Allah (cc) mümini şöyle tarif ediyor:
“Müminler o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığında yürekleri titrer, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır. Onlar yalnızca rablerine güvenirler. Namazlarını özenle kılarlar, kendilerine verdiğimiz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcarlar. Gerçek müminler işte onlardır. Rableri katında onlar için yüksek mevkiler, bağışlanma ve değerli rızık vardır.”
“Gerçek Mümin işte onlardır” vurgusuyla, imanın beş alameti olduğu belirtilmektedir;
• Allah’ın adını duyduğunda kalbi titrer.
• Kur’an ayetleri her okunduğunda bilgisinin artmasıyla imanı da artar.
• Allah’a sonsuz güvenir.
• Beş vakit farz namazları kılar.
• Allah’ın verdiği maldan bir kısmını Allah yolunda harcar.
Mümin, zerre kadar dahi olsa insana ve hiçbir canlıya zarar vermez, yetimin ve yoksulun hakkına girmez, ticaretinde kimseyi aldatmaz, ölçü ve terazide hile yapmaz, yalan söylemez, iftira etmez, karıncayı incitmez. Çünkü her şeyi bilen ve gören Allah, aklında ve gönlündedir. Adını duyduğunda yüreği titrer, O’na karşı mahcup düşmekten utanır, cehenneme düşmekten korkar. İşleri dürüst ve insanlığı erdemli olur, düşmanların kınamasına aldırmaz, çünkü Allah’a sonsuz güvenir."
Fakat Müslümanlığımız böyle midir?
Yazık ki değil!
Yoksa fikirlerde ve akidelerde bu denli şüphe ve ihtilâf baş göstermezdi.
Müslüman olduğunu söyleyip, yaşantısında İslam bulunmayanların sözleri ve amellerindeki tutarsızlıklar yüzünden "Müslümanlık buysa, ben Müslüman değilim" vb serzenişlere; adalet, güzel ahlak ve tevazu dinine olumsuz bakış ve ithamlara; ifsada sebep oldukları görmezden gelinecek gibi değil.
Toplumda dini gruplar olarak görülen/bilinen, fakat zenginlik, nüfuz ve siyasi ikbal ve etkinlik emelinde oldukları müşahhas hale gelmiş yapıların
akıllara zarar söz ve amelleri; yine bunlara inanmış ve bağlanmış olanların, akıl dışı övgü ve benzetmelerinin, istismar aracı yaptıkları tasavvuf, tarikat, cemaat; şeyh, hoca kavramlarına toplumun büyük çoğunluğunun hayret ve nefretine sebep olduğu da yadsınamayacak düzeydedir.
Ululuk izafe edilenler, millete sabır ve kanaati tavsiye ederken, kendileri, aile efradları, akraba-i taallukatları, bezirgan ve kahyaları ile şarlatanları servetlerine servet katmakta, ultra lüks ve şatafat içerisinde kibirli yaşantı sürdürmekteler.
Halbu ki abdal mertebesine ulaşmak için gerekli görülen dört prensip az yeme (kıllet-i taam), az konuşma (kıllet-i kelam), az uyuma (kıllet-i menam), inziva (uzlet) şeklinde sıralanmaktadır.
Allah katında üstünlük takva iledir.
Yine, takvâ sahibi kimselerde şu beş vasfın bulunduğu belirtilmektedir;
Gayba iman etmek, namazı doğru ve devamlı kılmak, Allah'ın verdiklerinden bir kısmını O'nun rızâsı için harcamak, Kur'an'a olduğu gibi diğer peygamberlere gönderilen kitaplara da inanmak ve âhiret konusunda kesin inanç sahibi olmak.
İman ve imtihandan maksat nefsin terbiye edilerek; kötü hasletlerin yerine alçakgönüllülük, rıfk, kanaat, adalet, merhamet, şefkat, hilm, şecaat, sabır, hoşgörü, emanet, v.s. ulvi hasletleri koymak değil midir?
O halde Mümin olan, tasavvuf, tarikat ehli olan, İslamın esaslarına aykırı bir yaşam sürebilir mi?
Mümin, nefsini başkalarından üstün görebilir mi?
Mümin, yaşantısıyla inkarcıların sözlerini çürütmek, inkarcıların iman etmesine sebep olmak yerine Müslüman'ın, Müslüman'dan soğumasına sebep olabilir mi?
"Birlikte oturduğunuz dostlarınızın en hayırlısı, görünüşüyle size Allah'ı hatırlatan, sohbetiyle sizin güzel amellerinizi arttıran, salih ameliyle/güzel fiil ve davranışlarıyla size ahireti hatırlatan kimsedir.” buyuran,
güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen, rehberimiz Resulullah (sav) efendimiz değil mi?
Haliyle tavrıyla Allah'ı hatırlatmıyorsa kişi, gerçek mümin olabilir mi?
Ne var ki şimdi mü'minlik iddiasında olanlar hal dilleriyle amelleriyle insanları fevc fevc batıl inançlara itmektedir
İnsan hayatına yön veren, vahiy ve kavramlardır
Öyle ki insanın tavır ve davranışlarında ölçülü olması, kötü ve çirkin işlerden uzak durması ve haddi aşmaması hayâ; utanma duygusu sayesindedir!
Heyhat toplum olarak büyük bir ifsat ve yıkımla karşı karşıyaız!
Nefisleri şımartılmış, arzuları kışkırtılmış; ahlaksız, iffetsiz ve bilinçsiz bireylerin sayısı artarsa toplum olarak felakete yuvarlanırız...
İnsanı felaketten kurtaracak olan akıl, bilgi ve hikmettir.
Köle ruhlu olan, efendisiz yaşayamaz.
İnsan, iman ile yalnızca Allah'a (cc) kul olarak, özgürleşir.
Bunlar olmazsa inancımızı, maneviyatımızı ve ahirimizi din bezirganları belirler.
#HalitAçarKöşeyazısı
Yorum yazarak Şanlıurfa Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Şanlıurfa Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Şanlıurfa Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Şanlıurfa Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Şanlıurfa Olay Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Şanlıurfa Olay Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Şanlıurfa Olay Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Şanlıurfa Olay Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.