Allah; kendilerine cismaniye giydirdikten sonra, bir araya getirttiği ruhlara "Elesti bi Rabbiküm" Yani sizin Terbiyeciniz değil miyim sorusuna; onlar "Bela" evet öyledir diye cevap verirler.
Allah; "O halde size öğrettiklerim gibi davranacağınıza söz veriyor musunuz?" Ruhlar "söz" dediler; sonrası çetin bir sınav süreci...
İlk sınav, Adem babamızın göstereceği Başarı performansını menfi hisler de boğmasıy'la gündeme damgasını vurur. Âdemoğlu’nun Bezm-î Elest ahitin'den sonraki ilk kayıp ettiği Sınav’dır bu...
Adem ve Havva annemize, konuk ettiği Cennetinde; diledikleri kadar yiyip içmelerini, gezip dolaşmalarını buyuran Allah; sadece yasak meyve konusundaki buyruğunu onlara deklare eder.
Bu mevzuda ister istemez, bir soru beynin mantık aynasında kendini nüks ettirir ansızın...
Acaba;neden sonsuz cömertlik sahibi olan Allah, basit bir meyveyi yasaklasın ki?
Verilen onca serbestlikten sonra...
Tam bu hengame'de bir soru-cevap kaosu yaşanırken; Yüce Allah'ın "Lehül mülk" lafzı, tüm muğlak ve karanlıkta kalmış sorulara ışık tutarak, varlığını Güneş gibi tezahür ettiriyor.
Bahse konu yasak meyve bir semboldür aslında... Yani sembolize ettiği özel mülkiyet tır. Lehhûl mülk; Allah, mülkün tek ve mutlak sahibidir anlamına geliyor; onun dışında hiçbir varlık özel mülkiyet edinemez. Şunu da belirteyim; her düşünce sahibine aittir; kimseyi bağlamaz, isteyen istediği şekilde düşünebilir tabi ki...
Nitekim Kur'an'daki çoğu ayetlerde; yerin göğün ve arasındakilerin mutlak sahibi olduğuna dair yüce Allah tarafından vurgusu yapılmıyor mu?
Dayatılıp döşetildikten sonra insanoğluna ve yansıra diğer canlılara tahsis edilen dünyada; herkesin önlerine serilen Tabiat sofrasında rızıklanacağını; ama Cennette iken Âdeme uygulanan yasağın onlar içinde geçerli olduğunun idrak edilmesi gerekirdi...
İşte insanlardaki bu idrak etmeme inatçılığının arkasındaki özel mülkiyet hırsı yüzünden, yine Allah'ın çeşitli cezalarıyla tecziye edildiğimize dair argümanlar mevcut değil midir?
Yarın Rûz-i mahşere bir yolculuk vaki olursa, kimsenin bu dünyada bir şey götürmeye gücü kuvveti olur mu?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa Kaplan
AHİT (Bezm-î Elest)
Allah; kendilerine cismaniye giydirdikten sonra, bir araya getirttiği ruhlara "Elesti bi Rabbiküm" Yani sizin Terbiyeciniz değil miyim sorusuna; onlar "Bela" evet öyledir diye cevap verirler.
Allah; "O halde size öğrettiklerim gibi davranacağınıza söz veriyor musunuz?" Ruhlar "söz" dediler; sonrası çetin bir sınav süreci...
İlk sınav, Adem babamızın göstereceği Başarı performansını menfi hisler de boğmasıy'la gündeme damgasını vurur. Âdemoğlu’nun Bezm-î Elest ahitin'den sonraki ilk kayıp ettiği Sınav’dır bu...
Adem ve Havva annemize, konuk ettiği Cennetinde; diledikleri kadar yiyip içmelerini, gezip dolaşmalarını buyuran Allah; sadece yasak meyve konusundaki buyruğunu onlara deklare eder.
Bu mevzuda ister istemez, bir soru beynin mantık aynasında kendini nüks ettirir ansızın...
Acaba;neden sonsuz cömertlik sahibi olan Allah, basit bir meyveyi yasaklasın ki?
Verilen onca serbestlikten sonra...
Tam bu hengame'de bir soru-cevap kaosu yaşanırken; Yüce Allah'ın "Lehül mülk" lafzı, tüm muğlak ve karanlıkta kalmış sorulara ışık tutarak, varlığını Güneş gibi tezahür ettiriyor.
Bahse konu yasak meyve bir semboldür aslında... Yani sembolize ettiği özel mülkiyet tır. Lehhûl mülk; Allah, mülkün tek ve mutlak sahibidir anlamına geliyor; onun dışında hiçbir varlık özel mülkiyet edinemez. Şunu da belirteyim; her düşünce sahibine aittir; kimseyi bağlamaz, isteyen istediği şekilde düşünebilir tabi ki...
Nitekim Kur'an'daki çoğu ayetlerde; yerin göğün ve arasındakilerin mutlak sahibi olduğuna dair yüce Allah tarafından vurgusu yapılmıyor mu?
Dayatılıp döşetildikten sonra insanoğluna ve yansıra diğer canlılara tahsis edilen dünyada; herkesin önlerine serilen Tabiat sofrasında rızıklanacağını; ama Cennette iken Âdeme uygulanan yasağın onlar içinde geçerli olduğunun idrak edilmesi gerekirdi...
İşte insanlardaki bu idrak etmeme inatçılığının arkasındaki özel mülkiyet hırsı yüzünden, yine Allah'ın çeşitli cezalarıyla tecziye edildiğimize dair argümanlar mevcut değil midir?
Yarın Rûz-i mahşere bir yolculuk vaki olursa, kimsenin bu dünyada bir şey götürmeye gücü kuvveti olur mu?