Cemaatlerin devlete egemen olmaya çalıştığı bir dönemde, bürokrasideki örgütlenmenin tek yolu Müritleşmek değildi...
Tarikat yurtlarında, medreselerde ve cemaatlerin hücrelerinde "nihai plan" için yetiştirilen müritler, yalnızca bir eli siyasette olan şeyhler, hocalar aracılığıyla devlete yerleştirilmiyordu...
Devletteki cemaat örgütlenmesi sadece ilkokuldan itibaren takip edilerek özel okullarda eğitilen sözde "çok zeki" gençlerden de ibaret değildi... Çünkü "Altın Nesil" iddiasının temelinde de sahtecilik vardı!..
Özellikle Fethullahçılar döneminde, bürokrasideki örgütlenme o kadar pervasız hale getirildi ki, özel ilişkilerle devlete sızdırılanlar, yeni müritlere kapıları açmak için bu kez sınav sahtekârlıklarında kullanıldılar...
Devletteki dinci örgütlenmeye bu pencereden bakılırsa; bütün kirli ilişkiler 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından, cemaate yönelik operasyonlarla zaten açığa çıkmıştı...
Neler saçılmadı ki ortalığa?.. Bırakın sınavlarda müritlere yardım edilmesini, sınavları yapan ÖSYM gibi bir kuruma bile sızan cemaat üyelerinin askeriyeden polise, üniversitelerden KPS'ye kadar devlete memur alınan tüm mecralardaki soruları önceden sızdırdığı ve bu şekilde yüz binlerce Fethullahçının kamuya yerleştirildiği belirlenmişti...
Bu saptamalar bizim iddiamız değil... Bizzat devletin yürüttüğü operasyonların sonuçlarına bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve emniyet teşkilatına son 20 yılda alınanların büyük bölümünün başta Fethullahçılar olmak üzere, farklı cemaatlerin müritleri olduğu belirlenmiş, büyük bölümü memuriyetten çıkarılmış, hatta bir bölümü de FETÖ operasyonlarında cezaevine konulmuştu...
ÜÇKÂĞITÇILAR CİRİT ATIYOR...
Neredeyse her gün yapılan operasyonlarla, son altı yıldır devlette FETÖ tasfiyesi devam ederken, memuriyetten atılanların çoğunun cemaatin sınav sorularını sızdırmasından yararlandıkları ortaya çıkıyor...
Ancak Türkiye'deki tek sahtekârlık sınavlarda yapılmıyor...
Bırakın hileli gıda ürünlerini ve arısız bal yapanları; peynirden deterjana, kıyafetten rakıya, paradan bahis oyunlarına, ehliyetten kimliğe ve diplomadan pasaporta kadar her şeyin sahtesi yapılıyor bu ülkede;
26 Ağustos 2021'de, Muğla'nın Fethiye ilçesinde 20 bin lira karşılığında sahte sürücü belgesi hazırlayan 12 kişi yakalandı...
İstanbul'da, İngilizce Dil Sınavı (TOEFL) belgesinin sahtesini düzenleyerek, puana göre 20 bin liraya kadar sattıkları belirtilen 2 zanlı gözaltına alınırken, şüphelilerin üzerinde 2 bin adet sahte sınav sonuç belgesi ele geçirildi...
Nisan ayında Mersin merkezli 5 ilde düzenlenen operasyonlarda, kazanılmış görünümlü sahte "iddaa" kuponu düzenleyerek, sosyal medya üzerinden dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla 8 kişi gözaltına alındı...
Diyarbakır'da Mayıs ayı başında yapılan operasyonda, sahte deterjan ve temizlik ürünü üretip piyasaya sürdüğü öne sürülen 2 kişi gözaltına alındı, 300 bin lira değerindeki 4 bin 500 sahte ürüne el konuldu...
1 Kasım 2022'de ÖSYM tarafından düzenlenen ehliyet sınavlarına "joker" olarak adlandırılan kişileri sokan ve sahte SRC belgesi düzenleyen şebekeye yönelik operasyonda, aralarında Millî Eğitim Bakanlığı personellerinin de bulunduğu 138 kişi gözaltına alındı...
24 Kasım 2022'de, Mersin'de piyasaya 600 bin liralık sahte banknot sürdükleri tespit edilen 7 kişi tutuklandı...
Ve daha dün Konya'da polis ekipleri tarafından durdurulan bir TIR'da yapılan aramada koli halinde 174 şişe kaçak içki ele geçirildi...
POLİSİN BİLE SAHTESİ...
Peki; önce bürokraside, sonradan yaşamın her alanında pervasızca yapılan sahtekarlıkları niçin mi anımsattık?..
Kamuoyu birkaç gündür Çerkezköy'de, 21 yaşındaki Ayşe Özkiraz'ın sahte doktor olarak devlet hastanesinde çalışmasını, aynı kişinin ihbar ettiği bir arkadaşının da sahte doktorluk yaparken yakalanmasını tartışırken, dün yapılan bir operasyonda, Erzincan'da beyin kanaması geçiren bir hastayı Van'dan İstanbul'a nakletmeye çalışan sahte doktor, ambulansta yakalandı...
Evet; ekonomik koşulların yarattığı çaresizlikler mi, yoksa yaşamları ile ilgili büyük hedefler koyan insanların hayal kırıklığı mı dersiniz bilinmez ama, bürokrasideki tarikat örgütlenmesi ile başlayan sahtekârlıkların adeta bir furyaya dönüşmesi her açıdan rezalet mi rezalet!..
FETÖ'nün sınav sahtekârlığı operasyonlarının ÖSYM başkanının bile başını yediği bir ülkede, torpil-liyakatsizlik çıkmazıyla zaten milyonlarca gencin hakkı yenilirken, devletin artık bu skandallara dur demesi; bürokrasideki sahte diplomaların, bu diplomalarla kimlikleri üretenlerin bir an önce kapsamlı bir operasyonla açığa çıkarılması gerekiyor...
Muhalefet milletvekilleri sahte doktor olaylarının araştırması için dün Meclis'e önerge verirken, sınavlardan başlayarak deterjana kadar ulaşan sahteciliğin nasıl pervasızlaştığının son örneği ise dehşet verici...
Güler misiniz, ağlar mısınız aşağıdaki son sahteciliğe;
"İstanbul'da çalıntı plakalı lüks otomobille kendilerini polis olarak tanıtarak, sözde kontrol için durdurdukları kişilerin paralarını çaldıkları iddia edilen yabancı uyruklu iki şahıs yakalandı."
Vah Türkiye vah... "Bir tek insanın sahtesi yapılmamış" diyeceğim ama, memleket (siyasetçisinden gazetecisine, bürokratından kazıkçı tüccarına kadar) yalancıdan, üçkağıtçıdan, arsızdan, yüzsüzden, iftiracıdan, namussuzdan ve sahtekârdan geçilmiyor zaten!..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Soru sahte, sınav sahte, her şey sahte!..
2 Aralık 2022 Cuma
Cemaatlerin devlete egemen olmaya çalıştığı bir dönemde, bürokrasideki örgütlenmenin tek yolu Müritleşmek değildi...
Tarikat yurtlarında, medreselerde ve cemaatlerin hücrelerinde "nihai plan" için yetiştirilen müritler, yalnızca bir eli siyasette olan şeyhler, hocalar aracılığıyla devlete yerleştirilmiyordu...
Devletteki cemaat örgütlenmesi sadece ilkokuldan itibaren takip edilerek özel okullarda eğitilen sözde "çok zeki" gençlerden de ibaret değildi... Çünkü "Altın Nesil" iddiasının temelinde de sahtecilik vardı!..
Özellikle Fethullahçılar döneminde, bürokrasideki örgütlenme o kadar pervasız hale getirildi ki, özel ilişkilerle devlete sızdırılanlar, yeni müritlere kapıları açmak için bu kez sınav sahtekârlıklarında kullanıldılar...
Devletteki dinci örgütlenmeye bu pencereden bakılırsa; bütün kirli ilişkiler 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından, cemaate yönelik operasyonlarla zaten açığa çıkmıştı...
Neler saçılmadı ki ortalığa?.. Bırakın sınavlarda müritlere yardım edilmesini, sınavları yapan ÖSYM gibi bir kuruma bile sızan cemaat üyelerinin askeriyeden polise, üniversitelerden KPS'ye kadar devlete memur alınan tüm mecralardaki soruları önceden sızdırdığı ve bu şekilde yüz binlerce Fethullahçının kamuya yerleştirildiği belirlenmişti...
Bu saptamalar bizim iddiamız değil... Bizzat devletin yürüttüğü operasyonların sonuçlarına bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve emniyet teşkilatına son 20 yılda alınanların büyük bölümünün başta Fethullahçılar olmak üzere, farklı cemaatlerin müritleri olduğu belirlenmiş, büyük bölümü memuriyetten çıkarılmış, hatta bir bölümü de FETÖ operasyonlarında cezaevine konulmuştu...
ÜÇKÂĞITÇILAR CİRİT ATIYOR...
Neredeyse her gün yapılan operasyonlarla, son altı yıldır devlette FETÖ tasfiyesi devam ederken, memuriyetten atılanların çoğunun cemaatin sınav sorularını sızdırmasından yararlandıkları ortaya çıkıyor...
Ancak Türkiye'deki tek sahtekârlık sınavlarda yapılmıyor...
Bırakın hileli gıda ürünlerini ve arısız bal yapanları; peynirden deterjana, kıyafetten rakıya, paradan bahis oyunlarına, ehliyetten kimliğe ve diplomadan pasaporta kadar her şeyin sahtesi yapılıyor bu ülkede;
26 Ağustos 2021'de, Muğla'nın Fethiye ilçesinde 20 bin lira karşılığında sahte sürücü belgesi hazırlayan 12 kişi yakalandı...
İstanbul'da, İngilizce Dil Sınavı (TOEFL) belgesinin sahtesini düzenleyerek, puana göre 20 bin liraya kadar sattıkları belirtilen 2 zanlı gözaltına alınırken, şüphelilerin üzerinde 2 bin adet sahte sınav sonuç belgesi ele geçirildi...
Nisan ayında Mersin merkezli 5 ilde düzenlenen operasyonlarda, kazanılmış görünümlü sahte "iddaa" kuponu düzenleyerek, sosyal medya üzerinden dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla 8 kişi gözaltına alındı...
Diyarbakır'da Mayıs ayı başında yapılan operasyonda, sahte deterjan ve temizlik ürünü üretip piyasaya sürdüğü öne sürülen 2 kişi gözaltına alındı, 300 bin lira değerindeki 4 bin 500 sahte ürüne el konuldu...
1 Kasım 2022'de ÖSYM tarafından düzenlenen ehliyet sınavlarına "joker" olarak adlandırılan kişileri sokan ve sahte SRC belgesi düzenleyen şebekeye yönelik operasyonda, aralarında Millî Eğitim Bakanlığı personellerinin de bulunduğu 138 kişi gözaltına alındı...
24 Kasım 2022'de, Mersin'de piyasaya 600 bin liralık sahte banknot sürdükleri tespit edilen 7 kişi tutuklandı...
Ve daha dün Konya'da polis ekipleri tarafından durdurulan bir TIR'da yapılan aramada koli halinde 174 şişe kaçak içki ele geçirildi...
POLİSİN BİLE SAHTESİ...
Peki; önce bürokraside, sonradan yaşamın her alanında pervasızca yapılan sahtekarlıkları niçin mi anımsattık?..
Kamuoyu birkaç gündür Çerkezköy'de, 21 yaşındaki Ayşe Özkiraz'ın sahte doktor olarak devlet hastanesinde çalışmasını, aynı kişinin ihbar ettiği bir arkadaşının da sahte doktorluk yaparken yakalanmasını tartışırken, dün yapılan bir operasyonda, Erzincan'da beyin kanaması geçiren bir hastayı Van'dan İstanbul'a nakletmeye çalışan sahte doktor, ambulansta yakalandı...
Evet; ekonomik koşulların yarattığı çaresizlikler mi, yoksa yaşamları ile ilgili büyük hedefler koyan insanların hayal kırıklığı mı dersiniz bilinmez ama, bürokrasideki tarikat örgütlenmesi ile başlayan sahtekârlıkların adeta bir furyaya dönüşmesi her açıdan rezalet mi rezalet!..
FETÖ'nün sınav sahtekârlığı operasyonlarının ÖSYM başkanının bile başını yediği bir ülkede, torpil-liyakatsizlik çıkmazıyla zaten milyonlarca gencin hakkı yenilirken, devletin artık bu skandallara dur demesi; bürokrasideki sahte diplomaların, bu diplomalarla kimlikleri üretenlerin bir an önce kapsamlı bir operasyonla açığa çıkarılması gerekiyor...
Muhalefet milletvekilleri sahte doktor olaylarının araştırması için dün Meclis'e önerge verirken, sınavlardan başlayarak deterjana kadar ulaşan sahteciliğin nasıl pervasızlaştığının son örneği ise dehşet verici...
Güler misiniz, ağlar mısınız aşağıdaki son sahteciliğe;
"İstanbul'da çalıntı plakalı lüks otomobille kendilerini polis olarak tanıtarak, sözde kontrol için durdurdukları kişilerin paralarını çaldıkları iddia edilen yabancı uyruklu iki şahıs yakalandı."
Vah Türkiye vah... "Bir tek insanın sahtesi yapılmamış" diyeceğim ama, memleket (siyasetçisinden gazetecisine, bürokratından kazıkçı tüccarına kadar) yalancıdan, üçkağıtçıdan, arsızdan, yüzsüzden, iftiracıdan, namussuzdan ve sahtekârdan geçilmiyor zaten!..