Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıklarının hepsi birer nasihattir. Başka bir şey söylemek uygun olmaz. Biz kitaplarda olanları yazıyor ve söylüyoruz. Bazı tanıdıklarımız, karşılaşınca ısrarla, “Kitaptan olsun, bir şey söyle” diyorlar. Biz de, çıkarıp bir İslam Ahlakı kitabı veriyoruz.
İmam-ı Rabbanî hazretleri, “Nasihatlerin ilki, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında bildirdiklerine göre itikadı düzeltmektir” buyuruyor. İşin başı budur. İtikat düzgün değilse, yapılan ibadetlerin hiç kıymeti yoktur. Bu doğru imanı koruyabilmek için de, küfre düşmekten çok sakınmalıdır.
Yine İmam-ı Rabbanî hazretleri, “Dinimize tam uyabilmek için ilim, amel ve ihlâs şarttır” buyuruyor. Abdül Kuddüs hazretleri de, “İlim öğrenmek, ibadet içindir. Kıyamette işten sorulur, ‘Çok ilim öğrendin mi?’ diye sorulmaz. İş ve ibadet de, ihlâs elde etmek içindir. İhlâs da, Allahü Teâlâ’yı sevmek ve her şeyi onun rızası için yapmaktır” buyuruyor.
Demek ki esas olan, ilim olarak İslamiyet’in emir ve yasak ettiği şeyleri öğrenmek, öğrendikleriyle amel etmek ve her amelini yalnız Allah için yapmaktır. Bu üçünden biri noksan olursa yapılanlar bir işe yaramaz. Bildirilen bu nimetlere kavuşabilmek için de, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir Allah adamını tanıyıp sevmek ve yolunda gitmek gerekir. Bunları yapan kurtulur.
Bütün bunları güzel ahlakla yapmaya çalışmalı. Güzel ahlak, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Güzel ahlaklı kimselere imrenip, onlar gibi olmaya gayret etmeli. Bir Hadis-i Şerif meali şöyledir:
“Nimete kavuşanlardan, tevazu gösterene ve kendini hep kusurlu bilene, helâlden kazanıp, hayırlı yerde harcayana, fıkıh bilgileriyle hikmeti [tasavvufu] birleştirene, helâle harama dikkat edene, fakirlere acıyana, işlerini Allah rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmiyle amel edene ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun.” [Taberani]
Güzel ahlaklı olmak için, insanlara bakmalı, biri bir şey yapar da, dine uygun olmadığı için hoşumuza gitmezse, biz de aynı şeyi yapmamalıyız. Bizim yaptığımız da başkasının hoşuna gitmez. Birinin yaptığı şeyi beğenirsek, biz de aynısını yapmaya çalışmalıyız. Beğenip beğenmemekte de ölçü, dinimize uygunluktur.
İsa aleyhisselama, “Bu güzel ahlakını kimden öğrendin?” dediklerinde, “İnsanlara baktım, hoşuma gitmeyen şeylerinden sakındım. Beğendiğimi ben de yaptım” buyurdu.
Hazret-i Lokman’a, “Edebi kimden öğrendin?” diye sorulduğunda, “Edepsizlerden” diye cevap verdi.
Yani birinin yaptığı hareket bizim hoşumuza gitmiyorsa, edepsizlik olarak görüyorsak, onu biz de yapmamalıyız. Biri bizim bir kusurumuzu söyleyince sevinmiyorsak, başkalarının da kusurlarını söylememeliyiz. Biri bizi tenkit edince hoşlanmıyorsak, biz de başkalarını tenkit etmemeliyiz. Kesinlikle, ne niyetle olursa olsun, tartışmadan uzak durmalıyız.
İmam-ı Gazalî Hazretlerinin Kıyamet ve Âhiret kitabındaki Hadis-i Şerifte, “Yapacağın bir işten, Allahü Teâlâ’nın razı olup olmadığını düşün. Eğer Onun rızasına uygunsa yap, değilse yapma!” buyuruluyor.
Bu Hadis-i Şerif, kulağımıza küpe olursa ömür boyu bize yeter. Bu çok sağlam bir ölçüdür. Bu ölçüye uyarsak, yanlış iş yapmaktan ve günaha girmekten korunmuş oluruz.
Allahu Teâlâ cümlemizi ihlas ile amel eden kullarından eylesin. (Amin)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Müslüm Abacıoğlu
Nasihatlerin başı
Muhterem Kardeşlerim…
Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıklarının hepsi birer nasihattir. Başka bir şey söylemek uygun olmaz. Biz kitaplarda olanları yazıyor ve söylüyoruz. Bazı tanıdıklarımız, karşılaşınca ısrarla, “Kitaptan olsun, bir şey söyle” diyorlar. Biz de, çıkarıp bir İslam Ahlakı kitabı veriyoruz.
İmam-ı Rabbanî hazretleri, “Nasihatlerin ilki, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında bildirdiklerine göre itikadı düzeltmektir” buyuruyor. İşin başı budur. İtikat düzgün değilse, yapılan ibadetlerin hiç kıymeti yoktur. Bu doğru imanı koruyabilmek için de, küfre düşmekten çok sakınmalıdır.
Yine İmam-ı Rabbanî hazretleri, “Dinimize tam uyabilmek için ilim, amel ve ihlâs şarttır” buyuruyor. Abdül Kuddüs hazretleri de, “İlim öğrenmek, ibadet içindir. Kıyamette işten sorulur, ‘Çok ilim öğrendin mi?’ diye sorulmaz. İş ve ibadet de, ihlâs elde etmek içindir. İhlâs da, Allahü Teâlâ’yı sevmek ve her şeyi onun rızası için yapmaktır” buyuruyor.
Demek ki esas olan, ilim olarak İslamiyet’in emir ve yasak ettiği şeyleri öğrenmek, öğrendikleriyle amel etmek ve her amelini yalnız Allah için yapmaktır. Bu üçünden biri noksan olursa yapılanlar bir işe yaramaz. Bildirilen bu nimetlere kavuşabilmek için de, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir Allah adamını tanıyıp sevmek ve yolunda gitmek gerekir. Bunları yapan kurtulur.
Bütün bunları güzel ahlakla yapmaya çalışmalı. Güzel ahlak, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Güzel ahlaklı kimselere imrenip, onlar gibi olmaya gayret etmeli. Bir Hadis-i Şerif meali şöyledir:
“Nimete kavuşanlardan, tevazu gösterene ve kendini hep kusurlu bilene, helâlden kazanıp, hayırlı yerde harcayana, fıkıh bilgileriyle hikmeti [tasavvufu] birleştirene, helâle harama dikkat edene, fakirlere acıyana, işlerini Allah rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmiyle amel edene ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun.” [Taberani]
Güzel ahlaklı olmak için, insanlara bakmalı, biri bir şey yapar da, dine uygun olmadığı için hoşumuza gitmezse, biz de aynı şeyi yapmamalıyız. Bizim yaptığımız da başkasının hoşuna gitmez. Birinin yaptığı şeyi beğenirsek, biz de aynısını yapmaya çalışmalıyız. Beğenip beğenmemekte de ölçü, dinimize uygunluktur.
İsa aleyhisselama, “Bu güzel ahlakını kimden öğrendin?” dediklerinde, “İnsanlara baktım, hoşuma gitmeyen şeylerinden sakındım. Beğendiğimi ben de yaptım” buyurdu.
Hazret-i Lokman’a, “Edebi kimden öğrendin?” diye sorulduğunda, “Edepsizlerden” diye cevap verdi.
Yani birinin yaptığı hareket bizim hoşumuza gitmiyorsa, edepsizlik olarak görüyorsak, onu biz de yapmamalıyız. Biri bizim bir kusurumuzu söyleyince sevinmiyorsak, başkalarının da kusurlarını söylememeliyiz. Biri bizi tenkit edince hoşlanmıyorsak, biz de başkalarını tenkit etmemeliyiz. Kesinlikle, ne niyetle olursa olsun, tartışmadan uzak durmalıyız.
“Tartışma dostların dostluğunu azaltır, düşmanın düşmanlığını artırır” buyurmuşlardır.
Kulağa küpe olacak söz
İmam-ı Gazalî Hazretlerinin Kıyamet ve Âhiret kitabındaki Hadis-i Şerifte, “Yapacağın bir işten, Allahü Teâlâ’nın razı olup olmadığını düşün. Eğer Onun rızasına uygunsa yap, değilse yapma!” buyuruluyor.
Bu Hadis-i Şerif, kulağımıza küpe olursa ömür boyu bize yeter. Bu çok sağlam bir ölçüdür. Bu ölçüye uyarsak, yanlış iş yapmaktan ve günaha girmekten korunmuş oluruz.
Allahu Teâlâ cümlemizi ihlas ile amel eden kullarından eylesin. (Amin)