır’ın ilk ve tek beş yıldızlı oteli Green Park Otel (Eski Class Otel) Yönetim Kurulu Başkanı sevgili dostum Nedim Çizmeci ve oğlu Fethullah Çizmeci, otellerini kapsamlı bir bakıma aldı.
Barış sürecinin estiği ve tüm bu yaşananları kimsenin aklından geçirmediği bir süreçte kolları sıvayan Çizmeci ailesi, profesyonel ekiplerle milyonlarca lira harcama yaparak otellerini Diyarbakır’a daha iyi hizmet verecek bir duruma getirdi.
Ancak tam otellerini açacakları bir dönemde olaylar patlak verdi ve Çizmeci ailesi, neredeyse tüm çalışanlarını işten çıkartmak zorunda kalırken, güvenlik güçlerinin engellemesiyle otellerine dahi gidemez oldu.
Çizmeci ailesinin izni dışında, güvenlik güçlerinin üst kısmını kullanmaya başladığı otel, açık hedef haline gelirken yapılan tüm onarım ve restorasyonda boşa giderek, otel adeta delik-deşik oldu.
Gerekli yasal başvurularını yapan Çizmeci ailesi, yıllarca Diyarbakır turizmine hizmet etti ve ediyor da. Dolayısıyla Çizmeci ailesinin daha fazla mağdur olmaması için yetkililerin biran önce oteli boşaltmaları ve Çizmeci ailesinin mağduriyetinin gidermesi gerekiyor.
Sevgiyle kalın.