Reform sürecini ete kemiğe büründürecek adımlar atılmaya başlandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ilk olarak TÜSİAD’la bir araya geldi. Reformun ruhunu yansıtması açısından ilk görüşmenin TÜSİAD’la yapılması önemli bir mesajdı. TÜSİAD’la görüşme için bir katılımcı, “Beyin fırtınası şeklinde geçti. Verimli bir toplantı oldu” dedi. Ardından TOBB’la bir araya gelindi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun önerisiyle sektör temsilcileri de toplantıya videokonferans yöntemiyle bağlanıp, sorunlarını ve önerilerini paylaştı.
Toplantıda Lütfi Elvan, yatırımlarda izin süreleri kısaltıp işlemlerde sadeleştirilmeye gidileceğini anlatmış. “Girişimcilerimizin, müteşebbislerimizin önünü açacağız. Bundan emin olun” demiş. Abdulhamit Gül ise reformların bir süreklilik içinde devam edeceği sözünü vermiş.
Türkiye’nin reform sürecine girmesi çok kıymetli. Bu süreci desteklemeliyiz. Ekonomi, güven üzerine yürür. O nedenle yatırım ortamının hazırlanması, yabancı sermayenin teşviki ve mal varlıklarının hukuki güvencesi, zincirin halkaları olarak karşımızda duruyor. Ancak reform iklimi sadece iş dünyası ile sınırlanmamalı. Hukukun üstünlüğü ve insan hakları boyutu da eklenmeli. O nedenle hukukçular, gazeteciler ve aydınlarla bir araya gelerek bu zincire bir halka daha eklenmeli.
ERKEN SEÇİM İŞİ NEREDEN ÇIKTI?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in ortak “erken seçim” çağrısı geçen haftaya damgasını vurdu. Tartışma programlarında, erken seçim için tarih verenler bile çıktı.
Sonunda Meral Akşener çıktı, “Erken seçim istedik ama muhalefet olarak bizim erken seçim kararı almaya sayımız yetmiyor” dedi.
Sayıları yetmiyorsa iki muhalefet lideri o zaman neden erken seçim çağrısı yaptılar? Bu ince bir stratejiye mi dayanıyor? Öncelikle şunu söyleyeyim: Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti’yi ziyaretinde erken seçim konuşulmamış. Kılıçdaroğlu, millet ittifakının ayakta olduğunu, İYİ parti ile bir ve beraber olduklarını göstermek için bu ziyareti gerçekleştirmiş.
Kılıçdaroğlu tüm stratejisini millet ittifakını bir arada tutma, yeni kurulan partilerle genişletme üzerine kurmuş durumda. Baktı ki CHP’yi büyütemiyor, o da ittifaklar üzerinden siyasi sonuçlar almayı tercih etti. Yerel seçim başarısına bakınca yanlış bir strateji de değil.
ERKEN SEÇİM KARTI
Ancak Kılıçdaroğlu-Akşener görüşmesinde erken seçim konuşulmadığına göre, iki liderin ortak açıklaması neden erken seçim üzerine oldu? Kılıçdaroğlu, erken seçim deyince Akşener de seçimden kaçan bir lider konumuna düşmemek için, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın misali erken seçim talebine destek vermiş.
Kılıçdaroğlu önceden erken seçime karşıydı. CHP’li belediyelerin biraz hizmet üretmesini, ondan sonra seçimlere gidilmesini tercih ediyordu. Ama CHP kurultayından sonra partide aykırı sesler yükselmeye, Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgül parti kurmaya kalkışınca Kılıçdaroğlu, erken seçim silahını çekti. Etkili de oldu. CHP’deki muhalif sesler sustu. Benzer süreç İYİ Parti’de de yaşanıyor. Kılıçdaroğlu, erken seçim kartını masaya sürerek, aynı formülü İYİ Parti’de devreye sokmuş oldu. CHP’de etkili olan erken seçim silahının liste tartışması ve Ümit Özdağ’ın iddiaları nedeniyle sıkıntılı bir süreçten geçen İYİ Parti’deki etkisini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
ERKEN SEÇİM İDDİASINI KAYBETTİ
Başkanlık sistemine göre, erken seçim kararı almanın iki yolu var: Ya Cumhurbaşkanı erken seçime götürecek ya da Meclis’te erken seçim kararı alınacak. Bu durumda hem Meclis hem Cumhurbaşkanı seçime gidiyor. Muhalefet erken seçim için gerekli olan 360 milletvekiline ulaşamıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2023’e kadar olan süreyi değerlendirmek istiyor. Bu dönem erken seçim için iddiaya girmek isteyenler bir kez değil, birkaç kez düşünmeli. Tanıdığım bir politikacı var. Muhalefetin saygın isimlerinden biri. 2020 yılında erken seçim kararı alınacağı konusunda çok iddialıydı. Hatta takım elbisesine iddiaya bile girdiği oldu. Yıl bitti, seçim gitti. Ünlü politikacı alacağı takım elbiseleri kara kara düşünmeye başladı.
DENİZLİ’NİN PAMUKKALESİ, SİVAS’IN ALTINKALESİ
Bir dünya incisidir Pamukkale. Gökyüzünün beyaz ve maviyle buluşup traverten şeklini almasıdır.
Pamukkale’yi de Denizli’nin insanını da pek severim.
Pamukkale sadece eşsiz güzelliği ile büyülemiyor, aynı zamanda esin kaynağı oluyor.
Benim memleketim Sivas’ın da artık bir “Altınkale”si var. Doğup büyüdüğüm topraklar olan Yıldızeli ilçesi sınırlarından çıkan Sıcak Çermik’in bol köpüklü, şifalı kaplıcaları vardır. Mermer yataklarının da bulunduğu yerde, kükürtlü ve sıcak sular şifa dağıtır. Ayrıca kükürtün insan cildini güzelleştirmesi, besleyip bakıma alması nedeniyle bakımına özün gösteren kadınların ilgi odağıdır.
Sivas’ta Pamukkale’den esinlenerek, Sıcak Çermik’in olduğu bölgede kullanılmayan termal sularla 22 bin metrekarelik bir alanda altın renkli travertenler oluşturulmuş. Hem kullanılmayan termal sular değerlendirilmiş, hem Sivas’a bir değer kazandırılmış. Sivas soğuğunda ziyaretçilere çıplak ayakla sıcak kaplıca suyunda yürüme imkânı sunulmuş.
Sivaslılar “Denizli’nin Pamukkalesi varsa bizim de Altınkalemiz var” demiyor. Rekabetçi bir yaklaşım yok. Zaten Pamukkale ile rekabet edilmez. Tam tersine, ziyaret edilir. O nedenle rekabeti değil, ülkemizin değerlerine hep birlikte sahip çıkmayı tercih ediyorlar. “Altınkale, Pamukkale’ye kardeş geldi” diyorlar.
Sivas’ta bir süredir müthiş bir uyum dikkatimi çekiyor. Bu uyum Sivas’a hizmet olarak dönüyor. Altınkale’de bu uyumlu çalışmanın bir sonucu. Sıcak Çermik’in altın rengi sularından, Altınkale’yi ortaya çıkaranlara teşekkür ediyorum. Eğer yolunuz Sivas’a düşerse Altınkale’yi ziyaret etmeden geçmeyin diyorum. Eğer yolunuz Sivas’a düşmezse, Selçuklu eserlerinin en güzel örneklerinin bulunduğu Sivas’a yolunuzu düşürün diyorum. Çifte Minaresi, Gök Medresesi, Güdük Minaresi ve Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı 4 Eylül Kongre Müzesi’yle yaşayan bir tarih olan Sivas’ı ziyaret edin. Yorgunluğunuzu da Altınkale ve Sıcak Çermik’in termal sularında atın derim...
