Geçen hafta ki, ‘Koronavirüs sahtekarları hesap vermeli’ başlıklı yazıma onlarca tepki geldi. Bazı okurlarım maille, bazıları telefon mesajıyla, bazıları da bizzat arayarak konuyla ilgili görüşlerini belirttiler. Görüşlerin çoğu tebrik amaçlıydı, ancak bazı eleştiriler de yok değildi. Mesela bazı okurlarım yazdıklarımı yetersiz bulmuş, bazıları da daha sert olmam gerektiğini tavsiye etmişti. Hepsini en ince ayrıntısına kadar okudum, sabırla dinledim. Öncelikle tebrik eden, eleştiren tüm okurlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Bu arada eleştiren ve sert olmamı isteyen okurlarıma da birkaç kelam etmek isterim. Ben gazeteciyim; ne hakimim, ne savcıyım elbette sizin adınıza yazıyor-çiziyor, araştırıyor-sorguluyorum. Ancak, medyanın çok zorlu bir süreçten geçtiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Ayrıca elimizde somut belge olmadan dedikodulara dayalı yazıp-çizmekte benim benimsemediğim ve hocalarımdan öğrenmediğim bir tarz değildir. Bu arada amiyane tabirle hiçbir zaman tetikçi olmadım, olmamda. Fakat doğru olduğuna inandığım ve kamu yararı gördüğüm her konuda mesleğin gereğini yerine getirmekten çekinmedim ve bedel ödemekten korkmadım.
Şunu çok rahat belirtebilirim. Bazı şeyler öyle zannedildiği gibi esip-gürlemekle, bağırıp-çağırmakla inanın ne dikkate alınıyor, ne de çözüme kavuşturuluyor. Çözümün yolu ortak akıldan geçiyor. Yazdıklarımız-çizdiklerimiz bir işte ihmali, günahı olmayan yöneticilere yol gösterici ve uyarıcı olmalıdır. O zaman emin olun ki, tam hedeften vuruyorsunuz. Çünkü karşıdaki, yazıp-çizdiklerinizde iyi niyeti ve kamu yararı gördüğünde gereğini fazlasıyla yapıyor.
Nereden mi biliyorum? Hani bu Koronavirüs sahtekar ve üçkağıtçılarının Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne verdikleri sahte ve taklit dezenfektanlarla ilgili Diyarbakır Valisi ve aynı zamanda Büyükşehir Belediye Başkan Vekili olan Hasan Basri Güzeloğlu’nun, belediye içinde sesiz ve derinden bir temizlik başlattığı, bu sahtekar ve üçkağıtçılar ile onların içerideki destekçilerinin peşini bırakmadığı yönünde bilgiler bulunuyor. Biraz sabırlı olmak gerekiyor. Bu iş öyle sanıldığı kadar basit ve sıradan gözükmüyor. Biraz zaman alacak.
Ben yöneticilerimize elçilik görevimi yaparak, bazı hatırlatmalarda bulunayım. Çünkü Diyarbakır kamuoyunda çok önemli iddialar dilden dile dolaşıyor. Bu iddialar işin içinde bazı kurum ve kuruluş amirlerinin olduğu, bu alımlarda 18 milyon lira dolayında paranın harcandığı ve bu paranın ne kadarının sahtekar veya üçkağıtçılara gittiği, bir daire müdürünün dışında görevden alınma olup olmadığı ve de neden alımların adı bende saklı Adana’daki bir firmadan yapıldığı merak ediliyor.
Ben tüm bu iddiaların cevabını, yaklaşık 3 yıldan bu yana Diyarbakır Valiliği’ne atanan ve yaklaşık 1 yıldan bu yana da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliği görevini yürüten Sayın Hasan Basri Güzeloğlu, tarafından soruşturmanın sonucunda halka verileceğine inanıyorum. Şimdi soruşturmanın selameti için sustuğuna inanıyorum. Benim tanıdığım-bildiğim Güzeloğlu, tüyü bitmemiş yetimin hakkını hiç kimseye yedirmez.
Hazır yeri gelmişken kayyımlardan da söz etmek gerekiyor. Özellikle son yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde HDP’li belediyelere ‘terör soruşturmaları’ nedeniyle kayyım atanıyor ve önceki dönem bu kayyımlardan bazıları uygulamaları, harcamaları ve lüks yaşantılarıyla kamuoyundan büyük tepki almıştı. Dolayısıyla yeni kayyımların işi hiç de kolay değil.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin eski kayyımı da bir dönem Diyarbakır’da Vali Yardımcılığı yapmış olan Cumali Atilla idi. Cumali Atilla ve ekibi, sorumsuz harcamaları, lüks makam odası ve banyosuyla günlerce kamuoyunu meşgul etmişti. Sonsuz kaynağa sahip olan Atilla ve ekibi, buna rağmen Diyarbakır’a ne kalıcı bir eser kazandırdı, ne de kaynakları düzgün kullanabildi. Sonuç olarak Ak Parti’nin büyükşehir belediye başkan adayı olarak girdiği seçimden büyük yenilgiyle ayrıldı.
İşte böylesi kötü izler bırakmış bir kayyımdan sonra görevi devralmak ve tam anlamıyla kendi ekibini oluşturamadan görev yapmak Sayın Hasan Basri Güzeloğlu için hiç de kolay olmasa gerek. Bunun için diyorum ki, biraz bekleyip görelim. Ondan sonra kararımızı hep beraber verilim.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan AKKAR
Cevap bekleyen iddialar...
Geçen hafta ki, ‘Koronavirüs sahtekarları hesap vermeli’ başlıklı yazıma onlarca tepki geldi. Bazı okurlarım maille, bazıları telefon mesajıyla, bazıları da bizzat arayarak konuyla ilgili görüşlerini belirttiler. Görüşlerin çoğu tebrik amaçlıydı, ancak bazı eleştiriler de yok değildi. Mesela bazı okurlarım yazdıklarımı yetersiz bulmuş, bazıları da daha sert olmam gerektiğini tavsiye etmişti. Hepsini en ince ayrıntısına kadar okudum, sabırla dinledim. Öncelikle tebrik eden, eleştiren tüm okurlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Bu arada eleştiren ve sert olmamı isteyen okurlarıma da birkaç kelam etmek isterim. Ben gazeteciyim; ne hakimim, ne savcıyım elbette sizin adınıza yazıyor-çiziyor, araştırıyor-sorguluyorum. Ancak, medyanın çok zorlu bir süreçten geçtiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Ayrıca elimizde somut belge olmadan dedikodulara dayalı yazıp-çizmekte benim benimsemediğim ve hocalarımdan öğrenmediğim bir tarz değildir. Bu arada amiyane tabirle hiçbir zaman tetikçi olmadım, olmamda. Fakat doğru olduğuna inandığım ve kamu yararı gördüğüm her konuda mesleğin gereğini yerine getirmekten çekinmedim ve bedel ödemekten korkmadım.
Şunu çok rahat belirtebilirim. Bazı şeyler öyle zannedildiği gibi esip-gürlemekle, bağırıp-çağırmakla inanın ne dikkate alınıyor, ne de çözüme kavuşturuluyor. Çözümün yolu ortak akıldan geçiyor. Yazdıklarımız-çizdiklerimiz bir işte ihmali, günahı olmayan yöneticilere yol gösterici ve uyarıcı olmalıdır. O zaman emin olun ki, tam hedeften vuruyorsunuz. Çünkü karşıdaki, yazıp-çizdiklerinizde iyi niyeti ve kamu yararı gördüğünde gereğini fazlasıyla yapıyor.
Nereden mi biliyorum? Hani bu Koronavirüs sahtekar ve üçkağıtçılarının Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne verdikleri sahte ve taklit dezenfektanlarla ilgili Diyarbakır Valisi ve aynı zamanda Büyükşehir Belediye Başkan Vekili olan Hasan Basri Güzeloğlu’nun, belediye içinde sesiz ve derinden bir temizlik başlattığı, bu sahtekar ve üçkağıtçılar ile onların içerideki destekçilerinin peşini bırakmadığı yönünde bilgiler bulunuyor. Biraz sabırlı olmak gerekiyor. Bu iş öyle sanıldığı kadar basit ve sıradan gözükmüyor. Biraz zaman alacak.
Ben yöneticilerimize elçilik görevimi yaparak, bazı hatırlatmalarda bulunayım. Çünkü Diyarbakır kamuoyunda çok önemli iddialar dilden dile dolaşıyor. Bu iddialar işin içinde bazı kurum ve kuruluş amirlerinin olduğu, bu alımlarda 18 milyon lira dolayında paranın harcandığı ve bu paranın ne kadarının sahtekar veya üçkağıtçılara gittiği, bir daire müdürünün dışında görevden alınma olup olmadığı ve de neden alımların adı bende saklı Adana’daki bir firmadan yapıldığı merak ediliyor.
Ben tüm bu iddiaların cevabını, yaklaşık 3 yıldan bu yana Diyarbakır Valiliği’ne atanan ve yaklaşık 1 yıldan bu yana da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliği görevini yürüten Sayın Hasan Basri Güzeloğlu, tarafından soruşturmanın sonucunda halka verileceğine inanıyorum. Şimdi soruşturmanın selameti için sustuğuna inanıyorum. Benim tanıdığım-bildiğim Güzeloğlu, tüyü bitmemiş yetimin hakkını hiç kimseye yedirmez.
Hazır yeri gelmişken kayyımlardan da söz etmek gerekiyor. Özellikle son yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde HDP’li belediyelere ‘terör soruşturmaları’ nedeniyle kayyım atanıyor ve önceki dönem bu kayyımlardan bazıları uygulamaları, harcamaları ve lüks yaşantılarıyla kamuoyundan büyük tepki almıştı. Dolayısıyla yeni kayyımların işi hiç de kolay değil.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin eski kayyımı da bir dönem Diyarbakır’da Vali Yardımcılığı yapmış olan Cumali Atilla idi. Cumali Atilla ve ekibi, sorumsuz harcamaları, lüks makam odası ve banyosuyla günlerce kamuoyunu meşgul etmişti. Sonsuz kaynağa sahip olan Atilla ve ekibi, buna rağmen Diyarbakır’a ne kalıcı bir eser kazandırdı, ne de kaynakları düzgün kullanabildi. Sonuç olarak Ak Parti’nin büyükşehir belediye başkan adayı olarak girdiği seçimden büyük yenilgiyle ayrıldı.
İşte böylesi kötü izler bırakmış bir kayyımdan sonra görevi devralmak ve tam anlamıyla kendi ekibini oluşturamadan görev yapmak Sayın Hasan Basri Güzeloğlu için hiç de kolay olmasa gerek. Bunun için diyorum ki, biraz bekleyip görelim. Ondan sonra kararımızı hep beraber verilim.
Sevgiyle kalın.