EMEK VERMEK
07 Mayıs 2022, Cumartesi 15:31“Şu ağaçlı tepeyi görüyor musun?” diye sordu yaşlı adam. “İşte o tepenin hemen ardında uçsuz bucaksız bir buğday tarlası var. Upuzun başaklarının içinde küçücük buğday taneleri ekmek olacakları o günü bekler.”
-Oraya gidelim mi? diye sordu çocuk.
Tepeye doğru yola koyulduklarında yaşlı adam:
-Buğday emektir, yere düşen ekmek parçasını ne yaparız? Önce öper sonra başımıza koyarız.
- Niçin?
-Nimete saygıdır o. Emeğe saygıdır. Çünkü bir ekmek elde etmek için öyle çok emek harcanır, öyle çok ter dökülür ki işte ekmeğe duyduğumuz derin saygının sebebi budur. Emek şükretmektir aynı zamanda.
- Şükretmek mi?
- Verilen nimete, verilen sevgiye. Çünkü bizi seven birileri vardır. Bizi seven bize emek verir. Karşılıksızıdır bu sevgi.
-Öyleyse emek annem demektir.
-Sen çok yaşa çocuk. Ne güzel dedin. Öyle ya annelik emeğin ta kendisidir.
“Yaklaşan Anneler Günü için annelerinize kendi emeklerinizle hazırladığınız birer hediye vermek çok güzel olur. ” demişti öğretmenimiz. Tüm sınıf bu karara çok sevinmiştik. Bir kaba dolduracağımız alçıya sevdiğimiz bir resmi çizecektik. Sonra etrafını kazıyacaktık. Kazıdığımız alçıyı boyayacaktık. Annelerimizden gizli gizli yapacaktık bu çalışmayı. Ben annemin bana okuduğu bir hikayeden gördüğüm resmi çizecektim alçıya. Hikaye ormanda kaybettiği yavrusunu arayan bir anne geyiği anlatıyordu. Anne geyik, yavrusunu buluyordu sonunda. Annem hikayeyi okuduğunda beni kaybetmiş de sonra yeniden bulmuş gibi sevinmişti. Annemin okuduğu hikaye boyunca sesinin ara ara çatallaştığını hissetmiştim. Kitabın sonunda annem öyküdeki anne geyik gibi büyük bir heyecan duymuştu. Ben, alçıya işte o yavru geyiği işleyecektim. Güzelce boyayacaktım. Anneler Günü'nün sabahı onu anneme hediye edecektim. Babama söyledim. Çok sevindi. Bir akşam beni odaya çağırdı. Annem mutfaktaydı. Bir poşetin içinde alçı, bir geyiğin olduğu alçı kabı ve boyaları vardı. Eşyaları aldım. Odama geçtim. Önce suyla alçıyı karıştırdım. Sonra kabın içine güzelce döktüm. Küçük bir spatula ile arkasını düzelttim. Annemin göremeyeceği bir yerde kurumaya bıraktım. Ertesi gün babamla birlikte alçı kabından çıkardığım geyiğin etrafını kazımaya başladım. Anneme göstermemek için bin bir çaba sarf ettim. Sonra en sevdiğim renklere boyadım resmi. Ağaçların arasında, karlar üstünde korkudan titreyen yavru bir geyik. Tıpkı annemin bana okuduğu öyküdeki gibi. Boyama işim de bittikten sonra onu sakladım. Cuma günü okula götürecektim. Öğretmenim bakacak, not verecekti. Sonra onu pazar sabahı anneme hediye edecektim. O gün sabah kalktığım gibi alçıdan çalışmamı da koyduğum çantamı alıp odadan fırladım. O gün okulda çalışmalarımızı sergiledik. Herkes birbirinden güzel çalışmalar yapmıştı. Tüm arkadaşlarım benimle aynı heyecanı duyuyordu.
-Evet, çocuklar söyleyin bakalım sizce bu hediyelerimiz annemizi sevindirecek mi? diye sormuştu öğretmenimiz. Hep bir ağızdan, “Eveeeeet! ” diye bağırmıştık.
-Bu hediye başka hediyelerden daha güzel olacak öğretmenim çünkü onu biz yaptık.
-Annem çok sevinecek buna.
-Annemin sevincini şimdiden tahmin edebiliyorum.
-Size hak veriyorum. Çünkü bu çalışmanızda çok emek harcadınız ve emek verilerek elde edilen şey her zaman daha kıymetlidir.
-Niçin öğretmenim?
-Siz o çalışmaları yaparken aklınızı yordunuz. Kaslarınızı yordunuz. Fakat yorulduğunuz her an annenizin gülen yüzünü hatırladınız. Onun hediyeyi alırken duyacağı heyecanını hayal ettiniz. Bunları düşündükçe daha bir şevkle çalıştınız. Sevginiz, vücudunuzda dolaşan kanı daha çok ısıttı. Ellerinizin sıcaklığı çalışmalarınıza geçti. Biliyor musunuz o sıcaklığı anneniz hissedecek. Ter döktünüz o çalışmalar için. Korktunuz bazen, “ya çirkin olursa” diye. Aklınızın, kaslarınızın yorgunluğu, döktüğünüz ter, hissettiğiniz tedirginlik ve sevginizin verdiği sıcaklık. İşte bunların hepsi sizin emeğiniz oluyor. O yüzden emek verdiğiniz şey daha kıymetlidir.
- Ne güzel anlattınız öğretmenim.
-Anlatılacak en güzel şeydir emek.
Cumartesi gecesi yatmadan önce çalışmamı aldım yastığımın yanına koydum. Sabah uyandığımda annemi mutfakta buldum. Çalışmamı arkamda saklayarak ona doğru ilerledim. Sakladığım hediyemi ona doğru uzattım:
-Bunu senin için yaptım.
Annem önce bana baktı sonra elimdekine. Hiçbir şey söylemeden hediyemi aldı. Üstündeki geyiğe bakıp parmağıyla yavru geyiği okşadı. “Yavrum! ” diye bana sarıldığında okuduğu öyküdeki anne geyiğin heyecanını hissettim. O gün o an ben yavru geyik olmuştum annemin gözünde.
“Annelik, emeğin ta kendisidir.” dedi yaşlı adam.
-Ben de senin gibi küçük bir çocuktum bir zamanlar. Benim de bir annem vardı. Sırtında kardeşim, elimi tutar tarlaya götürürdü beni. Sonra bir ağacın altına oturturdu. Sırtında kardeşim olduğu halde tarlaya tohum atardı. “Bunlar ekmeğimiz olacak oğlum.” derdi.
“Bugün emek vereceğiz ki yarın ekmeğimiz olsun.”
Kahverengi toprağın bize nasıl ekmek vereceğini anlamazdım o zamanlar. Soğuk aylar bitip sıcak günler başladığında annem yine sırtına kardeşimi alıp elimi tuttu. Birlikte tarlaya gittik. Aylar önce tohum attığı o kahverengi düzlüğü gösterip: “Bak, güneş bir parçasını düşürmüş tarlamıza. ” dedi. Ben sapsarı buğday başaklarının muhteşem güzelliğine büyük bir şaşkınlıkla bakarken o:
-Güneşi ekmek yapacağız.
-Güneş yenilir mi?
-Yenilir tabi. Güneş çok çok büyük bir buğday tarlasıdır. Bütün insanların ekmeğini verir o.
-Hiç bitmez mi ?
-Bitmez. Herkese yetecek kadar buğdayı vardır onun. Ama emek ister o. Emeksiz olmaz.
Şaşkın şaşkın bakmıştım o gün anneme: “Ah benim güzel oğlum. Bir gün büyüyünce ne dediğimi anlayacaksın. ” demişti.
-Anladınız mı?
-Anladım elbette. Emeğin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu, beni sarıp sarmalayan, koruyan olduğunu anladım. Emeğin anne demek olduğunu anladım.
Yaşlı adam ve çocuk tepeye vardılar. Tepenin ardında sapsarı buğday tarlası uzanmıştı. Çocuk tarlaya baktı. Yaşlı adamın annesinin söylediklerini hatırladı: “Güneş kocaman bir buğday tarlasıdır. ”
-Doğru demiş anneniz. Güneş sonsuz bir buğday tarlası bence de.
Yaşlı adam gülümsedi. Çocuk gülümsedi. İkisi de oturup tarlayı seyrettiler. Nazlı nazlı salınan buğday başaklarında büyük bir emek vardı. Annelerini gördüler o tarlada. Sıcak ekmeğin kokusunu hissettiler. Aynı anneleri gibi kokuyordu ekmek.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
M Mesut Bucak
30-12-2022 13:39Emeğine sağlık.
Gül Tuncel
08-05-2022 13:46Çok güzel bir anlatı. Çok beğendim. Emeğinize sağlık.