Haziran’dan bu yana neredeyse yüzümüzü güldüren hiçbir olay veya gelişme olmadığı gibi, gelecek içinde bunları tersine çevirecek bir umut ışığı neredeyse hiç görülmüyor.
Aslında her şey Irak’taki savaşla başladı, Suriye’deki iç savaşla zirve yaptı. Bu iki ülkede ortaya çıkan boşlukları iyi değerlendiren istihbarat örgütleri, 100’den fazla ülkeden devşirdikleri paralı askerlerle birlikte Suriye üzerindeki hesaplarını ve çıkarlarını oynamaya başladı.
Ve tabi ki olan o topraklarda yaşayan insanlara oldu. Yüzbinlerce insan hayatından oldu, milyonlarca insan evlerini terk ederek mülteci durumuna düştü ve bugün olduğu gibi milyarlarca avro karşılığı pazarlık konusu yapıldı.
Evlerini ve topraklarını terk etmeyenlerin ise büyük bölümü binlerce kilometre uzaktan gelen IŞİD ve El Nusra gibi terör örgütlerine katılanlara karşı evlerini, topraklarını, namus ve onurlarını korumak için ölümüne savaştılar ve halende savaşıyorlar.
Kürtlerden bahsediyorum. Bir gecede Emperyalistler tarafından çizilen çizgi ile akrabalarından kopartılan ve bulundukları topraklarda rejimler tarafından sürekli olarak katliamlara maruz bırakılan Kürtlerden bahsediyorum. Tarihin her döneminde Türkleri kardeş olarak gören ve yanında yer alan Kürtlerden…
Ankara’da düzenlenen ve 28 kişinin ölümüne, 60’dan fazla kişinin yaralanmasına neden olan o kahredici bombalı saldırı ile birlikte Suriye’de terör örgütlerine karşı savaşan Kürtlerden bahsediyorum…
Bombalı saldırının ilk dakikasından itibaren suçlu ilan edilen ve suçluların suçunu kabul etmesine rağmen, suçsuzlukları kabul görmeyen Suriyeli Kürtlerden bahsediyorum.
Suriye’deki savaş tüm Ortadoğu’yu kasıp kavururken, sıcaklığı tüm dünyayı ısıtırken, Türkiye ısrarla hem de kardeşleri olan Kürtlere karşı savaşmak için Suriye bataklığına girmeye çabalıyor.
Fakat ülkeyi yönetenler, savaş tamtamları çalarken, ‘ileride lazım olur’ mantığıyla içerde de akla ziyan kararlar almayı ihmal etmiyorlar. Son olarak ‘işten atılma’ ile ilgili Başbakanlık Genelgesi Resmi Gazete'de yayımlandı. İşte o genelgenin bazı maddeler:
-Terör örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kuran veya eylem birliği içerisinde olan,
-Bu örgüt ve yapıların emir ve talimatlarıyla hareket eden
-Bu örgüt ve yapılara yardım eden
-Kamu imkan ve kaynaklarını bu örgüt veya yapıları desteklemeye yönelik kullanan veya kullandıran
-Bu örgüt ve yapılarla mücadeleyi engelleyen
-Bu örgüt veya propagandasını yapan,
Kamu çalışanları hakkında ilgili mevzuat çerçevesinde idari nitelikli işlemler yetkili amirler tarafından ivedilikle yapılacaktır. Suç teşkil eden fiiller yönünden ise durum ivedilikle adli mercilere bildirilecektir.
Yukarıda belirtilen hususların personel çalışmasına dayalı hizmet alımı ihalesiyle istihdam edilen personel hakkında da ilgili mevzuat çerçevesinde titizlikle uygulanacaktır.
Başbakanlık Genelgesi bu… Ucu çok açık ve istediğiniz yöne çekebileceğiniz, bir sürü madde sıralanmış.
Örneğin; ‘Terör örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kuran veya eylem birliği içerisinde olan’ deniyor.
Burada iktidarı eleştiren, muhalefetteki siyasi partilerin görüşleriyle örtüşen işçi ve memur sendikalarının durumu ne olacak?
Veya bu doğrultuda düşünen bir sivil toplum örgütüne üye olan memur, işçi veya diğer çalışanların durumu ne olacak?
Daha da önemlisi, çalışanların kaderini amirlerin eline bırakmak ne kadar doğru olacaktır. Ya da ne kadar veya ne şekilde istismar edilebilineceğini de varın siz düşünün.
Yöneticilerimiz yanı başımızdaki savaşa fiilen de dahil olabilmek için uğraşıyorlar. Bu doğru, amma-velakin savaşın gölgesinde içerideki durumlarını da düşünerek, bu tür düzenlemeler yapıyorlar.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Savaşın gölgesinde kalanlar…
Haziran’dan bu yana neredeyse yüzümüzü güldüren hiçbir olay veya gelişme olmadığı gibi, gelecek içinde bunları tersine çevirecek bir umut ışığı neredeyse hiç görülmüyor.
Aslında her şey Irak’taki savaşla başladı, Suriye’deki iç savaşla zirve yaptı. Bu iki ülkede ortaya çıkan boşlukları iyi değerlendiren istihbarat örgütleri, 100’den fazla ülkeden devşirdikleri paralı askerlerle birlikte Suriye üzerindeki hesaplarını ve çıkarlarını oynamaya başladı.
Ve tabi ki olan o topraklarda yaşayan insanlara oldu. Yüzbinlerce insan hayatından oldu, milyonlarca insan evlerini terk ederek mülteci durumuna düştü ve bugün olduğu gibi milyarlarca avro karşılığı pazarlık konusu yapıldı.
Evlerini ve topraklarını terk etmeyenlerin ise büyük bölümü binlerce kilometre uzaktan gelen IŞİD ve El Nusra gibi terör örgütlerine katılanlara karşı evlerini, topraklarını, namus ve onurlarını korumak için ölümüne savaştılar ve halende savaşıyorlar.
Kürtlerden bahsediyorum. Bir gecede Emperyalistler tarafından çizilen çizgi ile akrabalarından kopartılan ve bulundukları topraklarda rejimler tarafından sürekli olarak katliamlara maruz bırakılan Kürtlerden bahsediyorum. Tarihin her döneminde Türkleri kardeş olarak gören ve yanında yer alan Kürtlerden…
Ankara’da düzenlenen ve 28 kişinin ölümüne, 60’dan fazla kişinin yaralanmasına neden olan o kahredici bombalı saldırı ile birlikte Suriye’de terör örgütlerine karşı savaşan Kürtlerden bahsediyorum…
Bombalı saldırının ilk dakikasından itibaren suçlu ilan edilen ve suçluların suçunu kabul etmesine rağmen, suçsuzlukları kabul görmeyen Suriyeli Kürtlerden bahsediyorum.
Suriye’deki savaş tüm Ortadoğu’yu kasıp kavururken, sıcaklığı tüm dünyayı ısıtırken, Türkiye ısrarla hem de kardeşleri olan Kürtlere karşı savaşmak için Suriye bataklığına girmeye çabalıyor.
Fakat ülkeyi yönetenler, savaş tamtamları çalarken, ‘ileride lazım olur’ mantığıyla içerde de akla ziyan kararlar almayı ihmal etmiyorlar. Son olarak ‘işten atılma’ ile ilgili Başbakanlık Genelgesi Resmi Gazete'de yayımlandı. İşte o genelgenin bazı maddeler:
-Terör örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kuran veya eylem birliği içerisinde olan,
-Bu örgüt ve yapıların emir ve talimatlarıyla hareket eden
-Bu örgüt ve yapılara yardım eden
-Kamu imkan ve kaynaklarını bu örgüt veya yapıları desteklemeye yönelik kullanan veya kullandıran
-Bu örgüt ve yapılarla mücadeleyi engelleyen
-Bu örgüt veya propagandasını yapan,
Kamu çalışanları hakkında ilgili mevzuat çerçevesinde idari nitelikli işlemler yetkili amirler tarafından ivedilikle yapılacaktır. Suç teşkil eden fiiller yönünden ise durum ivedilikle adli mercilere bildirilecektir.
Yukarıda belirtilen hususların personel çalışmasına dayalı hizmet alımı ihalesiyle istihdam edilen personel hakkında da ilgili mevzuat çerçevesinde titizlikle uygulanacaktır.
Başbakanlık Genelgesi bu… Ucu çok açık ve istediğiniz yöne çekebileceğiniz, bir sürü madde sıralanmış.
Örneğin; ‘Terör örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kuran veya eylem birliği içerisinde olan’ deniyor.
Burada iktidarı eleştiren, muhalefetteki siyasi partilerin görüşleriyle örtüşen işçi ve memur sendikalarının durumu ne olacak?
Veya bu doğrultuda düşünen bir sivil toplum örgütüne üye olan memur, işçi veya diğer çalışanların durumu ne olacak?
Daha da önemlisi, çalışanların kaderini amirlerin eline bırakmak ne kadar doğru olacaktır. Ya da ne kadar veya ne şekilde istismar edilebilineceğini de varın siz düşünün.
Yöneticilerimiz yanı başımızdaki savaşa fiilen de dahil olabilmek için uğraşıyorlar. Bu doğru, amma-velakin savaşın gölgesinde içerideki durumlarını da düşünerek, bu tür düzenlemeler yapıyorlar.
Sevgiyle kalın.