Liberalizm, Sosyalizm ve Kapitalizm
10 Aralık 2021, Cuma 09:25Muhterem Kardeşlerim…
Kâfire de, Müslüman’a da insan dendiği gibi, İslam’ın ekonomi sistemine de arz ve talep esasına göre yürüdüğü için, Liberal ekonomi deniyor. Fakat devletin iktisadi hayata dokunmamasını isteyen Adam Smith’in liberalizminden ve diğer sistemlerden çok farklıdır.
Uşur, harac, cizye, narh koymak, beytülmalin diğer gelirlerini toplamak ve sarf etmek, devletin elinde olduğu için, İslam iktisadı, başıboş bir liberalizm değildir. İstihsalde özel teşebbüse imkan verir, milli gelirin fertlere taksiminde sosyal adaleti gözetir. İslamiyet, kapital hakimiyetini önlemiş, işçi ile patron arasındaki uçurumu kaldırmak için, işçinin sermayeye ve kâra ortak olmasını sağlamıştır. Herkes parasını, bir işletmeye yatırabilir. Fazla kâr alır. Bundan başka, zenginlerin, fakirlere zekât vermesini emir buyurmuştur. İşte sosyal adaletin temelini bu teşkil eder.
Zekât ile toplanan servet, Beytülmal müessesesini kurmuş, fakirliğin, açlığın önü alınmıştır. Ayrıca patron ile işçi yerine, ortaklık, şirket üyeliği meydana gelmiştir. Herkes seve seve çalışmakta, her emek sahibi, emeğinin karşılığını bulmaktadır.
Hadis-i Şerifte, “İşçiye, alnının teri kurumadan hakkını veriniz” buyurulmaktadır. (İbni Mace)
Zekât, malının kırkta birini, müstahak olana vermek demektir. İslam dininde eli, ayağı tutup da çalışabilenlerin dilenmesi haramdır. Zekât, çalışamayacak derecede hasta ve sakat olanlara ve çalışıp da, güç geçinenlere verilir. Allahü Teâlâ, böyle fakirleri, milletin içinden kırkta bir olarak yaratmıştır. Bunlara zekât veren zengin bir Müslüman, hem dini ibadetini yaparak, Allahü Teâlâ’nın rızasını kazanır, hem de sosyal yardım yaparak, malını, servetini fakirlerin hak ve tecavüzlerinden korumuş olur. İslam dini, ticaret ahlakını da koyarak, sınıf mücadelesini kaldırmıştır.
Dinimizde zaruretsiz narh konmaz. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: Medine’de pahalılık olunca, “Ya Resulallah, fiyatlar yükseliyor. Bize kâr haddi koyunuz” denildi. Peygamber Efendimiz, “Kâr haddi koymayın, fiyat koyan Allahü Teâlâ’dır” buyurdu.
Aynı kitapta, fiyatlar fahiş olarak arttığı, millete zulüm hâline geldiği zaman narh [kâr haddi] koymanın caiz olduğu bildirilmektedir.
Liberal ekonomi sistemi
Batılılar, çeşitli ekonomik sistemleri incelemişler, özel ve hür teşebbüs bulunduğu, serbest rekabete imkan verdiği için İslam'ın serbest ekonomi sistemini beğenmişler ve bunu kendilerine mal etmişlerdir. Bir de buna isim bulmuşlar, adına Liberal ekonomi demişlerdir. [Liberal, eli açık, kerim, cömert, hürriyet taraftarı, hürriyete uygun gibi manalara gelir.]
Liberal kelimesinin ifade ettiği manalar, dinimize aykırı değildir. Ama batının elinde, Adam Smithe ve faizci zihniyete göre değişik şekiller almıştır. Dinimizde ihtikâr, karaborsa, faiz gibi şeyler yoktur. Şu halde, İslam ekonomisi, ilme, ahlaka, doğruluğa, adalete, hürriyete dayanan bir sistemdir. Bunu günümüzde en iyi şekilde Liberal kelimesi anlatmaktadır. Bu güzel sistemi başka bir kelime ile anlatmak yerleşmediği için bu kelime kullanılmaktadır. Sırf kelimeden dolayı yanlış aramak çok yanlış olur.
Batı, İslami sistemlerin hepsini kullansa, hepsine de kendine göre birer isim bulsa, biz de o isimleri alsak ne çıkar? Dinimizde bu manada kelime değil, mahiyet mühimdir. Mesela efendi kelimesi Yunancadır. Bugün Türkçe’ye o kadar yerleşmiş ki, en çok saygı duyduğumuz zatlar için kullanıyoruz. Mesela Peygamber Efendimiz diyoruz. Batıdan gelmiş diye efendi kelimesini kullanmamak yanlış olur. Batılı, Müslümanların bulduğu bir çok keşifleri, matematikteki, cebirdeki, tıptaki ve daha başka ilimlerdeki buluşları kendilerine mal etmiştir. Bunları batı bile bulsaydı, Müslümanların onlardan almalarında bir mahzur yoktu.
“Fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alsın” ve “İlim Çin'de de olsa alın” Hadis-i Şerifleri, dünyanın en uzak yerinde, hatta kâfirlerde bile olsa ilim öğrenmeyi emretmekte, batıdan gelme diyerek fenni reddetmemek gerektiğini bildirmektedir.
Liberal ekonomi gibi, Cumhuriyet sistemleri de farklı uygulanmaktadır. Mesela Rusya'da komünizm, İngiltere'de Krallık, Libya'da Sosyalizm, Mısır ve Suriye gibi yerlerde ise gayrı İslami bir idare şekli olarak uygulanmaktadır. Nasıl ki, beşeri sistemlerin başına İslam kelimesini koymakla mesela "İslam Cumhuriyeti" demekle, o sistemin İslami olması mümkün değilse, liberal kelimesini de, Müslümanlar kullanmakla, dine aykırı bir şey yapmış olmazlar.
Sosyalist ve kapitalist
Önce bunların kısaca bir tariflerini yapalım:
Komünizm: Dinleri inkâr esasına dayanan, bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum düzenini savunan felsefî görüş.
Sosyalizm: Komünizmin birinci aşaması olup, onun sulandırılmış şekli.
Kapitalizm: Dinlere karışmayan veya dinleri sömürebilen, üretim araçlarının sahipliğinin ve denetiminin kârını artırmak amacındaki özel kesimin elinde olduğu, özel mülkiyet, seçim hürriyetine, sınırlı devlet ve serbest rekabete dayalı iktisadi ve sosyal sistem.
Bir Müslüman, kapitalist olursa kâfir olmuş olmaz. Günahkâr olur. Ama komünist olursa, dinsiz olacağı için kâfir olur. Genelde S. Kutup gibi sosyalist zihniyetli kimseler, Müslüman ismini beğenmeyip kendilerine İslamcı diyorlar.
Hiçbir İslam Âlimi, “İslamcıyım” dememiştir. Türkçe’de genelde -ci, -cü, -cı, -cu ekleri isim ve sıfat üreten bir ektir. İsim olarak, sütçü, balıkçı, şarkıcı gibi o işin ticaretini yapan kimseye denir. Sıfat olarak pilavcı, esrarcı, yakıcı, yıkıcı, bölücü gibi kelimeler, o şeyi yiyene ve o işten zevk alana denir. İslamcı, dinci de bunları andırıyor. İslam’ı ve dini yiyip bitirmekle zevk alan veya onun ticaretini yapan kimse gibidir. Bunun için de hiç kimse dinci veya İslamcı olmamalı, sadece Müslüman olmalı. Müslümanlığı, sosyalizme ve kapitalizme yakın görmemelidir.
Allahü Teâlâ cümlemizi dinini en doğru şekilde öğrenen ve yaşayan, Kendisine layık Kul, Habibine layım Ümmet eylesin. (Amin)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum