Üzerinden 23 yıl geçen ve 18 binden fazla insanın ölümüne yol açan Marmara depreminden bir nebze ders alınmazken, daha 15 gün önce meydana gelen Maraş depremi bile devlete, topluma yeterince uyarı yapmadı...
İşte hasarlı evlere girmeyin çağrılarına rağmen, önceki akşam Hatay'da meydana gelen 6.4 ve 5.8 şiddetindeki depremlerde 6 kişi öldü, 18'i ağır olmak üzere 80'den fazla yurttaş da yaralandı...
Peki; Maraş'ta, büyük sarsıntıyla, gürültüyle yürekleri hoplatan ve milyonlarca insana büyük korku yaşatan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki depremin yarattığı panik geçmişçesine, insanları gaflete düşüren nedir acaba?..
Tedbirsizliğin kadercilik anlayışı ile örtülmeye çalışıldığı bir ülkede, Maraş depreminden ders almadan Hatay'daki son depremde yaşamını yitirenleri düşündükçe, özellikle Marmara depreminin bu ülkede hiç kimseye uyarı yapmadığı bir kez daha ortaya çıkıyor...
Çünkü 1999 yılından bu yana Hatay, Maraş, Adana, Malatya ve çevresine dikkat çeken bilim adamlarının dilinde tüy bitti ama ne müteahhitler, ne devlet, ne yerel yönetimler, ne de yurttaşlar uyandı, sorumlular tedbirlere sırtını döndü ve herkes gaflet içerisinde, bir büyük facianın kucağına düştü...
İşte önce Maraş, ardından da Hatay'da 15 gün arayla meydana gelen depremler bir kez daha dikkatleri İstanbul'a çevirirken, vurdumduymazlık da ne yazık ki sürüyor...
Peki; yerbilimci Naci Görür ve diğer jeoloji uzmanlarının tıpkı yıllardır Maraş depremine dikkat çektikleri gibi, İstanbul'a yönelik ezeli uyarıları acaba kimlere ders verecek?..
DEPREMİN ELİ KULAĞINDA!!!
Güneydoğu'dan Akdeniz Bölgesi'ne kadar yüzbinlerce insan deprem korkusuyla batıya kaçarken, Türkiye'nin en büyük metropolü yine gündemde ve yine uyarıların hedefinde...
İşte Profesör Celal Şengör ısrarla İstanbul'daki olası depreme dikkat çekerken, çarpıcı bir hesaplama da yapıyor... Diyor ki Şengör;
''Yaklaşık her 250 senede bir büyük bir deprem vuruyor İstanbul'u... En son büyük deprem 1766'da olmuştu... Bu hesaba göre, üzerine 250 yıl koyarsak 2016 yapıyor... Eee.. işte eli kulağında."
Yıllardır bıkmadan usanmadan olası İstanbul depremine dikkat çeken Prof. Dr. Naci Görür ise televizyonların canlı yayınlarında bir kez daha şu saptamalarda bulundu; "Marmara fayı kırıldı, kırılacak... Kırılırsa minimum 7.2 büyüklüğünde deprem üretecek... Halbuki yapılan çalışmalar gösteriyor ki, bu fayın güneyinde stres birikimi kuzeyinden çok daha fazla... Marmara'nın güney kısmında..."
Bir başka yer bilimci Profesör Ahmet Ercan'ın aşağıdaki uyarıları ise 23 yıldır alınmayan önlemlere vurgu yapıyor;
"İstanbul'da 3 yıl içinde depremi bilsek ne işe yarar ki?.. 1 milyon 700 bin evin yüzde 70'i çarpık... Düzeltmek için en az 20 yıl ile 25 milyar dolar gerekli... Bu para var mı?.."
Evet; işte bu saptamalar sadece olası tehdide dikkat çekmiyor, geçmişte İstanbul'un bağrına saplanan ihanete de vurgu yapmış oluyor...
İBB'nin "en az 600 bin bina tehdit altında, 150 bininin acilen yıkılması gerekiyor" şeklindeki uyarılarına rağmen, bırakın tedbir alınmasını, tam aksine Türkiye'nin en büyük şehri depreme hazırlık konusunda adeta kaderine terk edilmiş, 1999 sonrası alınan önlemler ise pervasızca yok edilmiş!..
BARBARLIĞI KİM DURDURACAK?..
Evet; İstanbul'da Beylikdüzü'nden Bağcılar'a, Güngören'den Esenler'e, Esenyurt'tan Bakırköy, Zeytinburnu ve çevresine kadar çok geniş bir alanda imar katliamı durmuyor...
Silivri'ye kadar uzanan tarım alanlarında bile 20-30 katlı devasa siteler yapılırken, İstanbul'dan Avrupa yakasındaki en az 8 ilçede bir avuç yeşil alan kalmamış, kıyı şeritleri yağmalanmış, pervasızca sürdürülen çarpık kentleşmeyle olası İstanbul depremi için adeta zemin hazırlamış...
Peki, bir taraftan bu rezalet devam ederken, 1999 depremi sonrası alınan önlemlerin ihanete uğramasına ne demeli?..
Şu rezalete, skandala ve utanmazca sürdürülen açgözlülüğün vahim sonucuna bakar mısınız;
İstanbul'da afet toplanma alanı olarak belirlenen 493 bölgeden 416'sına 2019 yılına kadar rezidans, AVM ve gökdelenler kondurulmuş, ne yazık ki acil ulaşım güzergahları bile otopark haline getirilmiş...
Yani çarpık kentleşme ve gökdelen furyası İstanbul'un nefesini keserken, deprem toplanma alanlarının bile ranta açılması kentin kalbine hançer saplamış...
Peki; AFAD, 7.5 şiddetinde bir depremde İstanbul'da 40 binden fazla binanın yıkılacağını, en az 30 bin kişinin yaşamını yitireceğini ve 2.5 milyon yurttaşın da barınma sıkıntısı yaşayacağını öngörmüşken, devlet, iktidar, muhalefet, yerel yönetimler ve kamu kuruluşlarında rüşvetle her şeyi yaptıran insanlık düşmanı, pervasız müteahhit tayfası ile her türlü rezalete göz yumdukları Maraş depreminde de ortaya çıkan sözde yapı denetim ofisleri ne zaman uyanacak acaba?..
Sözün özü nettir; 1999'da 18 bin kişinin ölümünden ders almayan iktidarlar ve yerel yönetimler, 20 milyon insanın yaşadığı İstanbul'a daha ne kadar ihanet edecekler?..
Ne zaman kendine gelecek, ne zaman akıllanacak iktidar, muhalefet, yerel yönetimler ve rant, rüşvet çarkında ülkeye, millete ihanet eden açgözlüler?.. İstanbul'da yüzbinlerce insan öldükten sonra mı duracak kente yönelik o acımasız barbarlık?..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
İstanbul, ihanet ve felaket!!!
Üzerinden 23 yıl geçen ve 18 binden fazla insanın ölümüne yol açan Marmara depreminden bir nebze ders alınmazken, daha 15 gün önce meydana gelen Maraş depremi bile devlete, topluma yeterince uyarı yapmadı...
İşte hasarlı evlere girmeyin çağrılarına rağmen, önceki akşam Hatay'da meydana gelen 6.4 ve 5.8 şiddetindeki depremlerde 6 kişi öldü, 18'i ağır olmak üzere 80'den fazla yurttaş da yaralandı...
Peki; Maraş'ta, büyük sarsıntıyla, gürültüyle yürekleri hoplatan ve milyonlarca insana büyük korku yaşatan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki depremin yarattığı panik geçmişçesine, insanları gaflete düşüren nedir acaba?..
Tedbirsizliğin kadercilik anlayışı ile örtülmeye çalışıldığı bir ülkede, Maraş depreminden ders almadan Hatay'daki son depremde yaşamını yitirenleri düşündükçe, özellikle Marmara depreminin bu ülkede hiç kimseye uyarı yapmadığı bir kez daha ortaya çıkıyor...
Çünkü 1999 yılından bu yana Hatay, Maraş, Adana, Malatya ve çevresine dikkat çeken bilim adamlarının dilinde tüy bitti ama ne müteahhitler, ne devlet, ne yerel yönetimler, ne de yurttaşlar uyandı, sorumlular tedbirlere sırtını döndü ve herkes gaflet içerisinde, bir büyük facianın kucağına düştü...
İşte önce Maraş, ardından da Hatay'da 15 gün arayla meydana gelen depremler bir kez daha dikkatleri İstanbul'a çevirirken, vurdumduymazlık da ne yazık ki sürüyor...
Peki; yerbilimci Naci Görür ve diğer jeoloji uzmanlarının tıpkı yıllardır Maraş depremine dikkat çektikleri gibi, İstanbul'a yönelik ezeli uyarıları acaba kimlere ders verecek?..
DEPREMİN ELİ KULAĞINDA!!!
Güneydoğu'dan Akdeniz Bölgesi'ne kadar yüzbinlerce insan deprem korkusuyla batıya kaçarken, Türkiye'nin en büyük metropolü yine gündemde ve yine uyarıların hedefinde...
İşte Profesör Celal Şengör ısrarla İstanbul'daki olası depreme dikkat çekerken, çarpıcı bir hesaplama da yapıyor... Diyor ki Şengör;
''Yaklaşık her 250 senede bir büyük bir deprem vuruyor İstanbul'u... En son büyük deprem 1766'da olmuştu... Bu hesaba göre, üzerine 250 yıl koyarsak 2016 yapıyor... Eee.. işte eli kulağında."
Yıllardır bıkmadan usanmadan olası İstanbul depremine dikkat çeken Prof. Dr. Naci Görür ise televizyonların canlı yayınlarında bir kez daha şu saptamalarda bulundu; "Marmara fayı kırıldı, kırılacak... Kırılırsa minimum 7.2 büyüklüğünde deprem üretecek... Halbuki yapılan çalışmalar gösteriyor ki, bu fayın güneyinde stres birikimi kuzeyinden çok daha fazla... Marmara'nın güney kısmında..."
Bir başka yer bilimci Profesör Ahmet Ercan'ın aşağıdaki uyarıları ise 23 yıldır alınmayan önlemlere vurgu yapıyor;
"İstanbul'da 3 yıl içinde depremi bilsek ne işe yarar ki?.. 1 milyon 700 bin evin yüzde 70'i çarpık... Düzeltmek için en az 20 yıl ile 25 milyar dolar gerekli... Bu para var mı?.."
Evet; işte bu saptamalar sadece olası tehdide dikkat çekmiyor, geçmişte İstanbul'un bağrına saplanan ihanete de vurgu yapmış oluyor...
İBB'nin "en az 600 bin bina tehdit altında, 150 bininin acilen yıkılması gerekiyor" şeklindeki uyarılarına rağmen, bırakın tedbir alınmasını, tam aksine Türkiye'nin en büyük şehri depreme hazırlık konusunda adeta kaderine terk edilmiş, 1999 sonrası alınan önlemler ise pervasızca yok edilmiş!..
BARBARLIĞI KİM DURDURACAK?..
Evet; İstanbul'da Beylikdüzü'nden Bağcılar'a, Güngören'den Esenler'e, Esenyurt'tan Bakırköy, Zeytinburnu ve çevresine kadar çok geniş bir alanda imar katliamı durmuyor...
Silivri'ye kadar uzanan tarım alanlarında bile 20-30 katlı devasa siteler yapılırken, İstanbul'dan Avrupa yakasındaki en az 8 ilçede bir avuç yeşil alan kalmamış, kıyı şeritleri yağmalanmış, pervasızca sürdürülen çarpık kentleşmeyle olası İstanbul depremi için adeta zemin hazırlamış...
Peki, bir taraftan bu rezalet devam ederken, 1999 depremi sonrası alınan önlemlerin ihanete uğramasına ne demeli?..
Şu rezalete, skandala ve utanmazca sürdürülen açgözlülüğün vahim sonucuna bakar mısınız;
İstanbul'da afet toplanma alanı olarak belirlenen 493 bölgeden 416'sına 2019 yılına kadar rezidans, AVM ve gökdelenler kondurulmuş, ne yazık ki acil ulaşım güzergahları bile otopark haline getirilmiş...
Yani çarpık kentleşme ve gökdelen furyası İstanbul'un nefesini keserken, deprem toplanma alanlarının bile ranta açılması kentin kalbine hançer saplamış...
Peki; AFAD, 7.5 şiddetinde bir depremde İstanbul'da 40 binden fazla binanın yıkılacağını, en az 30 bin kişinin yaşamını yitireceğini ve 2.5 milyon yurttaşın da barınma sıkıntısı yaşayacağını öngörmüşken, devlet, iktidar, muhalefet, yerel yönetimler ve kamu kuruluşlarında rüşvetle her şeyi yaptıran insanlık düşmanı, pervasız müteahhit tayfası ile her türlü rezalete göz yumdukları Maraş depreminde de ortaya çıkan sözde yapı denetim ofisleri ne zaman uyanacak acaba?..
Sözün özü nettir; 1999'da 18 bin kişinin ölümünden ders almayan iktidarlar ve yerel yönetimler, 20 milyon insanın yaşadığı İstanbul'a daha ne kadar ihanet edecekler?..
Ne zaman kendine gelecek, ne zaman akıllanacak iktidar, muhalefet, yerel yönetimler ve rant, rüşvet çarkında ülkeye, millete ihanet eden açgözlüler?.. İstanbul'da yüzbinlerce insan öldükten sonra mı duracak kente yönelik o acımasız barbarlık?..