İnsanoğlu dünyaya geldikten sonra çocukluktan, gençliğe, ve oradan da ihtiyarlık alemine uğrayarak güzel dünyası kapanıyor ve başka bir aleme göçmek üzere kabre girmek zorunda kalıyor. Bazıları da çocukluk ve gençlik yıllarında da hayatlarını kaybediyor. Çünkü insan ne isteyerek bu aleme geliyor ve ne de isteyerek bu alemden gidiyor.
İnsan dünyaya geldikten sonra anne ve babası başta olmak üzere kardeşleri, akrabaları dostları arkadaşları oluyor. İnsanlarla olan münasebetleri hayatına anlam ve renk katıyor.
Bir topraktan bütün insan ve hayvanlar için bütün rızıkların imal edilmesi, gökyüzüne açılmış muhteşem bir çadıra serpilmiş ve sıra sıra dizilmiş yıldızlar, yeryüzündeki akar sular denizler, ağaçlar, çiçekler, hayvanlar dağlar, taşlar ovalar dünyanın doyumsuz cazibesine cazibe ve güzellikler katıyor.
Ancak bu güzel ve harika dünyanın kapanması her canlı için mukadderdir. Bu hayat ebedi olmadığından bir başka aleme göç etmek mecburiyeti vardır. Bu kural kıyamete kadar devam edecektir. İşte hayatın asıl düğüm noktası burasıdır.
Öyle ya yokluktan var edilerek her tarafı harika olan bu alemde arzı endam ediyoruz. sonra da çocuklarımızı, dost ve akrabalardan ayrılmak zorunda kalıyoruz. Elde ettiğimiz bütün dünyevi kazançları da başkasına devrederek verilenlerin tümü bizlerden geri alınıyor. Üzerinde tir tir titrediğimiz hayatımız ve sonuç olarak o meftun ve aşık olduğumuz dünyamızın da kapanmasıyla kara toprağın sinesine giriyoruz. O kara toprağın altında artık ne gözlerimiz görüyor ne kulaklarımız işitiyor ne de hareket kabiliyetimiz kalıyor. Dünya yerinde durmakla beraber hayat bize kapanmış oluyor.
Nasıl ki bir aynayı bir saraya tutarsınız o ayna da o sarayın bütün ihtişamı görülür. Ayna kırılıp paramparça olduğu anda o görüntü kaybolur. Oysa ki kırılan ayinedir. Saray bütün ihtişamıyla yerinde durmaktadır. Ölümle de dünya sarayı kırılan aynamızda kaybolmaktadır.
Ölüm ve sonrası insanın en büyük meselesidir. Ehl-i imana göre ölüm daha güzel bir hayata geçmektir. Yepyeni bir diriliştir. Zahiri bir ölüm vardır. Tıpkı insanın ana rahminden bu aleme gelmesi gibi bu alem ana karnındaki şartlarla kıyaslanamaz, ana karnına göre bu alem çok harika ve muhteşemdir. Ahiret alemi de bu aleme göre daha harika ve daha acaiptir.
Bir çekirdeğin dağılıp parçalanması ölüm gibi görünse de daha güzel bir hayatın başlangıcıdır. Eğer o çekirdek ölmese daha muhteşem bir hayata geçemez. İçinde gizlenmiş kabiliyetler ve güzellikler ortaya çıkmaz. Onun daha güzel bir hayata geçmesi için ölmesi lazımdır ki muhteşem bir ağaç veya sünbüllenerek güzel bir çiçek olabilsin..
Eğer ahiret yaratılmasaydı insan Allaha şöyle bir sual sorabilirdi: Ey Rabbimiz madem bu hayatın sonucu yoktu. Öyle ise bizi neden yarattın bu güzel ve harika hayatla beraber bu güzel dünyayı açıp kapadın ve bu kadar muhteşem nimetlerini neden bizlere tattırdın?
Ahiret yaratılmasaydı bu alem lüzumsuz, gayesiz ve sonucu olmayan bir hayata dönüşecek ve işe yaramaz bir hale gelecekti. Allahın ilim, kudret, ve hikmeti yok olup gidecekti. Dünya hayatını anlamlı kılan ahiretin yaratılmasıdır. Çünkü bu dünya sonuçsuz kalmamaktadır.
Allah ahireti yaratmasaydı, hayatın kabirde sonlanacağını kesin olarak bizlere bildirirdi. Haşa yapamayacağı bir şeyi neden bize söylesin. Hangi mecburiyeti var ki haşa bizi kandırsın.
Sonsuz istek ve arzuların bizlere verilmesi açıkça gösteriyor ki bu duyguların cevap bulacağı bir başka alem olacak.
Başta yüz yirmi dört bin Peygamber, Kur’an ve bütün semavi fermanlar ve milyonlarca evliya ve asfiyaların ittifakıyla dünyadan sonra ebedi bir hayatın geleceğini bizlere haber verip tasdik ediyorlar.
Bahardaki diriliş ahiretteki dirilişin açık ve berrak bir göstergesi ve numunesidir. Aklı başında olanlara muhteşem bir mesaj vermektedir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Sonuçsuz bir hayat ne işe yarar
İnsanoğlu dünyaya geldikten sonra çocukluktan, gençliğe, ve oradan da ihtiyarlık alemine uğrayarak güzel dünyası kapanıyor ve başka bir aleme göçmek üzere kabre girmek zorunda kalıyor. Bazıları da çocukluk ve gençlik yıllarında da hayatlarını kaybediyor. Çünkü insan ne isteyerek bu aleme geliyor ve ne de isteyerek bu alemden gidiyor.
İnsan dünyaya geldikten sonra anne ve babası başta olmak üzere kardeşleri, akrabaları dostları arkadaşları oluyor. İnsanlarla olan münasebetleri hayatına anlam ve renk katıyor.
Bir topraktan bütün insan ve hayvanlar için bütün rızıkların imal edilmesi, gökyüzüne açılmış muhteşem bir çadıra serpilmiş ve sıra sıra dizilmiş yıldızlar, yeryüzündeki akar sular denizler, ağaçlar, çiçekler, hayvanlar dağlar, taşlar ovalar dünyanın doyumsuz cazibesine cazibe ve güzellikler katıyor.
Ancak bu güzel ve harika dünyanın kapanması her canlı için mukadderdir. Bu hayat ebedi olmadığından bir başka aleme göç etmek mecburiyeti vardır. Bu kural kıyamete kadar devam edecektir. İşte hayatın asıl düğüm noktası burasıdır.
Öyle ya yokluktan var edilerek her tarafı harika olan bu alemde arzı endam ediyoruz. sonra da çocuklarımızı, dost ve akrabalardan ayrılmak zorunda kalıyoruz. Elde ettiğimiz bütün dünyevi kazançları da başkasına devrederek verilenlerin tümü bizlerden geri alınıyor. Üzerinde tir tir titrediğimiz hayatımız ve sonuç olarak o meftun ve aşık olduğumuz dünyamızın da kapanmasıyla kara toprağın sinesine giriyoruz. O kara toprağın altında artık ne gözlerimiz görüyor ne kulaklarımız işitiyor ne de hareket kabiliyetimiz kalıyor. Dünya yerinde durmakla beraber hayat bize kapanmış oluyor.
Nasıl ki bir aynayı bir saraya tutarsınız o ayna da o sarayın bütün ihtişamı görülür. Ayna kırılıp paramparça olduğu anda o görüntü kaybolur. Oysa ki kırılan ayinedir. Saray bütün ihtişamıyla yerinde durmaktadır. Ölümle de dünya sarayı kırılan aynamızda kaybolmaktadır.
Ölüm ve sonrası insanın en büyük meselesidir. Ehl-i imana göre ölüm daha güzel bir hayata geçmektir. Yepyeni bir diriliştir. Zahiri bir ölüm vardır. Tıpkı insanın ana rahminden bu aleme gelmesi gibi bu alem ana karnındaki şartlarla kıyaslanamaz, ana karnına göre bu alem çok harika ve muhteşemdir. Ahiret alemi de bu aleme göre daha harika ve daha acaiptir.
Bir çekirdeğin dağılıp parçalanması ölüm gibi görünse de daha güzel bir hayatın başlangıcıdır. Eğer o çekirdek ölmese daha muhteşem bir hayata geçemez. İçinde gizlenmiş kabiliyetler ve güzellikler ortaya çıkmaz. Onun daha güzel bir hayata geçmesi için ölmesi lazımdır ki muhteşem bir ağaç veya sünbüllenerek güzel bir çiçek olabilsin..
Eğer ahiret yaratılmasaydı insan Allaha şöyle bir sual sorabilirdi: Ey Rabbimiz madem bu hayatın sonucu yoktu. Öyle ise bizi neden yarattın bu güzel ve harika hayatla beraber bu güzel dünyayı açıp kapadın ve bu kadar muhteşem nimetlerini neden bizlere tattırdın?
Ahiret yaratılmasaydı bu alem lüzumsuz, gayesiz ve sonucu olmayan bir hayata dönüşecek ve işe yaramaz bir hale gelecekti. Allahın ilim, kudret, ve hikmeti yok olup gidecekti. Dünya hayatını anlamlı kılan ahiretin yaratılmasıdır. Çünkü bu dünya sonuçsuz kalmamaktadır.
Allah ahireti yaratmasaydı, hayatın kabirde sonlanacağını kesin olarak bizlere bildirirdi. Haşa yapamayacağı bir şeyi neden bize söylesin. Hangi mecburiyeti var ki haşa bizi kandırsın.
Sonsuz istek ve arzuların bizlere verilmesi açıkça gösteriyor ki bu duyguların cevap bulacağı bir başka alem olacak.
Başta yüz yirmi dört bin Peygamber, Kur’an ve bütün semavi fermanlar ve milyonlarca evliya ve asfiyaların ittifakıyla dünyadan sonra ebedi bir hayatın geleceğini bizlere haber verip tasdik ediyorlar.
Bahardaki diriliş ahiretteki dirilişin açık ve berrak bir göstergesi ve numunesidir. Aklı başında olanlara muhteşem bir mesaj vermektedir.