Ateiste göre tesadüf;mümine göre tevafuk eseri olan bu kâinat denilen Kitab-ı Kebir ve içindeki her şey,birer mucize oldukları ancak hakikat dürbünü ile bakılsa anlaşılır...
Bir beden üzerinde bulunan tüm azalar,bir tesadüf sonucu var olsaydı,şu anki normal görünümün tam karşıtı bir vizyon tezahür edecekti.
Bu söz konusu durumun muhatabı insan olduğunu tasavvur ederseniz,bedenle ilgili herhangi bir fiilin faili olması hasebiyle çok zorlanacak yaşam standartları sıfırın altında seyr edecekti.
Mesela bal yapan bir Arının veya ipek ören bir böceğin yaratılış tarzındaki mükemmellik,kör tesadüfe bırakılıp, bunu üstüne üstlük birde ispat etme cihetine gitmek nasıl bir mantıktır sormak lazım.
Materyalistlerin,maddeyi, maddenin yarattığına dair ortaya attıkları tezlerinden bir tanesi şu: Yüz derecede kaynayan su içindeki moleküllerin birbirini itmeleri buharı;sıfır derecede birbirini çekmeleri don halini var eder.
Oysa; Fizikteki "Maddenin eylemsizlik kanunu "bunun tam tersini ortaya koymakta olup, onların tezlerini tersyüz ediyor,şöyleki:"Madde hariçten bir müdahale ile ancak Hareket eder,ettirilir..."
Dedim ya, kâinat büyük bir kitaptır;içindekilerle okunup,anlaşılması gerekir.Bunu yapmak için de bazen Şeyh Sadi Şirazi ile özdeşleş'menin çaresine bakmalı...Ne demişti Şirazi;"Tabiatta ağaçlardaki her yaprak bile Allah'ın varlığına şehadet eden birer defter hükmündedir"
Evet,okumak!.. Cebrail vasıtasıyla, Allah'tan Peygamberimize gelen o meşhur ilk emir gibi .Atomdan en büyük kütleye kadar, herşeyin, Yaratanın eğiten ve öğreten adıyla okunma gerekirliği.Yani okumak için elinize verilen bir kağıt üzerindeki herhangi bir metin, roman yada hikaye kitabı değil...
Ve mucizeler...Bizden ispat için istedikleri argümanların olamayacağını düşünüp, bıyık altından gül'meleri bu nedenledir.Halbuki; düşünülse,,görünen her şeyin zaten birer mucize olduğu apaçık ortada...
Materyalizmin kesafet kokan felsefesinde yolunu şaşırmış materyalistlerin içine düştükleri bu kısır döngü gerçekten içler acısı...
İddia ettikleri gibi her şey bir tesadüfi çerçevede cereyan etseydi, en basiti,uzuvlar'mız'ın bir denklik sisteme göre tenakkuzî görünüm arz etmesi gerekmez miydi? Düşünün bir kez!..Yemekte,ağıza alınan bir lokma ile başlayan sürecin bize yükletiği külfet tahayyül edilse, onların bu tezini yerle bir etmeye yeter de artar bile...
Oysa;en ala yemeğin yenme süresi yarım saat, bilemedin kırk dakikadır.Buna göre hala tezler'inde ısrarcı olmaları akla mantığa nasıl bir uygunluk sağlıyor anlamakta zorlanıyorum.
Elinize bir elma alıp, yemek istediğinizde,onu hem görüyor,hem kokusu nu alıyor,hem güzelliğini, rengini algılıyor;dişlerinzle parçalayıp yiyor olmanız bir tesadüf eseri olabilir mi?
Uzuvlar, denklik sisteme göre dizayn edilmeyip, birbirine ters istikamette varlık arz etseler di,bir elmayı yemek bu kadar kolay olmayacaktı.
Son olarak, herşeyi tesadüfe bırakıp, kendine çıkış kapısı aramanın yararları üzerinde fikir inşa etmeleri ne kadar doğru onu da onlara sormak lazım
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
GÖRÜNENLER OKUNMAK İÇİNDİR.
Ateiste göre tesadüf;mümine göre tevafuk eseri olan bu kâinat denilen Kitab-ı Kebir ve içindeki her şey,birer mucize oldukları ancak hakikat dürbünü ile bakılsa anlaşılır...
Bir beden üzerinde bulunan tüm azalar,bir tesadüf sonucu var olsaydı,şu anki normal görünümün tam karşıtı bir vizyon tezahür edecekti.
Bu söz konusu durumun muhatabı insan olduğunu tasavvur ederseniz,bedenle ilgili herhangi bir fiilin faili olması hasebiyle çok zorlanacak yaşam standartları sıfırın altında seyr edecekti.
Mesela bal yapan bir Arının veya ipek ören bir böceğin yaratılış tarzındaki mükemmellik,kör tesadüfe bırakılıp, bunu üstüne üstlük birde ispat etme cihetine gitmek nasıl bir mantıktır sormak lazım.
Materyalistlerin,maddeyi, maddenin yarattığına dair ortaya attıkları tezlerinden bir tanesi şu: Yüz derecede kaynayan su içindeki moleküllerin birbirini itmeleri buharı;sıfır derecede birbirini çekmeleri don halini var eder.
Oysa; Fizikteki "Maddenin eylemsizlik kanunu "bunun tam tersini ortaya koymakta olup, onların tezlerini tersyüz ediyor,şöyleki:"Madde hariçten bir müdahale ile ancak Hareket eder,ettirilir..."
Dedim ya, kâinat büyük bir kitaptır;içindekilerle okunup,anlaşılması gerekir.Bunu yapmak için de bazen Şeyh Sadi Şirazi ile özdeşleş'menin çaresine bakmalı...Ne demişti Şirazi;"Tabiatta ağaçlardaki her yaprak bile Allah'ın varlığına şehadet eden birer defter hükmündedir"
Evet,okumak!.. Cebrail vasıtasıyla, Allah'tan Peygamberimize gelen o meşhur ilk emir gibi .Atomdan en büyük kütleye kadar, herşeyin, Yaratanın eğiten ve öğreten adıyla okunma gerekirliği.Yani okumak için elinize verilen bir kağıt üzerindeki herhangi bir metin, roman yada hikaye kitabı değil...
Ve mucizeler...Bizden ispat için istedikleri argümanların olamayacağını düşünüp, bıyık altından gül'meleri bu nedenledir.Halbuki; düşünülse,,görünen her şeyin zaten birer mucize olduğu apaçık ortada...
Materyalizmin kesafet kokan felsefesinde yolunu şaşırmış materyalistlerin içine düştükleri bu kısır döngü gerçekten içler acısı...
İddia ettikleri gibi her şey bir tesadüfi çerçevede cereyan etseydi, en basiti,uzuvlar'mız'ın bir denklik sisteme göre tenakkuzî görünüm arz etmesi gerekmez miydi? Düşünün bir kez!..Yemekte,ağıza alınan bir lokma ile başlayan sürecin bize yükletiği külfet tahayyül edilse, onların bu tezini yerle bir etmeye yeter de artar bile...
Oysa;en ala yemeğin yenme süresi yarım saat, bilemedin kırk dakikadır.Buna göre hala tezler'inde ısrarcı olmaları akla mantığa nasıl bir uygunluk sağlıyor anlamakta zorlanıyorum.
Elinize bir elma alıp, yemek istediğinizde,onu hem görüyor,hem kokusu nu alıyor,hem güzelliğini, rengini algılıyor;dişlerinzle parçalayıp yiyor olmanız bir tesadüf eseri olabilir mi?
Uzuvlar, denklik sisteme göre dizayn edilmeyip, birbirine ters istikamette varlık arz etseler di,bir elmayı yemek bu kadar kolay olmayacaktı.
Son olarak, herşeyi tesadüfe bırakıp, kendine çıkış kapısı aramanın yararları üzerinde fikir inşa etmeleri ne kadar doğru onu da onlara sormak lazım