15 Temmuz’da darbe gerçeğiyle bir kez daha karşı karşıya kaldık. Her türlü demokrasi ve hukuk dışı eylem ve olayın ülkeye ve insanlığa ne büyük zararlar verdiğine en acımasız haliyle şahitlik ettik.
Bu darbe girişimini gerçekleştirdiği belirtilen Fethullah Gülen ve cemaati, yıllarca devletin en üst kademesinde kabul gördü. Sağcısından-solcusuna, inananından-inanmayanına kadar her kesim Gülen’den ‘hoca efendi’ diyerek saygı ile söz etti ve tüm imkanları sundu. Bugün gelinen noktada ise Fethullah Gülen ve cemaati, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak lanetleniyor.
Oysa ki benimde aralarında bulunduğum büyük bir kesim Fethullah Gülen ve cemaatine sunulan sınırsız imkanların bir gün bu ülkenin başına bela olacağını, bir bumerang gibi dönüp dolaşıp ülkeyi vuracağını söyleyip duruyorduk. Ancak ne hikmetse sesimizi bir türlü duyuramadık-duymak istemediler. Hatta ‘hoca efendiye’ dokunanlar resmen yandı.
FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz gecesi ülkeye yaşattığı herkesin malumu… Bunu tekrarlamanın anlamı var mı bilmem ama tek cümleyle özetlemek gerekirse korkunçtu.
Gerçektende çok korkunçtu. Daha korkunç olanı darbecilerin yakalanması ve ardından 3 aylığına ilan edildiği açıklanan ancak, büyük olasılıkla uzunca bir süre devam edeceğe benzeyen Olağanüstü Hal Uygulaması ile birlikte çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle FETÖ/PDY’nin devlet içindeki gücünün ortaya çıkmasıydı.
Günlerdir silahlı kuvvetlerden polise, tüm bakanlıklardan özel sektöre kadar binlerce insan gözaltına alındı, binlercesi tutuklandı. Onlarca eğitim kurumu, holding, banka vs. vs. kimine göre 100 milyar doların üzerinde, kimine göre ise bunun çok çok üzerinde değere sahip gayrimenkule el konuldu.
Tüm bu olanları bir film gibi izliyoruz sadece. FETÖ/PDY’nin bu kadar nasıl büyüdüğünü ve bu büyümeyi kimlerin sağladığını, ülkenin en güzide yerlerinin kimler tarafından parsel parsel cemaate verildiğini sorgulanmıyor-sorgulatmıyorlar.
Şimdi FETÖ/PDY ile ilgili ülke genelinde olanları bir kenara bırakıp, Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nin içler acısı durumuna bir bakalım. Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın nasıl rektör olduğunu, nasıl bir manevra ile ikinci kez seçildiğini, bu köşeden yazmıştım. Prof. Dr. Saraç, tutuklandığı gün ise dışarıya çıkarken bu kez elinde Kur’an-ı Kerim ile çıkarak, son oyununu oynadı ama bu kez tutmadı.
Bu operasyonun ardından tüm olanları yıllarca görmelerine rağmen susan ismini veren veya vermeyen bazı profesör, doçent veya öğretim görevlisi, medya medya dolaşarak, Dicle Üniversitesi’nin boğazına kadar pisliğin içine battığını ortaya seriyorlar.
Buyurun size birkaç örnek:
-FETÖ/PDY üs olarak kullandığı Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde yapılan ihalelerde firmalara erken ödeme yapılması için ihale bedelinin yüzde 20’sinin örgüte kaynak sağlamak için verilen hesaplara yatırıldığı ortaya çıktı.
-FETÖ/PDY Dicle Üniversitesi’nde yıllarca kanunsuz bir şekilde örgütün yurt dışındaki üniversitelerine öğretim üyesi yetiştirdi.
-FETÖ/PDY, Dicle Üniversitesi'nde son 8 yılda kanun dışı uygulamalarla kadrolaşmada işe alınan 400 öğretim üyesinden aylık 500 TL himmet ve hizmet adı altında toplam 19 milyon 200 bin lira topladı.
-FETÖ mağduru olduğunu öne süren Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yalınkaya,‘Cemaat evlerindeki bakkallar bile profesör kadroları ile ilgili karar veriyordu. Kadro vermek için rüşvet istediler. Cemaat kadroları acil hastaları kabul etmiyorlardı’ dedi.
Daha çok var ama bu kadarı bile mide bulandırıcı. Yıllarca Dicle Üniversitesi’ndeki yanlışları, haksız uygulamaları, zaman zaman yolsuzlukları manşetten verdik. Karşılığında alttan onlarca tehdit aldık. Ama doğru bildiğimizden şaşmadık, yılmadık.Bu örgütün kuru gürültüsüne ekip olarak pabuç bırakmadık, bırakmaya da niyetimiz bulunmuyor.
Görevi bilimin çekirdeğini oluşturmak, öğrencilerini ezberci değil araştırmacı bir yapıda yetişmesini sağlamak, bilimsel ve düşünce özgürlüğünü oluşturmak vede ülkeyi yönetenlere ışık tutacak çalışma ve araştırmalar üretmek olan üniversite bunların dışında neredeyse her şeyi yapmış.
8 yıldır konuşmayanlar, şimdi konuşmaya başladı. 8 yıldır susanlar, yarın devran dönerse bu kez ne yapacak bilinmez ama geçmiş her zaman gelecek için referanstır. Olsun Dicle Üniversitesi’nde her konuşan pis kokunun daha da geniş alana yayılmasını sağlıyor, her halde daha da sağlayacağa benziyor, çünkü köşe başlarını bu kez kendileri tutmak istiyor da ondan…
Diyarbakır ve ilçelerinde, FETÖ/PDY ile bağlantılı faaliyet yürüten bir üniversite, 19 okul, 34 dernek ve 2 vakıf kapatıldı. Doğu ve Güneydoğu’da bunun gibi onlarca okul, vakıf ve derneğin kapısı mühürlendi. Bu durum örgütün Doğu ve Güneydoğu’da nasıl örümcek ağı gibi örgütlendiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Tablo bu, her şey kabak gibi ortada… Dicle Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın başa geçmesiyle resmen FETÖ/PDY’nın çiftliği haline gelmişti. Şimdi bakalım yeniden birilerinin çiftliğine mi dönüşecek, yoksa asli görevine mi dönecek? Bekleyip göreceğiz.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
FETÖ’nün Çiftliği: Dicle Üniversitesi…
15 Temmuz’da darbe gerçeğiyle bir kez daha karşı karşıya kaldık. Her türlü demokrasi ve hukuk dışı eylem ve olayın ülkeye ve insanlığa ne büyük zararlar verdiğine en acımasız haliyle şahitlik ettik.
Bu darbe girişimini gerçekleştirdiği belirtilen Fethullah Gülen ve cemaati, yıllarca devletin en üst kademesinde kabul gördü. Sağcısından-solcusuna, inananından-inanmayanına kadar her kesim Gülen’den ‘hoca efendi’ diyerek saygı ile söz etti ve tüm imkanları sundu. Bugün gelinen noktada ise Fethullah Gülen ve cemaati, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak lanetleniyor.
Oysa ki benimde aralarında bulunduğum büyük bir kesim Fethullah Gülen ve cemaatine sunulan sınırsız imkanların bir gün bu ülkenin başına bela olacağını, bir bumerang gibi dönüp dolaşıp ülkeyi vuracağını söyleyip duruyorduk. Ancak ne hikmetse sesimizi bir türlü duyuramadık-duymak istemediler. Hatta ‘hoca efendiye’ dokunanlar resmen yandı.
FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz gecesi ülkeye yaşattığı herkesin malumu… Bunu tekrarlamanın anlamı var mı bilmem ama tek cümleyle özetlemek gerekirse korkunçtu.
Gerçektende çok korkunçtu. Daha korkunç olanı darbecilerin yakalanması ve ardından 3 aylığına ilan edildiği açıklanan ancak, büyük olasılıkla uzunca bir süre devam edeceğe benzeyen Olağanüstü Hal Uygulaması ile birlikte çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle FETÖ/PDY’nin devlet içindeki gücünün ortaya çıkmasıydı.
Günlerdir silahlı kuvvetlerden polise, tüm bakanlıklardan özel sektöre kadar binlerce insan gözaltına alındı, binlercesi tutuklandı. Onlarca eğitim kurumu, holding, banka vs. vs. kimine göre 100 milyar doların üzerinde, kimine göre ise bunun çok çok üzerinde değere sahip gayrimenkule el konuldu.
Tüm bu olanları bir film gibi izliyoruz sadece. FETÖ/PDY’nin bu kadar nasıl büyüdüğünü ve bu büyümeyi kimlerin sağladığını, ülkenin en güzide yerlerinin kimler tarafından parsel parsel cemaate verildiğini sorgulanmıyor-sorgulatmıyorlar.
Şimdi FETÖ/PDY ile ilgili ülke genelinde olanları bir kenara bırakıp, Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nin içler acısı durumuna bir bakalım. Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın nasıl rektör olduğunu, nasıl bir manevra ile ikinci kez seçildiğini, bu köşeden yazmıştım. Prof. Dr. Saraç, tutuklandığı gün ise dışarıya çıkarken bu kez elinde Kur’an-ı Kerim ile çıkarak, son oyununu oynadı ama bu kez tutmadı.
Bu operasyonun ardından tüm olanları yıllarca görmelerine rağmen susan ismini veren veya vermeyen bazı profesör, doçent veya öğretim görevlisi, medya medya dolaşarak, Dicle Üniversitesi’nin boğazına kadar pisliğin içine battığını ortaya seriyorlar.
Buyurun size birkaç örnek:
-FETÖ/PDY üs olarak kullandığı Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde yapılan ihalelerde firmalara erken ödeme yapılması için ihale bedelinin yüzde 20’sinin örgüte kaynak sağlamak için verilen hesaplara yatırıldığı ortaya çıktı.
-FETÖ/PDY Dicle Üniversitesi’nde yıllarca kanunsuz bir şekilde örgütün yurt dışındaki üniversitelerine öğretim üyesi yetiştirdi.
-FETÖ/PDY, Dicle Üniversitesi'nde son 8 yılda kanun dışı uygulamalarla kadrolaşmada işe alınan 400 öğretim üyesinden aylık 500 TL himmet ve hizmet adı altında toplam 19 milyon 200 bin lira topladı.
-FETÖ mağduru olduğunu öne süren Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yalınkaya,‘Cemaat evlerindeki bakkallar bile profesör kadroları ile ilgili karar veriyordu. Kadro vermek için rüşvet istediler. Cemaat kadroları acil hastaları kabul etmiyorlardı’ dedi.
Daha çok var ama bu kadarı bile mide bulandırıcı. Yıllarca Dicle Üniversitesi’ndeki yanlışları, haksız uygulamaları, zaman zaman yolsuzlukları manşetten verdik. Karşılığında alttan onlarca tehdit aldık. Ama doğru bildiğimizden şaşmadık, yılmadık.Bu örgütün kuru gürültüsüne ekip olarak pabuç bırakmadık, bırakmaya da niyetimiz bulunmuyor.
Görevi bilimin çekirdeğini oluşturmak, öğrencilerini ezberci değil araştırmacı bir yapıda yetişmesini sağlamak, bilimsel ve düşünce özgürlüğünü oluşturmak vede ülkeyi yönetenlere ışık tutacak çalışma ve araştırmalar üretmek olan üniversite bunların dışında neredeyse her şeyi yapmış.
8 yıldır konuşmayanlar, şimdi konuşmaya başladı. 8 yıldır susanlar, yarın devran dönerse bu kez ne yapacak bilinmez ama geçmiş her zaman gelecek için referanstır. Olsun Dicle Üniversitesi’nde her konuşan pis kokunun daha da geniş alana yayılmasını sağlıyor, her halde daha da sağlayacağa benziyor, çünkü köşe başlarını bu kez kendileri tutmak istiyor da ondan…
Diyarbakır ve ilçelerinde, FETÖ/PDY ile bağlantılı faaliyet yürüten bir üniversite, 19 okul, 34 dernek ve 2 vakıf kapatıldı. Doğu ve Güneydoğu’da bunun gibi onlarca okul, vakıf ve derneğin kapısı mühürlendi. Bu durum örgütün Doğu ve Güneydoğu’da nasıl örümcek ağı gibi örgütlendiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Tablo bu, her şey kabak gibi ortada… Dicle Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın başa geçmesiyle resmen FETÖ/PDY’nın çiftliği haline gelmişti. Şimdi bakalım yeniden birilerinin çiftliğine mi dönüşecek, yoksa asli görevine mi dönecek? Bekleyip göreceğiz.
Sevgiyle kalın.