Medya ile siyasetin birbirine girmiş utanç verici ilişkilerinde, paçaları balçıktan çıkmayanların "açık"ları bir bir deşifre olunca, ülkedeki şaşkınlık büyümeye devam ediyor...
Fethullahçıların; eski CHP lideri Deniz Baykal'dan MHP milletvekillerine, yargı mensuplarından bürokratlara kadar herkesi kaset tuzağıyla teslim almaya çalıştığı bir karanlık "açık"lar dönemi Türkiye'yi nasıl sarstıysa, şimdilerde de kirli ilişkileri bir bir deşifre olanların mide bulandırıcı kişisel "açık"ları konuşuluyor...
Rüşvetin, yağmanın, yap-işlet-devret rezaletinin özelleştirme tuzağıyla, vergi açığının siyasi ilişkilerle, liyakatsizliğin torpil rezaletiyle ve banka hortumculuğunun yandaş medyacılıkla kapatıldığı bir ülkede, farklı güçlerin çıkar kavgası derinleşince, akıllara bile gelmeyen figürlerin karanlık "açık"ları da deşifre olmaktan kurtulamıyor!..
İşte son aylarda Sedat Peker bu konuda tozu dumana katan belgelerle sadece rezaletlerin üstünü kapatanların değil, "açık"larını örtemeyen figürlerin utanç verici ilişkilerini de bir bir ortaya seriyor...
Savcılar harekete geçmese de, devlet devletliğini yapmasa da, Peker'in "kibrit kutusu" diye nitelendirdiği bir arşivi değil, belli ki balçıkla dolu bir mağaranın kapısını yavaş yavaş açması, satılık gazetecisinden kirli siyasetçisine kadar herkesi paniğe sevk ediyor, skandalların öyle kolay bitmeyeceği de anlaşılıyor...
Yani konu, rezaletlerin üstünü kapatmak ya da kapatılmayacak kadar büyük "açık"lar olunca, belli ki bu ülkede daha büyük skandallar, rezillikler deşifre olmaktan kurtulamayacak...
Velhasıl bir dönem Meksika'dan çuvalla alınan ve yüzlerce bölüm yayınlanan çetrefilli, entrikalı pembe dizilerdeki rezaletleri bile çok geride bıraktı medya-siyaset ilişkilerindeki kirli olaylar!..
KASET, TUZAK, "İCRA!.."
Evet; "kaseti var" deyimi ülkenin siyasetçisinden gazetecisine, bürokratından magazincisine kadar birçok kesimi sindirmişken, rezaletlerin ve skandalların, Sedat Peker'in sürekli gündeme getirdiği "kibrit kutusu"na sığmayacak boyutta olduğu her olayda anlaşılıyor...
Artık sırada sadece "kaseti var" değil, "açığı var" iddiası da bir korku ve panik unsuru olarak, özellikle medya-siyaset hattında, kirli ilişkilerin batağındaki kiralıkları, satılmışları ürkütmeye devam ediyor!!!
Sağcısından solcusuna, dincisinden liboşuna kadar bir dönem onlarca figürün kaset tehdidiyle bertaraf edildiği ya da teslim alındığı bir ülkede, kimler hedef tahtasına konulmadı ki?..
Atatürkçü geçinen eski bir gazetenin yöneticilerinin kaset tuzağıyla (!!!) görevden uzaklaştırıldığı dönemde, bir kalçası FETÖ'cülerin diğer kalçası PKK'lı avukat ortağının kucağında olan iftiracı-alkolik bir zavallının cemaate ajanlık yaparak sıradan bir şirket memurluğundan tepe noktanın "icra"cılığına gelmesinin üzeri de kapatılamadı...
Çünkü o zavallı ajan, gazeteyi cemaate teslim edince, kripto FETÖ'cü ve de iftiracı ortaklarıyla birlikte gözünü Silivri'de açarken, kaset tuzağında iş birliği yaptığı FETÖ'cüler de, kendileri de, kaset kurbanı gazete yöneticisi de medyadan çekiliverdi!!!
Konu siyasetin, cemaatlerin, tarikatların ve istihbarat örgütlerinin kucağına oturmuş medya rezilliği olunca; pislikleri "kapak" olanlar da bitmiyor, "açık"ları derya kadar olanlar da!..
Daha geçen haftalarda Peker'i hedef alan bir televizyon kanalının CEO'sunun eşcinsel ilişkileri deşifre edilince, herkeste bir panik başladı ki, sormayın gitsin...
Hatta bu sırada Peker'e meydan okumaya kalkışan eski bir Adnan Hoca müridi ve iktidar yalakası, Peker'in kaset konusunu gündeme getirmesinin ardından suspus kesilince, kiralık kalemini bir kadın sinema oyuncusuna çevirerek, gündemi değiştirmek zorunda kalmış, ancak sert eleştirilerin ve öfkenin hedefi olmaktan kurtulamamıştı...
Kaset olayı bir tek sağcıyı, solcuyu, medyacıyı teslim almıyor bu ülkede...
Arkasında binlerce müridin dolaştığı şeyh, hoca kılıklı zatlar içerisinde bile kaset tehdidinin pervasızlığına şaşırmayan yok artık!..
İşte İsmailağa cemaati içerisindeki post kavgası derinleşince, kaset konusu bizzat Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yü hedef almış ve Türkiye yeni bir bel altı tartışmanın içerisine sürüklenmiş, "açık" konusunun ise din, iman dinlemediği anlaşılmıştı...
BALÇIĞIN KAPATTIĞI ASIL "AÇIK"LAR!..
Evet; Fethullahçılardan İsmailağa cemaatine ulaşan skandalları deşifre etme pazarı nasıl oluyor da kendini Müslüman diye pazarlayan insanlar içerisinde bu kadar pervasız hale geliyor, işte onu da müritler düşünsün...
Çünkü ağızlarından Allah'ı, kitabı, peygamberi düşürmeyenlerin rant, çıkar ve post uğruna amansız bir mücadeleye girerken, en çok da Mevlana'nın, "kusurları örtmede gece gibi ol" öğüdünü yerle bir etmeleri çok şaşırtıcı...
Sezgin Baran Korkmaz'ın çevresindeki satılıklar yüzünden, konumuz "medya"tik figürlerin ve ikiyüzlü siyasilerin "açık"larına gelince, mesele olabildiğince derin vesselam...
Sevgililerini delege oyunlarıyla partilerin tepesine çıkartarak rezil olanların "siyasi ahlak" twitleri atması ve bir dönem Şişli çevresini yağmalayan belediye başkanlarının, ellerinde güllerle sokak sokak dolaşarak (ne kadar kanunsuz mesele varsa) "af"tan söz etmesi de eski "açık"ları kapatmaya yetmiyor artık...
Ya da kitleleri, Atatürk sömürüsüyle istifaya zorladıkları muhalefet partilerinin tepesine oturan, yönettiği televizyonda PKK'lıları, FETÖ'cüleri, CHP ve Atatürk düşmanlarını konuşturan İzmir vekillerinin, Atatürk'ün arkasına sığınması da iki yüzlülüğün açığını artık kapatamıyor!!!
Yazıya "kasetli 'açık'lar ülkesi" başlığını atarken, asıl derdimiz dizlerine kadar balçığa saplanmış ikiyüzlü siyaset tellalları ile satılık medya soytarılarını anlatmak değildi...
Memleket ısrarla bu rezilliklerle "meşgul" edilirken, asıl derdimiz Ocak ayından bu yana 13,5 milyar dolarlık yabancı sermayenin dışarıya kaçması ve dış ticaret "açığı"nın son altı ayda 51 milyar dolara ulaşmasını anlatmaktı...
Bir ülkede karanlık iyice çirkefleşince, aydınlığı anlatmaya yer kalmıyor çünkü!..
İster siyasetçi olsun, ister medyacı, içinde debelendikleri balçık çok derin ve hiçbir kapak kanalizasyondaki "açık"ları kapatamıyor artık!!!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Kasetli ''AÇIK''lar ülkesi!!!
Medya ile siyasetin birbirine girmiş utanç verici ilişkilerinde, paçaları balçıktan çıkmayanların "açık"ları bir bir deşifre olunca, ülkedeki şaşkınlık büyümeye devam ediyor...
Fethullahçıların; eski CHP lideri Deniz Baykal'dan MHP milletvekillerine, yargı mensuplarından bürokratlara kadar herkesi kaset tuzağıyla teslim almaya çalıştığı bir karanlık "açık"lar dönemi Türkiye'yi nasıl sarstıysa, şimdilerde de kirli ilişkileri bir bir deşifre olanların mide bulandırıcı kişisel "açık"ları konuşuluyor...
Rüşvetin, yağmanın, yap-işlet-devret rezaletinin özelleştirme tuzağıyla, vergi açığının siyasi ilişkilerle, liyakatsizliğin torpil rezaletiyle ve banka hortumculuğunun yandaş medyacılıkla kapatıldığı bir ülkede, farklı güçlerin çıkar kavgası derinleşince, akıllara bile gelmeyen figürlerin karanlık "açık"ları da deşifre olmaktan kurtulamıyor!..
İşte son aylarda Sedat Peker bu konuda tozu dumana katan belgelerle sadece rezaletlerin üstünü kapatanların değil, "açık"larını örtemeyen figürlerin utanç verici ilişkilerini de bir bir ortaya seriyor...
Savcılar harekete geçmese de, devlet devletliğini yapmasa da, Peker'in "kibrit kutusu" diye nitelendirdiği bir arşivi değil, belli ki balçıkla dolu bir mağaranın kapısını yavaş yavaş açması, satılık gazetecisinden kirli siyasetçisine kadar herkesi paniğe sevk ediyor, skandalların öyle kolay bitmeyeceği de anlaşılıyor...
Yani konu, rezaletlerin üstünü kapatmak ya da kapatılmayacak kadar büyük "açık"lar olunca, belli ki bu ülkede daha büyük skandallar, rezillikler deşifre olmaktan kurtulamayacak...
Velhasıl bir dönem Meksika'dan çuvalla alınan ve yüzlerce bölüm yayınlanan çetrefilli, entrikalı pembe dizilerdeki rezaletleri bile çok geride bıraktı medya-siyaset ilişkilerindeki kirli olaylar!..
KASET, TUZAK, "İCRA!.."
Evet; "kaseti var" deyimi ülkenin siyasetçisinden gazetecisine, bürokratından magazincisine kadar birçok kesimi sindirmişken, rezaletlerin ve skandalların, Sedat Peker'in sürekli gündeme getirdiği "kibrit kutusu"na sığmayacak boyutta olduğu her olayda anlaşılıyor...
Artık sırada sadece "kaseti var" değil, "açığı var" iddiası da bir korku ve panik unsuru olarak, özellikle medya-siyaset hattında, kirli ilişkilerin batağındaki kiralıkları, satılmışları ürkütmeye devam ediyor!!!
Sağcısından solcusuna, dincisinden liboşuna kadar bir dönem onlarca figürün kaset tehdidiyle bertaraf edildiği ya da teslim alındığı bir ülkede, kimler hedef tahtasına konulmadı ki?..
Atatürkçü geçinen eski bir gazetenin yöneticilerinin kaset tuzağıyla (!!!) görevden uzaklaştırıldığı dönemde, bir kalçası FETÖ'cülerin diğer kalçası PKK'lı avukat ortağının kucağında olan iftiracı-alkolik bir zavallının cemaate ajanlık yaparak sıradan bir şirket memurluğundan tepe noktanın "icra"cılığına gelmesinin üzeri de kapatılamadı...
Çünkü o zavallı ajan, gazeteyi cemaate teslim edince, kripto FETÖ'cü ve de iftiracı ortaklarıyla birlikte gözünü Silivri'de açarken, kaset tuzağında iş birliği yaptığı FETÖ'cüler de, kendileri de, kaset kurbanı gazete yöneticisi de medyadan çekiliverdi!!!
Konu siyasetin, cemaatlerin, tarikatların ve istihbarat örgütlerinin kucağına oturmuş medya rezilliği olunca; pislikleri "kapak" olanlar da bitmiyor, "açık"ları derya kadar olanlar da!..
Daha geçen haftalarda Peker'i hedef alan bir televizyon kanalının CEO'sunun eşcinsel ilişkileri deşifre edilince, herkeste bir panik başladı ki, sormayın gitsin...
Hatta bu sırada Peker'e meydan okumaya kalkışan eski bir Adnan Hoca müridi ve iktidar yalakası, Peker'in kaset konusunu gündeme getirmesinin ardından suspus kesilince, kiralık kalemini bir kadın sinema oyuncusuna çevirerek, gündemi değiştirmek zorunda kalmış, ancak sert eleştirilerin ve öfkenin hedefi olmaktan kurtulamamıştı...
Kaset olayı bir tek sağcıyı, solcuyu, medyacıyı teslim almıyor bu ülkede...
Arkasında binlerce müridin dolaştığı şeyh, hoca kılıklı zatlar içerisinde bile kaset tehdidinin pervasızlığına şaşırmayan yok artık!..
İşte İsmailağa cemaati içerisindeki post kavgası derinleşince, kaset konusu bizzat Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yü hedef almış ve Türkiye yeni bir bel altı tartışmanın içerisine sürüklenmiş, "açık" konusunun ise din, iman dinlemediği anlaşılmıştı...
BALÇIĞIN KAPATTIĞI ASIL "AÇIK"LAR!..
Evet; Fethullahçılardan İsmailağa cemaatine ulaşan skandalları deşifre etme pazarı nasıl oluyor da kendini Müslüman diye pazarlayan insanlar içerisinde bu kadar pervasız hale geliyor, işte onu da müritler düşünsün...
Çünkü ağızlarından Allah'ı, kitabı, peygamberi düşürmeyenlerin rant, çıkar ve post uğruna amansız bir mücadeleye girerken, en çok da Mevlana'nın, "kusurları örtmede gece gibi ol" öğüdünü yerle bir etmeleri çok şaşırtıcı...
Sezgin Baran Korkmaz'ın çevresindeki satılıklar yüzünden, konumuz "medya"tik figürlerin ve ikiyüzlü siyasilerin "açık"larına gelince, mesele olabildiğince derin vesselam...
Sevgililerini delege oyunlarıyla partilerin tepesine çıkartarak rezil olanların "siyasi ahlak" twitleri atması ve bir dönem Şişli çevresini yağmalayan belediye başkanlarının, ellerinde güllerle sokak sokak dolaşarak (ne kadar kanunsuz mesele varsa) "af"tan söz etmesi de eski "açık"ları kapatmaya yetmiyor artık...
Ya da kitleleri, Atatürk sömürüsüyle istifaya zorladıkları muhalefet partilerinin tepesine oturan, yönettiği televizyonda PKK'lıları, FETÖ'cüleri, CHP ve Atatürk düşmanlarını konuşturan İzmir vekillerinin, Atatürk'ün arkasına sığınması da iki yüzlülüğün açığını artık kapatamıyor!!!
Yazıya "kasetli 'açık'lar ülkesi" başlığını atarken, asıl derdimiz dizlerine kadar balçığa saplanmış ikiyüzlü siyaset tellalları ile satılık medya soytarılarını anlatmak değildi...
Memleket ısrarla bu rezilliklerle "meşgul" edilirken, asıl derdimiz Ocak ayından bu yana 13,5 milyar dolarlık yabancı sermayenin dışarıya kaçması ve dış ticaret "açığı"nın son altı ayda 51 milyar dolara ulaşmasını anlatmaktı...
Bir ülkede karanlık iyice çirkefleşince, aydınlığı anlatmaya yer kalmıyor çünkü!..
İster siyasetçi olsun, ister medyacı, içinde debelendikleri balçık çok derin ve hiçbir kapak kanalizasyondaki "açık"ları kapatamıyor artık!!!