Vekil Tanal Polis Şiddetine Maruz Kaldı İddiası
Polis saldırısı sırasında gömleğim yırtıldı ve sabah, üzerimi çıkardığımda, gömleğimin tam altında kalan bölgede darp izleri, çizikler ve morluklar gördüm. Bu izler sadece fiziksel bir şiddetin izleri değil, aynı zamanda bu topraklarda hukukun, insan haklarının ve demokrasinin ihlal edilmesinin de izleridir. Benim üzerimdeki bu yaralar, barışçıl bir şekilde protesto hakkını kullanan ve demokratik tepkisini gösteren yurttaşlara karşı uygulanan şiddetin acı bir yansımasıdır.
Ülkemizde, anayasal haklarını kullanarak adalet arayan bireylere uygulanan bu şiddet, Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan "toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı"nın açık bir ihlalidir. Barışçıl gösterilere yönelik bu tür müdahaleler, sadece bedensel şiddetle sınırlı kalmaz; aynı zamanda halkın ifade özgürlüğü hakkını da ihlal eder. Anayasamızın 26. maddesi, her vatandaşın düşünce ve kanaatlerini serbestçe açıklayabilmesini temin eder. Ancak, bu hak her geçen gün daha fazla ihlal edilmekte ve devletin şiddet kullanan kurumları bu hakları ayaklar altına almaktadır.
Buna ek olarak, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, polisin müdahale sırasında orantılı, ölçülü ve hukuka uygun şekilde hareket etmesini zorunlu kılar. Ancak yaşanan olaylar, polisin görevini kötüye kullanarak, aşırı güç kullanıp, hedef gözeterek halkın üzerine gitmesini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu tutum, hem hukukun hem de insana saygının ihlali anlamına gelir. Görevini vicdanla ve hukuk çerçevesinde yapan, halkın güvenliğini koruyan emniyet mensuplarını kesinlikle ayrı tutuyorum ve onlara minnettarım. Fakat, şiddet uygulayan, halkın üzerinde korku yaratmaya çalışan, gücünü kötüye kullanan bu kişiler hakkında yasal yollara başvuracağımı açıkça beyan ediyorum.
Bu tür saldırılar yalnızca şahsıma değil, aynı zamanda halkın demokratik haklarını savunmaya çalışan tüm yurttaşlara gözdağı vermek amacıyla yapılmaktadır. Toplumun bu tür eylemlerle sindirilmesi amaçlanmaktadır. Ancak bizler, bu hukuksuzluk karşısında susmayacağız! Çünkü susarsak, yalnızca bedenimizdeki yaralar büyür; hukuk da, demokrasi de, insanlık da susturulur. Bu yüzden, her birimiz sesimizi yükseltecek, adaletsizliğe karşı duracağız.
Türkiye’nin bir polis devleti olmadığını, halkın anayasal haklarını kullanırken şiddetle karşılaşmaması gerektiğini herkesin bilmesi gerekiyor. Vatandaşların, anayasal haklarını kullanarak barışçıl bir şekilde sokaklara dökülmesi, onların düşmanları değil, bu ülkenin onuru ve güvencesidir. Anayasaya dayalı hak arayışı, bu toprakların birer vatandaşı olarak hepimizin hakkıdır.
Saldırı sadece bedenimde değil, hukuk devletinin ruhunda da derin bir yara açmıştır. Bu hukuksuzluk ve vesayet zihniyetinin peşini asla bırakmayacağım. Bizler, demokratik haklarımızı kullanırken, hukukun ve adaletin sağlanacağı bir ülkede yaşamayı hak ediyoruz. Bugün sessiz kalırsak, yarın hukuk, adalet ve özgürlükten de mahrum kalırız. Bu yüzden bir kez daha haykırıyorum: Susmayacağız! Çünkü susarsak, adaletin sesi de, demokrasi de susturulmuş olur!
