Kervan, Urfa'ya vardığında, şehir adeta hayalet şehir havasına bürünmüştür ve tüm hanlar kapalıdır. Mevlevihane civarına ulaşan kervan, 11 Nisan sokakta büyük bir kapı görür ve burasının bir han olduğunu düşünerek kapıyı çalarlar. Ancak çaldıkları kapı, aslında Karaçizmeliler ailesinin evinin selamlık kapısıdır.
Ev sahibi kapıyı açar ve kervan sorgu sual etmeden hemen içeriye dalar. Ev sahibi, hayvanları ahırlara yerleştirir ve insanlara da yatacak yerlerini gösterir. Kervanbaşı, ev sahibine 15 gün boyunca "Hancı şunu getir, hancı bunu getir" diye emirler yağdırır. Ev sahibi ise hiç bozuntuya vermeden hizmetini sürdürür.
15 gün sonra havalar düzelip yollar açıldığında, kervanbaşı hancı zannettiği ev sahibine "Hancı biz artık gidiyoruz. Bizim hesabımızı getir" der. Bunun üzerine ev sahibi, "Burası han değil, benim evimdir ve sizler de benim misafirimsiniz, borcunuz yoktur. Yediniz içtiniz, hepsi helal olsun. Yolunuz açık olsun, güle güle gidin" der.
Kervanbaşı çok mahcup olur ve getirdiği halılardan birini ev sahibine hediye etmek ister. Böylece aralarında uzun yıllar süren bir dostluk oluşur.
Bu gerçek olay, Urfalı'nın misafirperverliğini gösteren bir örnek olarak 100 küsur seneden beri dilden dile anlatılmaktadır.
Yazı: Cihat Kürkçüoğlu.
Bu tarihi ev, restore edilerek şu anda "hanehan" ismi ile konuk evi olarak hizmet vermektedir. Evin Harem Kapısı da Kıbrıs Tekkesi sokağı tarafındandır. Bu ev, hem tarihi bir miras hem de misafirperverliğin yaşayan bir sembolü olarak hizmet vermeye devam ediyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.