İktidarla muhalefetin iki büyük partisi arasında hiç kuşkusuz ekonominin gidişatı ile ilgili tartışmalar bitmedi...
Korona salgını ve daha sonraki deprem felaketleri bir yandan üretimi ve işsizliği artırırken, diğer yandan da enflasyonu hortlattı ve bu sırada zaten geçim sıkıntısı çeken milyonlarca insanın alım gücü iyice düştü...
Türkiye'de artık icraya düşen, kredi kartı batağında bocalayan yurttaşların sayısını bankalar da, devlet kurumları da hesaplayamıyor...
İşte dünkü Yeniçağ yazmıştı, "TOOB'a göre mart ayında 1451 şirket kepenk indirdi..."
Şirketler batıyor da, milletin mutfağının çökmesine ne demeli?..
İşte Avrupa'da gıda enflasyonu yüzde 10'u bulmazken, Türkiye'de yüzde 100'ü geçmesinin bir nedeni piyasadaki vurgun düzeni ise, asıl nedeni de devletin denetimsizliği...
AKP en çok da bu başıboşluktan yara alıyor, yani geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı...
Doğruya doğru demek lazım; CHP de uzun yıllardır Türkiye'de nüfusun neredeyse yüzde 70'ini etkileyen geçim sıkıntısının üzerine gidiyor, raporlar hazırlıyor, kendince çözümler üretmeye çalışıyor ama nafile...
Peki, Türk Ulusu'nun geçim sıkıntısı sadece AKP ile CHP'nin mi derdi?..
İrili ufaklı partiler zaman zaman patatesten soğana, bakliyattan et ve süt ürünlerine kadar piyasa vurgulancılarının ahlaksızca arttırdığı fiyatlar nedeniyle yurttaşların çektikleri sıkıntıya vurgu yaparken, ideolojik saplantılarını tek noktada kilitleyen partiler var ki, işte bunların ne ülkenin gidişatıyla, ne de yurttaşın çektiği sıkıntılarla ilgisi var...
Bir kilo peynir 150 lira mı olmuş, ABD Doları 21 liraya mı dayanmış, benzin fiyatları uçmuş mu, en düşük kira 10 bin liraya mı ulaşmış, işte bölücü-gerici o partilerin hiç umurunda değil...
SIRADA FETÖ PARTİSİ Mİ VAR?..
Sadece partiler değil; cumhuriyetle, Atatürk'le, laiklikle kavgalı, devletin içerisinde paralel yapıları ortaya çıktıktan sonra darbe girişiminde de bulunan FETÖ'cülerle diğer tarikat ve cemaatler de tek noktaya kilitlenmişler;
"Cumhuriyeti nasıl yıkarız, iki bayraklı sisteme nasıl geçeriz, özerklik tuzağını millete nasıl dayatırız ve en önemlisi de Anayasa'yla nasıl oynarız?.."
Kapatılma tehditleri nedeniyle sürekli isim değiştiren HDP'nin bir gün olsun bu milletin ekmek- su derdiyle, geçim sıkıntısıyla, piyasa vurguncularının tezgahında halkın nasıl çırpındığıyla uğraştığını gördünüz mü?..
Halkın Emek Partisi olarak, 1991'de kuruluşundan bu yana kendini "Kürt siyaseti" olarak tanımlayan partilerin sözde programlarında ekolojiden vesaire söz edilirken, ideolojilerinin yuvalandığı tek yer ne yazık ki etnik kaygıları ve PKK'nın olabildiğince etkili olması...
Bir parti düşünün ki, PKK'lıların cenazelerinde boy göstermekten, oralarda slogan atmaktan, askerle- polisle kavga etmekten başka aksiyonları olmasın!..
Siyasetin, sosyo ekonomik sıkıntıları giderme mücadelesi olduğunun da farkına varmayınca, işte Türkiye partisi olamayan HDP de son yıllarda aynı çizgide yuvarlanmaktan, havanda su dövmekten öteye gitmedi...
Kürtçeyi ana dil yapmak, Kürtçe eğitim istemek, Güneydoğu'da federatif yapıyı hayal etmek ve geniş kapsamıyla da, PKK'nın Irak-İran-Türkiye -Suriye cephesinde "büyük Kürdistan" mücadelesine olabildiğince katkı sunmak dışında hiçbir konuyla ilgilenmiyor HDP...
İşte Cumhurbaşkanı adayı çıkartmayarak Kılıçdaroğlu'nu destekleyen HDP ya da "yeşil sol", son günlerde Öcalan'ın serbest kalacağı, PKK'lılar için genel af çıkarılacağı vaatlerini daha sık bağırmaktan kaçınmazken, milyonlarca yurttaşın ekmek kavgası ve geçim sıkıntısı ile ilgili tek laf edemiyor...
NAMUS, ŞEREF, SADAKAT...
Örgüt lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesi ve binlerce militanın tutuklanmasının ardından silah bırakarak siyasallaşan Hizbullah çizgisi ise, Hüda Par üzerinden tıpkı PKK'nın partisi HDP gibi cumhuriyetle savaşacağını açık açık ilan etmekten vazgeçmiyor...
Bu cesareti biraz da Hüda Par'lılardan bazılarının AKP'den milletvekili gösterilmesinden aldılar ki, pervasızlıkları daha da büyüdü...
Laikliğe, cumhuriyete daha önce de meydan okuyan, Atatürk'e her fırsatta karşı gelen Hüda Parlı'ların derdi de Türk Bayrağı'nın yanına bir başka bayrak konulması...
Onlar da tıpkı HDP'liler, Deva Partililer ve hatta muhalefet içerisindeki kimi kripto Truvaların yaptığı gibi Türklükle çatışıyorlar ve hatta Türklüğün Anayasa'dan çıkarılmasını bile isteyebiliyorlar...
Hüda Par da, CHP ile AKP'nin içerisine sızdırılan Atatürk düşmanı, Kemalizme öfkeli, hatta FETÖ ile haşır neşir olmuş truvalarla birlikte Anayasa'nın değiştirilmesini istiyor ki, tuzak çok büyük...
İşte Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu Anayasa'nın ve Türk Bayrağı'nın tanımının değiştirilmesi ile ilgili talebini önceki gün bir canlı yayında seslendirirken şöyle demiş;
"Seçimden sonra yeni ve sivil Anayasa gündeme gelecektir. Mutlaka bu anayasa yapılmalıdır. Yeni anayasada değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler olmamalıdır."
Yapıcıoğlu, daha önce AKP'nin bazı kiralık kalemlerinin söylediği gibi "Türk Bayrağı" ifadesinin yerine de "Türkiye Bayrağı" denmesi gerektiğini söylemiş ki, tıpkı PKK'nın partisinin yaptığı gibi asıl niyetini dışa vurmaktan kaçınmamış...
Sözün özü nettir; sağdan sola bütün partilere sızdırılan FETÖ ve diğer terör örgütü yandaşları, Atatürk düşmanları ve laiklik karşıtları Anayasa'nın değişmez maddelerini 14 Mayıs sonrası hedef almaktan kaçınmayacaklar...
Hatta kimi truvalar, iktidarın değişmesi ve KHK'lıların dönmesi halinde FETÖ'cü bir parti kurmak için de her şeyi yapacaklar!..
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacaklarına"; "laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacaklarına", "Anayasa'ya sadakattan ayrılmayacaklarına", "namusları ve şerefleri" üzerine nasıl yemin edecekler acaba?..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Anayasa'ya tuzak ittifakı!...
İktidarla muhalefetin iki büyük partisi arasında hiç kuşkusuz ekonominin gidişatı ile ilgili tartışmalar bitmedi...
Korona salgını ve daha sonraki deprem felaketleri bir yandan üretimi ve işsizliği artırırken, diğer yandan da enflasyonu hortlattı ve bu sırada zaten geçim sıkıntısı çeken milyonlarca insanın alım gücü iyice düştü...
Türkiye'de artık icraya düşen, kredi kartı batağında bocalayan yurttaşların sayısını bankalar da, devlet kurumları da hesaplayamıyor...
İşte dünkü Yeniçağ yazmıştı, "TOOB'a göre mart ayında 1451 şirket kepenk indirdi..."
Şirketler batıyor da, milletin mutfağının çökmesine ne demeli?..
İşte Avrupa'da gıda enflasyonu yüzde 10'u bulmazken, Türkiye'de yüzde 100'ü geçmesinin bir nedeni piyasadaki vurgun düzeni ise, asıl nedeni de devletin denetimsizliği...
AKP en çok da bu başıboşluktan yara alıyor, yani geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı...
Doğruya doğru demek lazım; CHP de uzun yıllardır Türkiye'de nüfusun neredeyse yüzde 70'ini etkileyen geçim sıkıntısının üzerine gidiyor, raporlar hazırlıyor, kendince çözümler üretmeye çalışıyor ama nafile...
Peki, Türk Ulusu'nun geçim sıkıntısı sadece AKP ile CHP'nin mi derdi?..
İrili ufaklı partiler zaman zaman patatesten soğana, bakliyattan et ve süt ürünlerine kadar piyasa vurgulancılarının ahlaksızca arttırdığı fiyatlar nedeniyle yurttaşların çektikleri sıkıntıya vurgu yaparken, ideolojik saplantılarını tek noktada kilitleyen partiler var ki, işte bunların ne ülkenin gidişatıyla, ne de yurttaşın çektiği sıkıntılarla ilgisi var...
Bir kilo peynir 150 lira mı olmuş, ABD Doları 21 liraya mı dayanmış, benzin fiyatları uçmuş mu, en düşük kira 10 bin liraya mı ulaşmış, işte bölücü-gerici o partilerin hiç umurunda değil...
SIRADA FETÖ PARTİSİ Mİ VAR?..
Sadece partiler değil; cumhuriyetle, Atatürk'le, laiklikle kavgalı, devletin içerisinde paralel yapıları ortaya çıktıktan sonra darbe girişiminde de bulunan FETÖ'cülerle diğer tarikat ve cemaatler de tek noktaya kilitlenmişler;
"Cumhuriyeti nasıl yıkarız, iki bayraklı sisteme nasıl geçeriz, özerklik tuzağını millete nasıl dayatırız ve en önemlisi de Anayasa'yla nasıl oynarız?.."
Kapatılma tehditleri nedeniyle sürekli isim değiştiren HDP'nin bir gün olsun bu milletin ekmek- su derdiyle, geçim sıkıntısıyla, piyasa vurguncularının tezgahında halkın nasıl çırpındığıyla uğraştığını gördünüz mü?..
Halkın Emek Partisi olarak, 1991'de kuruluşundan bu yana kendini "Kürt siyaseti" olarak tanımlayan partilerin sözde programlarında ekolojiden vesaire söz edilirken, ideolojilerinin yuvalandığı tek yer ne yazık ki etnik kaygıları ve PKK'nın olabildiğince etkili olması...
Bir parti düşünün ki, PKK'lıların cenazelerinde boy göstermekten, oralarda slogan atmaktan, askerle- polisle kavga etmekten başka aksiyonları olmasın!..
Siyasetin, sosyo ekonomik sıkıntıları giderme mücadelesi olduğunun da farkına varmayınca, işte Türkiye partisi olamayan HDP de son yıllarda aynı çizgide yuvarlanmaktan, havanda su dövmekten öteye gitmedi...
Kürtçeyi ana dil yapmak, Kürtçe eğitim istemek, Güneydoğu'da federatif yapıyı hayal etmek ve geniş kapsamıyla da, PKK'nın Irak-İran-Türkiye -Suriye cephesinde "büyük Kürdistan" mücadelesine olabildiğince katkı sunmak dışında hiçbir konuyla ilgilenmiyor HDP...
İşte Cumhurbaşkanı adayı çıkartmayarak Kılıçdaroğlu'nu destekleyen HDP ya da "yeşil sol", son günlerde Öcalan'ın serbest kalacağı, PKK'lılar için genel af çıkarılacağı vaatlerini daha sık bağırmaktan kaçınmazken, milyonlarca yurttaşın ekmek kavgası ve geçim sıkıntısı ile ilgili tek laf edemiyor...
NAMUS, ŞEREF, SADAKAT...
Örgüt lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesi ve binlerce militanın tutuklanmasının ardından silah bırakarak siyasallaşan Hizbullah çizgisi ise, Hüda Par üzerinden tıpkı PKK'nın partisi HDP gibi cumhuriyetle savaşacağını açık açık ilan etmekten vazgeçmiyor...
Bu cesareti biraz da Hüda Par'lılardan bazılarının AKP'den milletvekili gösterilmesinden aldılar ki, pervasızlıkları daha da büyüdü...
Laikliğe, cumhuriyete daha önce de meydan okuyan, Atatürk'e her fırsatta karşı gelen Hüda Parlı'ların derdi de Türk Bayrağı'nın yanına bir başka bayrak konulması...
Onlar da tıpkı HDP'liler, Deva Partililer ve hatta muhalefet içerisindeki kimi kripto Truvaların yaptığı gibi Türklükle çatışıyorlar ve hatta Türklüğün Anayasa'dan çıkarılmasını bile isteyebiliyorlar...
Hüda Par da, CHP ile AKP'nin içerisine sızdırılan Atatürk düşmanı, Kemalizme öfkeli, hatta FETÖ ile haşır neşir olmuş truvalarla birlikte Anayasa'nın değiştirilmesini istiyor ki, tuzak çok büyük...
İşte Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu Anayasa'nın ve Türk Bayrağı'nın tanımının değiştirilmesi ile ilgili talebini önceki gün bir canlı yayında seslendirirken şöyle demiş;
"Seçimden sonra yeni ve sivil Anayasa gündeme gelecektir. Mutlaka bu anayasa yapılmalıdır. Yeni anayasada değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler olmamalıdır."
Yapıcıoğlu, daha önce AKP'nin bazı kiralık kalemlerinin söylediği gibi "Türk Bayrağı" ifadesinin yerine de "Türkiye Bayrağı" denmesi gerektiğini söylemiş ki, tıpkı PKK'nın partisinin yaptığı gibi asıl niyetini dışa vurmaktan kaçınmamış...
Sözün özü nettir; sağdan sola bütün partilere sızdırılan FETÖ ve diğer terör örgütü yandaşları, Atatürk düşmanları ve laiklik karşıtları Anayasa'nın değişmez maddelerini 14 Mayıs sonrası hedef almaktan kaçınmayacaklar...
Hatta kimi truvalar, iktidarın değişmesi ve KHK'lıların dönmesi halinde FETÖ'cü bir parti kurmak için de her şeyi yapacaklar!..
Peki; Atatürk, Cumhuriyet, laiklik, Anayasa ve bayrak düşmanları Atatürk'ün Meclisi'ne girdiklerinde,
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacaklarına"; "laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacaklarına", "Anayasa'ya sadakattan ayrılmayacaklarına", "namusları ve şerefleri" üzerine nasıl yemin edecekler acaba?..