Hakk; yüce Yaradanın bir diğer ismiyken hakikat ise bu ismin yeryüzündeki tecellisidir.
Bu ismin yeryüzün de zayi edişi ise haksızlık ya da adaletsizliktir.
Haksızlığın sıradanlaşması ise yeryüzü için çok büyük bir fitne kaynağı, insanlık için çok büyük bir bahtsızlık, talihsizliğin zirve noktasıdır.
Dünyayı fitne ateşi sarmış her tarafı adeta yanıp kavuruyor. bir günümüz bir günümüzü tutmuyor ya da birbirine lanet okuyor.
Fitnelerin ise ardı ardısı kesilmiyor.
Tüm bunların sebeplerinden bir tanesi ve belki de en önemlisi hakikatin maddi anlam da ortadan kaldırılmış olması, adaletin perdeler ardına gizlenmesidir.
Hem de mahlukatların en şereflisi olarak yaratılan insanoğlunun elleriyle.
Hakikatın manevi anlam da tamamen ortadan kalkması elbette imkansızdır.
Fakat sorun şu ki maddi anlam da dünya üzerin de ortadan kaldırılan hak kavramı ve giderek ateşi parlayan haksızlık meşalesi ister istemez manevi duyguları da zedeliyor, insanlığın gözlerini kör ediyor. İnsanların basiretlerine gölge düşürerek dünyevi sıkıntıların o kör kuyularına düşmelerine neden oluyor.
Dünya üzerin de dünyanın gerçek sahibinin adl(adalet) olan sıfatının tecellisi fani kulların insiyatifinde olduğundan hak kavramı izole edilip haksızlık kavramı baş gösteriyor.
Ve bu da dünya düzeninin hem maddi hem de manevi anlamda önce ufaktan yozlaşmasına sonra da topyekün bozulmasına neden oluyor.
Yani Allah’ın dünyasında Allah’ın kural ve kaideleri hüküm sürmesi gerekirken faniler hükümdar kesiliyor, zulüm edip zulme rıza gösteriliyor.
Adalet kavramının eksik olduğu toplumlar da veya daha genel anlamda dünya da kaos hiç eksik olur mu?
Toplumun en küçük yapı birimi olan aile içerisinde bile bir evlada karşı diğerine yapılan haksızlık büyük bir kargaşa ortamı oluştururken dünya için bu hakikat kavramının rayından çıkmasından sonra meydana gelecekleri, yaşanacak olan kaosu ve kargaşayı varın sizler hesap edin.
Evet dünya düzeninde eşitlik kavramı işlenmeyebilir, herkes aynı oranda şanslı da olmayabilir, saygın bir birey olmak herkese nasip olmayabilir, herkes aynı oran da sevilmeyebilir. Tüm bunların telafisi ortam değiştirmekle, çalışıp çabalamakla veya başka başka şeyler yapmakla mümkün olma ihtimali vardır.
Fakat adalet kavramının işlenişi hak ve hakikat kavramlarına sirayet ettiğinden bu kavramın işlevsiz kalması telafi edilmediği gibi toplumlar için de açık yaralar bırakmaktadır. Evet iyileşmesi mümkün olmayan açık yaralar.
Zamanla kangrenleşen yaralar...
Değerli okurlarım değişen dünya düzenine ayak uydurmak elbette elzem bir durumdur. Fakat unutmayalım ki vicdani meselelerden olan hak ve hakikat kavramlarını değişen ya da globalleşen dünya düzenine uyduramayız.
Ne zaman ki dünya vicdani olan bu meselelere uyarsa işte o zaman bu kaotik ortam son bulur, dünya feraha kavuşur. Aksi takdirde yeryüzü kıyamete kadar bir ateş çemberiyle çevrelenmiş olarak kalacak ve zulüm sadece isim ya da şekil değiştirerek devam edecektir.
Mülkün temeli olan adaletli bir yaşam diler, hak ve hakikati şiar edinmemiz temennilerimle.
Saygılar...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ferit Bugenç
HAK VE HAKİKATE BUYRUNUZ
Hakk; yüce Yaradanın bir diğer ismiyken hakikat ise bu ismin yeryüzündeki tecellisidir.
Bu ismin yeryüzün de zayi edişi ise haksızlık ya da adaletsizliktir.
Haksızlığın sıradanlaşması ise yeryüzü için çok büyük bir fitne kaynağı, insanlık için çok büyük bir bahtsızlık, talihsizliğin zirve noktasıdır.
Dünyayı fitne ateşi sarmış her tarafı adeta yanıp kavuruyor. bir günümüz bir günümüzü tutmuyor ya da birbirine lanet okuyor.
Fitnelerin ise ardı ardısı kesilmiyor.
Tüm bunların sebeplerinden bir tanesi ve belki de en önemlisi hakikatin maddi anlam da ortadan kaldırılmış olması, adaletin perdeler ardına gizlenmesidir.
Hem de mahlukatların en şereflisi olarak yaratılan insanoğlunun elleriyle.
Hakikatın manevi anlam da tamamen ortadan kalkması elbette imkansızdır.
Fakat sorun şu ki maddi anlam da dünya üzerin de ortadan kaldırılan hak kavramı ve giderek ateşi parlayan haksızlık meşalesi ister istemez manevi duyguları da zedeliyor, insanlığın gözlerini kör ediyor. İnsanların basiretlerine gölge düşürerek dünyevi sıkıntıların o kör kuyularına düşmelerine neden oluyor.
Dünya üzerin de dünyanın gerçek sahibinin adl(adalet) olan sıfatının tecellisi fani kulların insiyatifinde olduğundan hak kavramı izole edilip haksızlık kavramı baş gösteriyor.
Ve bu da dünya düzeninin hem maddi hem de manevi anlamda önce ufaktan yozlaşmasına sonra da topyekün bozulmasına neden oluyor.
Yani Allah’ın dünyasında Allah’ın kural ve kaideleri hüküm sürmesi gerekirken faniler hükümdar kesiliyor, zulüm edip zulme rıza gösteriliyor.
Adalet kavramının eksik olduğu toplumlar da veya daha genel anlamda dünya da kaos hiç eksik olur mu?
Toplumun en küçük yapı birimi olan aile içerisinde bile bir evlada karşı diğerine yapılan haksızlık büyük bir kargaşa ortamı oluştururken dünya için bu hakikat kavramının rayından çıkmasından sonra meydana gelecekleri, yaşanacak olan kaosu ve kargaşayı varın sizler hesap edin.
Evet dünya düzeninde eşitlik kavramı işlenmeyebilir, herkes aynı oranda şanslı da olmayabilir, saygın bir birey olmak herkese nasip olmayabilir, herkes aynı oran da sevilmeyebilir. Tüm bunların telafisi ortam değiştirmekle, çalışıp çabalamakla veya başka başka şeyler yapmakla mümkün olma ihtimali vardır.
Fakat adalet kavramının işlenişi hak ve hakikat kavramlarına sirayet ettiğinden bu kavramın işlevsiz kalması telafi edilmediği gibi toplumlar için de açık yaralar bırakmaktadır. Evet iyileşmesi mümkün olmayan açık yaralar.
Zamanla kangrenleşen yaralar...
Değerli okurlarım değişen dünya düzenine ayak uydurmak elbette elzem bir durumdur. Fakat unutmayalım ki vicdani meselelerden olan hak ve hakikat kavramlarını değişen ya da globalleşen dünya düzenine uyduramayız.
Ne zaman ki dünya vicdani olan bu meselelere uyarsa işte o zaman bu kaotik ortam son bulur, dünya feraha kavuşur. Aksi takdirde yeryüzü kıyamete kadar bir ateş çemberiyle çevrelenmiş olarak kalacak ve zulüm sadece isim ya da şekil değiştirerek devam edecektir.
Mülkün temeli olan adaletli bir yaşam diler, hak ve hakikati şiar edinmemiz temennilerimle.
Saygılar...