Humus & Bakla
16 Nisan 2023, Pazar 16:32Humus & Bakla
Urfa'da Göbeklitepe, Karahantepe'yi izah ederken anlatıma Habib-i Neccar girmişti ve yaz tatilinde Hatay için bir sürprizim olacak demiştim çocuklara...
Sürpriz kelimesi çocuklarda büyük bir beklenti oluşturmuş haliyle, bir ara 'acaba..!' dedim, hayal kırıklığı yaşarlar mı diye...
Söz konusu olan Antakya idi. Antakya kadim bir kent ve her dönem ihtişamlı olmasını bilmişti. İçim rahat sürpriz kelimesini pekala karşılayacaktır dedim kendime...
O büyük gün geldi. 22 Ağustos 2021 tarihinde Hatay'a gittik. Gittiğimiz gibi arabayı park edip önce meşhur Antakya parkı ile başladık. Köprü, Asi nehri ve bir kaç fotoğraf çekimi....
Bu arada çocukların gözlerinden sürpriz merakı okunuyor...
Eski doktorlar caddesi, Affan kahvesi ve bici bici lezzeti, devamında Habib-i Neccar camii ve ordan aşk dolu ara sokaklar ve nihayet çocuklara sürpriz gösterildi. Dar sokakların devamında bir dükkana girdik. Dükkanda daracık ortamı daha da daraltan küçük sandalyeler ve 3 masa, şeffaf camlı buzdolabı ve içinde turşu, yoğurt, bakla, humus...
'Dükkanın önünde iki masam var orda da oturabilirsiniz' demişti sahibi olan beyefendi... Çocuklar emin olamadıkları bir sürpriz ve doldurulması gereken bir içerik için bana bakıyorlardı. İş anlatıma kaldı.
Bu iş yeri 50-60 yıllık diye başladım söze, SSK Hatay Hastanesinde çalışırken gelmiştim oraya ve humus-bakla ile tanıştım dedim; ama meğer ben de yanılmışım. 'Bu dükkan yüzyıldan fazladır çalışıyor ve dedemden kalmadır ve ben de dedeyim' diyerek anlatım işini devir aldı işyeri sahibi...
Kilise, Sinagog derken ve Habib-i Neccar camisi sırada... Anadolu da ilk inşa edilen camii olduğu bilgisi ve daha niceleri...
Nesiller değişmiş ama lezzet aynı kalmış. Hem midemiz bakla ve humusa, hem de beynimiz anlatılan bilgiye doymuştu...
Ordan kilise ve daha sonra Saray Caddesi’nden yürümeye devam ettik. Saray Caddesi’nde yerel müzisyen bir grup "Meryem Meryemti…çalıyordu. Kameralar, fotoğraf - video çekimi derken çocukların gönlünü almasını bilmişti Antakya...
Deprem sonrası bu haftasonu yine benzer sokakları dolaşmak istedik. Yapamadık, ürperti sardı her yanımızı...
Buraları sadece taş, moloz yığını gören kepçe ve kamyonlar bir kentin ruhunu da kamyonlara sığdırmak istemişler belliki...
Bazı yetkililer, Hatay Ortak Meselemiz platformu, Antakya Medeniyetler Korosu ve benzeri nice Sivil Toplum Kuruluşları kentin dokusuna sahip çıkmak isteseler de birkaç kültürel varlığı az/çok zararla da olsa koruyabildiler.
Ya diğer yapılar...?
Diğer sokaklar...?
Şehrin diğer doku ve organları....?
Basit bir şekilde bile çocukları büyüleyen kadim Antakya gelecek nesillere nasıl seslenecek, kendini nasıl anlatacak. Nasıl sürpriz kalacak...
Sanırım mevcut kamyonlar yıkılmış bir kentin molozlarını biran önce kaldırma, demirini yeniden işleme, kenti parselleme ve betona boğma kaygısıyla iş görmeye devam ediyorlar. Ancak birileri taşınan yükün moloz değil kentin ruhu olduğunu anlatması gerekiyor...
Geçmişinde devlet olabilme başarısı gösteren Hatay, yıkıntılarından yeniden doğacak ve eskiden olduğu gibi farklı sesleri barındıran, çok renkli, hoşgörü kenti olmaya şüphesiz ki devam edecektir. Geriye depremde yaşatılan acılar ve sonrasında rant - menfaat dünyası için kurban edilen insan, çevre ve doğayı tarih kitapları bir leke olarak yazacaktır.
Çocuklarımıza humus ve baklayı anlatacak birilerini bırakabilmek ve dünyanın kadim dört kentinden biri olan doğunun kraliçesi bir ili korumak - tekrar ayağa kaldırmak için herkesi göreve davet ediyorum...
Saygılarımla
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum