Yıl 1960 27 mayıs günürahmetliMenderesekarşıaskeri darbe yapıldı. O tarihte Urfa lisesinde okuyorum. Okulun kapanmasına birkaç gün var. Suruca gitmem için bir vasıtaya binmem lazım. Yolaçıktığımdaaskerleryasak buradan öteye geçemezsin dediler . Mecburen geridöndümbirkaçgünböylegeçtiammaperişaniyet son safhada. Cadde ve sokaklarda kimseler yok,insaniihtiyaçlarıbiletemin etmek nerede ise imkânsız.
1971 yılında yapılan askeri darbede halkın sokağa çıkmaması için tüm tedbirler alınmıştı. Kendi evinde hapishane hayatı yaşayan bir halk vardı. Bu darbeleri anlatan bir çok kitaplar yazıldı.
1982 askeri darbesinde bizatihi şahitolduğumve yaşadığım iki hatırayı nakletmeden geçemeyeceğim.
1982 darbesinden sonra Ceylanpınar ilçe olmuştu. Şanlıurfa ağır ceza mahkemelerinde yazı işleri müdürü iken tayinimi Ceylanpınar’a istedim Bura da Adliye yazı işleri müdürlüğü Noterlik ve İcra müdürlüğü görevlerini birlikte yürütecektim.
Nihayet kararnamem imzalandı. Ceylanpınar da göreve başladım. Bir sabah yanıma iyi giyinmiş elinde siyah çantası olan biri geldi. Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinin bir yıllık sütünü alacakmış çiftlikle antlaşma yapılmış kaba taslak bir yıllık sütün alınması için noterden işlem yapılması gerekli olduğundan tahminen ne kadar masraf olacağını sordu. Tam olmasa da kaba taslak o zamanın parası ile bir buçuk milyon lira olduğunu söyledim. O zamanlar bir buçuk milyon çok büyük bir para idi.
Adam çekip gitti aradan bir ay kadar geçti Maliye Bakanlığından bana resmi bir yazı geldi. Bu yazıda çiftliğin bir yıllık sütünü alacak olan şirketten harç ve damga vergisi alınmayacaktı.
Bir müddet sonra o adam da elindeki bir yazı örneği ile yanıma geldi. Noterle ilgili işlemi yaptım ve sadece bir lira aldım.
Ceylanpınar devlet üretme çiftliğinde binlerce koyun ve sığır vardı. Bunların günlük sütü tonlarla ifade ediliyordu.
Çiftlikteki hayvanlar, işçi, ve bütün tesisler devletindi. Antlaşmayı yapan firma peynir yapmak üzere sadece birkaç usta getirdi her gün tonlarca peynir üretiliyordu ve üç kadar sonra da devletin televizyonunda reklama başladı.
Bir müddet sonra adliye müfettişi geldi. İşlemleri inceledi. O şirkete ait işlemi önüne koydu ve bana hitaben “senin yedi sülalen bu yaptığın işlemin parasını ödeyemez. Neden bu şirketten vergileri almadın “ dedi Kasada sakladığım Maliye Bakanlığının yazısını önüne koydum. Dikkatle okudu. Sayın müfettiş dedim Ankara’da büyük işler oluyor evvela orayı teftiş etmek lazım.
O dönem de Ceylanpınar’a nerede ise her hafta bir askeri helikopter belkiyüzlerce kilometre uzaktangelerek çiftliğin ürettiği ürünleri almak için böyle bir yola rahatlıkla başvuruyorlardı.Çiftlik bazıları için tam bir çiftlikti.
1985 yılında tekrar Urfa da ki eski görevime döndüm, Köyümüzün bağlı olduğu karakola bir genç yaşta başçavuş tayin edilmiş. Dedesi babası yaşındaki adamlara öyle küfürler savuruyor ki ağza alınmaz. Köyümüzün muhtarı kardeşimdi birkaç muhtarla beraber yanıma geldiler, durumu anlattılar.
Bende jandarma komutanı olan yüzbaşının yanına gittim şikayetleri ilettim. Ama nafile aynı zülüm devam ediyordu. On kadar muhtar birlikte Genelkurmay, Jandarma genel Komutanlığına birlikte imzaladıkları dilekçe ile şikayetlerini bildirdiler. . Şikayet edenlerin vay haline. Karakol komutanı her gün muhtarların evine baskın yapıyor yapmadık zülüm ve hakaret kalmıyordu. Muhtarlar bu vahşi baskı ya dayanamayıp şikayetlerini geri aldılar. Sanki büyük bir suç işlemişlerdi.
Darbeler döneminde neler olmadı ki insanlara dışkı yedirmeler insanları çırılçıplak soyarak şahsiyetiyle oynamalar bin bir türlü işkenceler bunları biliyoruz elbette.
Darbelerden sonra ülkenin yönetimini ele alan üç askeri darbe gördüm Hemen hemen hepsi birbirinin kopyası gibiydi.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
İhtilallerden bazı hatıralar
Yıl 1960 27 mayıs günü rahmetli Menderese karşı askeri darbe yapıldı. O tarihte Urfa lisesinde okuyorum. Okulun kapanmasına birkaç gün var. Suruca gitmem için bir vasıtaya binmem lazım. Yola çıktığımda askerler yasak buradan öteye geçemezsin dediler . Mecburen geri döndüm birkaç gün böyle geçti amma perişaniyet son safhada. Cadde ve sokaklarda kimseler yok, insani ihtiyaçları bile temin etmek nerede ise imkânsız.
1971 yılında yapılan askeri darbede halkın sokağa çıkmaması için tüm tedbirler alınmıştı. Kendi evinde hapishane hayatı yaşayan bir halk vardı. Bu darbeleri anlatan bir çok kitaplar yazıldı.
1982 askeri darbesinde bizatihi şahit olduğum ve yaşadığım iki hatırayı nakletmeden geçemeyeceğim.
1982 darbesinden sonra Ceylanpınar ilçe olmuştu. Şanlıurfa ağır ceza mahkemelerinde yazı işleri müdürü iken tayinimi Ceylanpınar’a istedim Bura da Adliye yazı işleri müdürlüğü Noterlik ve İcra müdürlüğü görevlerini birlikte yürütecektim.
Nihayet kararnamem imzalandı. Ceylanpınar da göreve başladım. Bir sabah yanıma iyi giyinmiş elinde siyah çantası olan biri geldi. Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinin bir yıllık sütünü alacakmış çiftlikle antlaşma yapılmış kaba taslak bir yıllık sütün alınması için noterden işlem yapılması gerekli olduğundan tahminen ne kadar masraf olacağını sordu. Tam olmasa da kaba taslak o zamanın parası ile bir buçuk milyon lira olduğunu söyledim. O zamanlar bir buçuk milyon çok büyük bir para idi.
Adam çekip gitti aradan bir ay kadar geçti Maliye Bakanlığından bana resmi bir yazı geldi. Bu yazıda çiftliğin bir yıllık sütünü alacak olan şirketten harç ve damga vergisi alınmayacaktı.
Bir müddet sonra o adam da elindeki bir yazı örneği ile yanıma geldi. Noterle ilgili işlemi yaptım ve sadece bir lira aldım.
Ceylanpınar devlet üretme çiftliğinde binlerce koyun ve sığır vardı. Bunların günlük sütü tonlarla ifade ediliyordu.
Çiftlikteki hayvanlar, işçi, ve bütün tesisler devletindi. Antlaşmayı yapan firma peynir yapmak üzere sadece birkaç usta getirdi her gün tonlarca peynir üretiliyordu ve üç kadar sonra da devletin televizyonunda reklama başladı.
Bir müddet sonra adliye müfettişi geldi. İşlemleri inceledi. O şirkete ait işlemi önüne koydu ve bana hitaben “senin yedi sülalen bu yaptığın işlemin parasını ödeyemez. Neden bu şirketten vergileri almadın “ dedi Kasada sakladığım Maliye Bakanlığının yazısını önüne koydum. Dikkatle okudu. Sayın müfettiş dedim Ankara’da büyük işler oluyor evvela orayı teftiş etmek lazım.
O dönem de Ceylanpınar’a nerede ise her hafta bir askeri helikopter belki yüzlerce kilometre uzaktan gelerek çiftliğin ürettiği ürünleri almak için böyle bir yola rahatlıkla başvuruyorlardı. Çiftlik bazıları için tam bir çiftlikti.
1985 yılında tekrar Urfa da ki eski görevime döndüm, Köyümüzün bağlı olduğu karakola bir genç yaşta başçavuş tayin edilmiş. Dedesi babası yaşındaki adamlara öyle küfürler savuruyor ki ağza alınmaz. Köyümüzün muhtarı kardeşimdi birkaç muhtarla beraber yanıma geldiler, durumu anlattılar.
Bende jandarma komutanı olan yüzbaşının yanına gittim şikayetleri ilettim. Ama nafile aynı zülüm devam ediyordu. On kadar muhtar birlikte Genelkurmay, Jandarma genel Komutanlığına birlikte imzaladıkları dilekçe ile şikayetlerini bildirdiler. . Şikayet edenlerin vay haline. Karakol komutanı her gün muhtarların evine baskın yapıyor yapmadık zülüm ve hakaret kalmıyordu. Muhtarlar bu vahşi baskı ya dayanamayıp şikayetlerini geri aldılar. Sanki büyük bir suç işlemişlerdi.
Darbeler döneminde neler olmadı ki insanlara dışkı yedirmeler insanları çırılçıplak soyarak şahsiyetiyle oynamalar bin bir türlü işkenceler bunları biliyoruz elbette.
Darbelerden sonra ülkenin yönetimini ele alan üç askeri darbe gördüm Hemen hemen hepsi birbirinin kopyası gibiydi.