Hepimizin bilinçaltına çocukken yerleşmişti Kızılay'ın ne kadar yaşamsal olduğu...
Daha ilkokulda sosyal etkinlik kolları oluşturulurken, kolunda Kızılay bandajı ile gezen öğrencileri gıpta ile izlerdik...
Çünkü ders kitaplarında Kızılay'ın ne kadar önemli olduğunu anlatan yazılar ve çadırlar, hemşireleri gösteren renkli resimler bilinçaltımıza bir kahramanlık hikâyesi gibi yansıtılmıştı...
Yoksulduk ama öğretmenlerimizin dağıttığı Kızılay zarfına ailemizin utana sıkıla koyduğu birkaç kuruşu okula heyecanla götürürken, Kızılay'a yardım yapmanın ne kadar önemli olduğunun küçük yaşta bile çok iyi farkındaydık...
AKP'nin iktidara gelmesinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı, Hıfzıssıhha ve Türk Hava Kurumu gibi teşkilatlar etkisizleştirilirken, yurt genelinde yüzlerce gayrimenkulü bulunan Kızılay'ın hedef alınabileceği, siyasallaştırılarak ve daha çok yandaşlaştırılarak itibarına darbe vurulacağı hiç kimsenin aklına gelmezdi... Çünkü Kızılay, herkes için bir merhamet ocağı ve kurtarıcıydı...
Yani, 1868'de "Hilal-i Ahmer" olarak kurulan Kızılay'ın adeta kutsal bir dokunulmazlığı vardı Türk halkının gözünde...
FETÖ benzeri tarikat, cemaatlerin AKP'nin iktidara gelmesi ile birlikte sadece sosyal alanda değil, siyasal mecrada da cirit atmasının ardından Kızılay da hedef alındı ki, yıpranma o zaman başladı...
Oysa tek kanallı TRT dönemindeki haber programlarında, depolarındaki ilaçların, çadırların nasıl çürüdüğünü, yiyeceklerin nasıl bozulduğunu gösteren görüntüler milyonlarca insanın yüreğini yaralamışken, Kızılay bir süre sonra ayağa kaldırılmıştı... Ta ki AKP iktidara gelene kadar...
SİYASET, YANDAŞ, RANT...
AKP iktidarının tamamen hâkim olmaya çalıştığı Kızılay, adındaki "Türk" ibaresinin silinmesiyle birlikte halktan iyice koparıldı...
Soda şişelerinin üzerinde bulunan Türk Kızılayı ibaresi bile silinirken, derneğin yönetimine getirilen yandaşların astronomik maaşlar alması da, Türkiye'nin bu en köklü yardım kuruluşunun toplumun gözünde iyice yaralanmasına yol açtı...
İşte Kızılay'ın eski başkanı Tekin Küçükali bir canlı yayında, ''Kızılay'ın içi boşaltıldı'' deyince, kurumdaki yandaş kadrolaşmanın hangi boyutlara ulaştığını Türk halkı bir kez daha duymuş oldu...
Kızılay'ın holdinge dönüştürüldüğünü anlatan Küçükali'nin şu sözleri de, dernekteki vahameti iyice deşifre etti;
"Benim zamanımda 11 yönetici, 1 genel müdür, 3 de genel müdür yardımcısı vardı. Şimdi 82 yönetici var. Her biri 3 asgari ücret maaş alıyor. Geçen sene Kızılay'ın bütçesinden yöneticilere giden para 25 milyon TL. Yani demek ki her adam Kızılay'dan 300 bin TL para alıyor."
İşte Kızılay öylesine bir yıkıma sürüklenmiş ki, felaket alanlarında çadır kurma yetkisi bile alınmış...
Ne yazık ki Kızılay çadırları sadece üretip satıyormuş ki, Maraş depreminde bu konudaki sıkıntılar büyük tartışma yarattı, duyanlar ise vah diye isyan etti!..
ENKAZ ALTINDAKİ DERNEK!..
Son olarak yardım kuruluşu AHBAP'a çadır ve konserve sattığı, hatta yurttaşların bağışladığı yardımları bile ikinci el olarak pazarladığı ortaya çıkan Kızılay'daki şaibeler, tartışmalar bitmiyor, 155 yıllık bu köklü yardım kuruluşunun toplum nezdindeki itibarı da sarsıldıkça sarsılıyor...
Çünkü tarihin en büyük depremlerinden biri olan Maraş'taki felaketin ardından sokaklara dağılan milyonlarca insanın gözü ilk önce Kızılay'ı aramış, ancak ilk günlerde büyük hayal kırıklığı yaşanmıştı...
İşte depremin üzerinden 23 gün geçmişken felaket bölgesinde halen çadır sıkıntısı çekiliyor ve Kızılay tepki çekmeye devam ediyor...
Peki; kendi sitesinde kuruluş amacını "kâr amacı gütmeyen insani yardım kuruluşu" olarak tanımlayan Kızılay nasıl olur da hem şaibelerin ortasında tükeniyor, hem de ticaret ve siyaset çıkmazında debeleniyor?..
Adı tacizle anılan Ensar Vakfı'na bile yardım yaptığı ortaya çıkan koca Kızılay, felaketlerde ilk koşan yardım kuruluşu olması gerekirken, nasıl olur da hem yönetim, hem sistem, hem de organizasyon açısından yardıma muhtaç hale gelebiliyor?..
İlkokul kitaplarındaki renkli resimlerle zihnimizde kahramanlaşan ve adı merhametle anılan Kızılay yönetimi, deprem gerginliği biter bitmez görevden alınmalı ve yönetimi bağımsız bir kuruluşa devredilmeli...
Aksine, insanların artık kan bağışı yapmaktan bile kaçındığı Kızılay beceriksiz ellerde, enkaz altında kalmaya devam edecek...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Faraç
Ah Kızılay, vah Kızılay!..
Hepimizin bilinçaltına çocukken yerleşmişti Kızılay'ın ne kadar yaşamsal olduğu...
Daha ilkokulda sosyal etkinlik kolları oluşturulurken, kolunda Kızılay bandajı ile gezen öğrencileri gıpta ile izlerdik...
Çünkü ders kitaplarında Kızılay'ın ne kadar önemli olduğunu anlatan yazılar ve çadırlar, hemşireleri gösteren renkli resimler bilinçaltımıza bir kahramanlık hikâyesi gibi yansıtılmıştı...
Yoksulduk ama öğretmenlerimizin dağıttığı Kızılay zarfına ailemizin utana sıkıla koyduğu birkaç kuruşu okula heyecanla götürürken, Kızılay'a yardım yapmanın ne kadar önemli olduğunun küçük yaşta bile çok iyi farkındaydık...
AKP'nin iktidara gelmesinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı, Hıfzıssıhha ve Türk Hava Kurumu gibi teşkilatlar etkisizleştirilirken, yurt genelinde yüzlerce gayrimenkulü bulunan Kızılay'ın hedef alınabileceği, siyasallaştırılarak ve daha çok yandaşlaştırılarak itibarına darbe vurulacağı hiç kimsenin aklına gelmezdi... Çünkü Kızılay, herkes için bir merhamet ocağı ve kurtarıcıydı...
Yani, 1868'de "Hilal-i Ahmer" olarak kurulan Kızılay'ın adeta kutsal bir dokunulmazlığı vardı Türk halkının gözünde...
FETÖ benzeri tarikat, cemaatlerin AKP'nin iktidara gelmesi ile birlikte sadece sosyal alanda değil, siyasal mecrada da cirit atmasının ardından Kızılay da hedef alındı ki, yıpranma o zaman başladı...
Oysa tek kanallı TRT dönemindeki haber programlarında, depolarındaki ilaçların, çadırların nasıl çürüdüğünü, yiyeceklerin nasıl bozulduğunu gösteren görüntüler milyonlarca insanın yüreğini yaralamışken, Kızılay bir süre sonra ayağa kaldırılmıştı... Ta ki AKP iktidara gelene kadar...
SİYASET, YANDAŞ, RANT...
AKP iktidarının tamamen hâkim olmaya çalıştığı Kızılay, adındaki "Türk" ibaresinin silinmesiyle birlikte halktan iyice koparıldı...
Soda şişelerinin üzerinde bulunan Türk Kızılayı ibaresi bile silinirken, derneğin yönetimine getirilen yandaşların astronomik maaşlar alması da, Türkiye'nin bu en köklü yardım kuruluşunun toplumun gözünde iyice yaralanmasına yol açtı...
İşte Kızılay'ın eski başkanı Tekin Küçükali bir canlı yayında, ''Kızılay'ın içi boşaltıldı'' deyince, kurumdaki yandaş kadrolaşmanın hangi boyutlara ulaştığını Türk halkı bir kez daha duymuş oldu...
Kızılay'ın holdinge dönüştürüldüğünü anlatan Küçükali'nin şu sözleri de, dernekteki vahameti iyice deşifre etti;
"Benim zamanımda 11 yönetici, 1 genel müdür, 3 de genel müdür yardımcısı vardı. Şimdi 82 yönetici var. Her biri 3 asgari ücret maaş alıyor. Geçen sene Kızılay'ın bütçesinden yöneticilere giden para 25 milyon TL. Yani demek ki her adam Kızılay'dan 300 bin TL para alıyor."
İşte Kızılay öylesine bir yıkıma sürüklenmiş ki, felaket alanlarında çadır kurma yetkisi bile alınmış...
Ne yazık ki Kızılay çadırları sadece üretip satıyormuş ki, Maraş depreminde bu konudaki sıkıntılar büyük tartışma yarattı, duyanlar ise vah diye isyan etti!..
ENKAZ ALTINDAKİ DERNEK!..
Son olarak yardım kuruluşu AHBAP'a çadır ve konserve sattığı, hatta yurttaşların bağışladığı yardımları bile ikinci el olarak pazarladığı ortaya çıkan Kızılay'daki şaibeler, tartışmalar bitmiyor, 155 yıllık bu köklü yardım kuruluşunun toplum nezdindeki itibarı da sarsıldıkça sarsılıyor...
Çünkü tarihin en büyük depremlerinden biri olan Maraş'taki felaketin ardından sokaklara dağılan milyonlarca insanın gözü ilk önce Kızılay'ı aramış, ancak ilk günlerde büyük hayal kırıklığı yaşanmıştı...
İşte depremin üzerinden 23 gün geçmişken felaket bölgesinde halen çadır sıkıntısı çekiliyor ve Kızılay tepki çekmeye devam ediyor...
Peki; kendi sitesinde kuruluş amacını "kâr amacı gütmeyen insani yardım kuruluşu" olarak tanımlayan Kızılay nasıl olur da hem şaibelerin ortasında tükeniyor, hem de ticaret ve siyaset çıkmazında debeleniyor?..
Adı tacizle anılan Ensar Vakfı'na bile yardım yaptığı ortaya çıkan koca Kızılay, felaketlerde ilk koşan yardım kuruluşu olması gerekirken, nasıl olur da hem yönetim, hem sistem, hem de organizasyon açısından yardıma muhtaç hale gelebiliyor?..
İlkokul kitaplarındaki renkli resimlerle zihnimizde kahramanlaşan ve adı merhametle anılan Kızılay yönetimi, deprem gerginliği biter bitmez görevden alınmalı ve yönetimi bağımsız bir kuruluşa devredilmeli...
Aksine, insanların artık kan bağışı yapmaktan bile kaçındığı Kızılay beceriksiz ellerde, enkaz altında kalmaya devam edecek...