Davutoğlu, STK temsilcileriyle yemekte bir araya geldi
Davutoğlu, STK temsilcileriyle yemekte bir araya geldi
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün içinde yaptığım ziyaretlerle aslında 20 Temmuz ile 23 Temmuz arasında Türkiye'ye, uhuvvetimize, kardeşliğimize karşı harekete geçen bütün odaklara mesaj vermek istedim. Ayrıca bu ziyaretlerle Şanlıurfa'nın ruhunu, vicdanını temsil eden bütün kardeşlerimize de bir güç vermek istedim" dedi.
Haber Giriş Tarihi: 09.08.2015 10:13
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.sanliurfaolay.com/
Nevali Hotel'de, sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yemekte bir araya gelen Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, Şanlıurfa'ya her gelişinde şehrin atmosferinden, manevi ikliminden feyz alarak döndüklerini söyledi.
Her seferinde güçlendiklerini, anlayışlarının, ferasetlerinin yeni boyutlar kazandığını hissettiklerini belirten Davutoğlu, "Öyle mekanlar vardır ki o mekanlar size hayatın gerçeğini, anlamını ve hayat ötesinin bütün boyutlarıyla idrak edilmesini sunar ve onu zihninize, gönlünüze yerleştirir. Şanlıurfa böyle bir diyardır" diye konuştu.
Davutoğlu, bir ülkenin Şanlıurfa gibi şehrinin bulunmasının, tarihin derinliğine giden kültürel bir mirasa sahip olması anlamı taşıdığını, bu mekanların doğru anlaşılmasının da o ülkenin birliğinin, aidiyetinin pekişmesi anlamına geldiğini vurguladı.
Herkesin ülkenin bu manevi ikliminden ve özellikle Şanlıurfa'nın irfanından istifade etmesi gerektiğini dile getiren Davutoğlu, bugün yoğun bir programı olduğunu ve 4 ayrı mekanda çok önemli ziyaretlerde bulunduğunu anlattı.
Davutoğlu, Şanlıurfa'nın Türkiye'nin o derin birikimini yansıtan güzel şehir olmasının yanında, şehrin sivil toplum kuruluşlarının bir araya geldiğinde hem ülkenin hem de ortak coğrafyanın bütün birikiminin yansıdığının görüleceğini bildirdi.
Başbakan Davutoğlu, "Dolayısıyla Şanlıurfa'da sivil toplum kuruluşlarıyla buluşmak ortak bir ruhun, ortak bir vicdanın, ortak bir akidenin, ortak bir kaderin buluşması demektir" ifadesini kullandı.
Son ziyaretinin çok hüzünlü bir vesileyle gerçekleştiğini anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"20 Temmuz'da, Suruç'ta bir terör saldırısında arkasında güzel dinimizin merhametini, şefkatini kirletmek dışında hiçbir meziyeti olmayan DEAŞ diye bir terör örgütünün olduğu bir terör saldırısıyla sarsıldık. 32 vatandaşımız hayatını kaybetti. Hemen sonrasında Şanlıurfa'daydım, yaralıları ziyaret ettim. Terör saldırısıyla ilgili teferruatlı bilgi aldım. Hemen aynı gün Adıyaman'a geçtim ve bu sefer 30 yıldır bu memleketin evlatlarına zulümden, terörden ve kandan başka hiçbir şey kazandırmamış olan ve hep bunlardan beslenen başka bir terör örgütünün, PKK'nın saldırısında şehit olmuş askerimizin cenaze törenine katıldım. Suruç saldırısıyla hem çok büyük bir ızdırabı yaşadık ama aynı zamanda da bir alarmı hep beraber hissetmeye başlamıştık. Birden Şanlıurfa'da ve bu şehirlerimizde arka arkaya gelen saldırılarla ciddi bir tehlikenin kapımıza geldiğini derinden hepimiz hissettik."
Davutoğlu, Suruç'taki saldırıdan sonra bölücü terör örgütünün başlattığı saldırıyla DHKP-C'nin Suruç'taki bir vatandaşın cenazesini bahane ederek, İstanbul sokaklarında, Dersaadet'in, irfanın şehrinde ellerinde silah, yüzlerinde maskeyle gösteri yapma cüretine girdiğini gördüklerini anlattı.
Bir gün sonra yine Ceylanpınar'da, iki polisin uyurken şehit edildiğini, DAEŞ'in Kilis'te Dağ Karakolunda askere saldırdığını anımsatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakınız, 20 Temmuz'dan 23 Temmuz'a kadar sanki bir el düğmeye bastı ve birbiriyle bazen ihtilaflı gibi görünen ama perde gerisinde aslında aynı hedefe matuf olarak çaba sarfeden DEAŞ, PKK ve DHKP-C harekete geçti. Hedefleri neydi biliyor musunuz? Hedefleri tam da Şanlıurfa'nın temsil ettiği neyse onu yok etmekti. Bu masada, bu salonda Türk var, Kürt var, Arap var, her bölgeden kardeşimiz, vatandaşımız var. Şanlıurfa Hazreti İbrahim'den bu yana tevhidin diyarıdır. Tevhit, hem kelime-i tevhid anlamında imandır hem de Müslümanların o tevhid etrafında birleşmesi anlamında vahdet demektir. Bu saldırıların hepsi vahdetimize, birliğimize dönük saldırılardır."
-"Hep Müslüman katlettiler"
DAEŞ'in, işlediği cani cinayetlerle İslam'a en büyük zararı veren örgütlerden olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
"DEAŞ terör örgütünün herhangi bir yerde Müslümanları hedef edinen örgütlere, yapılara karşı harekete geçtiğini görmediniz, hep Müslüman katlettiler ve istediler ki şu veya bu görüşe, inanca, yoruma tabi olmayan diğer Müslümanların tümden neredeyse katli vaciptir noktasında, Suriye'de büyük katliamlara sebep verecek bir zihniyeti hayata geçirdiler. Tam da Şanlıurfa'nın savunduğu zihniyetin karşısındaki bir zihniyet bu. Aynı şekilde bölücü terör örgütü PKK da bu sefer ülkemizin vahdetini, milletimizin birliğini, beraberliğini, en çok da Şanlıurfa'da görünen o ulvi kardeşliği hedef edindi. İkisi de Şanlıurfa'yı seçtiler. Birisi Suruç'ta, birisi Ceylanpınar'da. Çünkü biliyorlardı ki eğer buradaki birlik ve beraberlik yok edilirse bu sembol şehrin Türkleri, Kürtleri, Arapları arasına nifak sokulabilirse Türkiye aynen Suriye gibi kardeş kavgası girdabının içine sokulabilir. Çünkü biliyorlardı ki eğer Şanlıurfa'nın bugün bu salonu dolduran sivil toplum kuruluşlarının omuz omuza verdiği her masada, her etnik kökenden kardeşimizin omuz omuza verdiği ruh yok edilirse Türkiye girdaba sokulur. Bu bilinçle hareket ettiler."
Davutoğlu, Ceylanpınarlılara şehit edilen iki polis için "size hiç zarar verdiler mi" diye sorduğunu "hayır" yanıtını aldığını, "Okan'a ve Feyyaz'a hakkınızı helal eder misiniz" sorusu üzerine de meydanın "evet" diye haykırdığını, "onlar bizim kardeşimiz" dediğini anlatan Davutoğlu, şehit edilen polislerin manen Şanlıurfalı olduklarını, çünkü Şanlıurfa neyi ifade ediyorsa onu savundukları için şehit edildiklerini söyledi.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bugün içinde yaptığım ziyaretlerle aslında 20 Temmuz ile 23 Temmuz arasında Türkiye'ye, uhuvvetimize, kardeşliğimize karşı harekete geçen bütün odaklara mesaj vermek istedim. Ayrıca bu ziyaretlerle Şanlıurfa'nın ruhunu, vicdanını temsil eden bütün kardeşlerimize de bir güç vermek istedim. Sabah önce dağ karakolunda Kilis'te, şehidimiz Yalçın Nane'nin şehit edildiği mekanı ziyaret ederek Suriye sınırına sıfır noktasında askerlerimizle sohbet ettim. Yüzlerinde, her birinde Yalçın şehidimizin adı anıldığında nasıl bir hüzün dolduğunu gördüm. Silah arkadaşları. Sonra onun hamile eşini ziyaret ettim. Bir kaç gün içinde bir yetim evladımız olacak. O yiğit kardeşimize, gözünde bir şehit hanımı olmanın onuru dışında hiçbir şey görmediğim o yiğit kız kardeşimiz bir iki gün içinde evlat sahibi olduğunda buradan söylüyorum o evlat artık bütün bir milletin ortak evladıdır. Hepimiz ondan sorumluyuz."
Hazreti Peygamberin yetimlerden bahsederken, insanın kendi evladından daha yakın olduğunu hissettirdiğini anlatan Davutoğlu, "İşte DEAŞ ve PKK, DHKP-C ve dahi bütün terör örgütleri bu toprakların çocuklarını yetim bırakmak için harekete geçtiler" ifadesini kullandı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Davutoğlu, STK temsilcileriyle yemekte bir araya geldi
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün içinde yaptığım ziyaretlerle aslında 20 Temmuz ile 23 Temmuz arasında Türkiye'ye, uhuvvetimize, kardeşliğimize karşı harekete geçen bütün odaklara mesaj vermek istedim. Ayrıca bu ziyaretlerle Şanlıurfa'nın ruhunu, vicdanını temsil eden bütün kardeşlerimize de bir güç vermek istedim" dedi.
Nevali Hotel'de, sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yemekte bir araya gelen Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, Şanlıurfa'ya her gelişinde şehrin atmosferinden, manevi ikliminden feyz alarak döndüklerini söyledi.
Her seferinde güçlendiklerini, anlayışlarının, ferasetlerinin yeni boyutlar kazandığını hissettiklerini belirten Davutoğlu, "Öyle mekanlar vardır ki o mekanlar size hayatın gerçeğini, anlamını ve hayat ötesinin bütün boyutlarıyla idrak edilmesini sunar ve onu zihninize, gönlünüze yerleştirir. Şanlıurfa böyle bir diyardır" diye konuştu.
Davutoğlu, bir ülkenin Şanlıurfa gibi şehrinin bulunmasının, tarihin derinliğine giden kültürel bir mirasa sahip olması anlamı taşıdığını, bu mekanların doğru anlaşılmasının da o ülkenin birliğinin, aidiyetinin pekişmesi anlamına geldiğini vurguladı.
Herkesin ülkenin bu manevi ikliminden ve özellikle Şanlıurfa'nın irfanından istifade etmesi gerektiğini dile getiren Davutoğlu, bugün yoğun bir programı olduğunu ve 4 ayrı mekanda çok önemli ziyaretlerde bulunduğunu anlattı.
Davutoğlu, Şanlıurfa'nın Türkiye'nin o derin birikimini yansıtan güzel şehir olmasının yanında, şehrin sivil toplum kuruluşlarının bir araya geldiğinde hem ülkenin hem de ortak coğrafyanın bütün birikiminin yansıdığının görüleceğini bildirdi.
Başbakan Davutoğlu, "Dolayısıyla Şanlıurfa'da sivil toplum kuruluşlarıyla buluşmak ortak bir ruhun, ortak bir vicdanın, ortak bir akidenin, ortak bir kaderin buluşması demektir" ifadesini kullandı.
Son ziyaretinin çok hüzünlü bir vesileyle gerçekleştiğini anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"20 Temmuz'da, Suruç'ta bir terör saldırısında arkasında güzel dinimizin merhametini, şefkatini kirletmek dışında hiçbir meziyeti olmayan DEAŞ diye bir terör örgütünün olduğu bir terör saldırısıyla sarsıldık. 32 vatandaşımız hayatını kaybetti. Hemen sonrasında Şanlıurfa'daydım, yaralıları ziyaret ettim. Terör saldırısıyla ilgili teferruatlı bilgi aldım. Hemen aynı gün Adıyaman'a geçtim ve bu sefer 30 yıldır bu memleketin evlatlarına zulümden, terörden ve kandan başka hiçbir şey kazandırmamış olan ve hep bunlardan beslenen başka bir terör örgütünün, PKK'nın saldırısında şehit olmuş askerimizin cenaze törenine katıldım. Suruç saldırısıyla hem çok büyük bir ızdırabı yaşadık ama aynı zamanda da bir alarmı hep beraber hissetmeye başlamıştık. Birden Şanlıurfa'da ve bu şehirlerimizde arka arkaya gelen saldırılarla ciddi bir tehlikenin kapımıza geldiğini derinden hepimiz hissettik."
Davutoğlu, Suruç'taki saldırıdan sonra bölücü terör örgütünün başlattığı saldırıyla DHKP-C'nin Suruç'taki bir vatandaşın cenazesini bahane ederek, İstanbul sokaklarında, Dersaadet'in, irfanın şehrinde ellerinde silah, yüzlerinde maskeyle gösteri yapma cüretine girdiğini gördüklerini anlattı.
Bir gün sonra yine Ceylanpınar'da, iki polisin uyurken şehit edildiğini, DAEŞ'in Kilis'te Dağ Karakolunda askere saldırdığını anımsatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakınız, 20 Temmuz'dan 23 Temmuz'a kadar sanki bir el düğmeye bastı ve birbiriyle bazen ihtilaflı gibi görünen ama perde gerisinde aslında aynı hedefe matuf olarak çaba sarfeden DEAŞ, PKK ve DHKP-C harekete geçti. Hedefleri neydi biliyor musunuz? Hedefleri tam da Şanlıurfa'nın temsil ettiği neyse onu yok etmekti. Bu masada, bu salonda Türk var, Kürt var, Arap var, her bölgeden kardeşimiz, vatandaşımız var. Şanlıurfa Hazreti İbrahim'den bu yana tevhidin diyarıdır. Tevhit, hem kelime-i tevhid anlamında imandır hem de Müslümanların o tevhid etrafında birleşmesi anlamında vahdet demektir. Bu saldırıların hepsi vahdetimize, birliğimize dönük saldırılardır."
-"Hep Müslüman katlettiler"
DAEŞ'in, işlediği cani cinayetlerle İslam'a en büyük zararı veren örgütlerden olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
"DEAŞ terör örgütünün herhangi bir yerde Müslümanları hedef edinen örgütlere, yapılara karşı harekete geçtiğini görmediniz, hep Müslüman katlettiler ve istediler ki şu veya bu görüşe, inanca, yoruma tabi olmayan diğer Müslümanların tümden neredeyse katli vaciptir noktasında, Suriye'de büyük katliamlara sebep verecek bir zihniyeti hayata geçirdiler. Tam da Şanlıurfa'nın savunduğu zihniyetin karşısındaki bir zihniyet bu. Aynı şekilde bölücü terör örgütü PKK da bu sefer ülkemizin vahdetini, milletimizin birliğini, beraberliğini, en çok da Şanlıurfa'da görünen o ulvi kardeşliği hedef edindi. İkisi de Şanlıurfa'yı seçtiler. Birisi Suruç'ta, birisi Ceylanpınar'da. Çünkü biliyorlardı ki eğer buradaki birlik ve beraberlik yok edilirse bu sembol şehrin Türkleri, Kürtleri, Arapları arasına nifak sokulabilirse Türkiye aynen Suriye gibi kardeş kavgası girdabının içine sokulabilir. Çünkü biliyorlardı ki eğer Şanlıurfa'nın bugün bu salonu dolduran sivil toplum kuruluşlarının omuz omuza verdiği her masada, her etnik kökenden kardeşimizin omuz omuza verdiği ruh yok edilirse Türkiye girdaba sokulur. Bu bilinçle hareket ettiler."
Davutoğlu, Ceylanpınarlılara şehit edilen iki polis için "size hiç zarar verdiler mi" diye sorduğunu "hayır" yanıtını aldığını, "Okan'a ve Feyyaz'a hakkınızı helal eder misiniz" sorusu üzerine de meydanın "evet" diye haykırdığını, "onlar bizim kardeşimiz" dediğini anlatan Davutoğlu, şehit edilen polislerin manen Şanlıurfalı olduklarını, çünkü Şanlıurfa neyi ifade ediyorsa onu savundukları için şehit edildiklerini söyledi.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bugün içinde yaptığım ziyaretlerle aslında 20 Temmuz ile 23 Temmuz arasında Türkiye'ye, uhuvvetimize, kardeşliğimize karşı harekete geçen bütün odaklara mesaj vermek istedim. Ayrıca bu ziyaretlerle Şanlıurfa'nın ruhunu, vicdanını temsil eden bütün kardeşlerimize de bir güç vermek istedim. Sabah önce dağ karakolunda Kilis'te, şehidimiz Yalçın Nane'nin şehit edildiği mekanı ziyaret ederek Suriye sınırına sıfır noktasında askerlerimizle sohbet ettim. Yüzlerinde, her birinde Yalçın şehidimizin adı anıldığında nasıl bir hüzün dolduğunu gördüm. Silah arkadaşları. Sonra onun hamile eşini ziyaret ettim. Bir kaç gün içinde bir yetim evladımız olacak. O yiğit kardeşimize, gözünde bir şehit hanımı olmanın onuru dışında hiçbir şey görmediğim o yiğit kız kardeşimiz bir iki gün içinde evlat sahibi olduğunda buradan söylüyorum o evlat artık bütün bir milletin ortak evladıdır. Hepimiz ondan sorumluyuz."
Hazreti Peygamberin yetimlerden bahsederken, insanın kendi evladından daha yakın olduğunu hissettirdiğini anlatan Davutoğlu, "İşte DEAŞ ve PKK, DHKP-C ve dahi bütün terör örgütleri bu toprakların çocuklarını yetim bırakmak için harekete geçtiler" ifadesini kullandı.
En Çok Okunan Haberler